TÜRK BORÇLAR KANUNU
BU KANUN ÖNCEKİ
BORLAR KANUNUNU YÜRÜRLÜLÜKTEN KALDIRIR
Kanun No. 6098
Kabul Tarihi: 11/1/2011
BİRİNCİ KISIM
Genel Hükümler
BİRİNCİ BÖLÜM
Borç İlişkisinin Kaynakları
BİRİNCİ AYIRIM
Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri
A.
Sözleşmenin kurulması
I.
İrade açıklaması
1.
Genel olarak
MADDE 1-
Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve
birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur.
İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir.
2. İkinci derecedeki
noktalar
MADDE 2-
Taraflar sözleşmenin esaslı noktalarında
uyuşmuşlarsa, ikinci derecedeki noktalar üzerinde
durulmamış olsa bile, sözleşme kurulmuş sayılır.
İkinci derecedeki noktalarda uyuşulamazsa hâkim,
uyuşmazlığı işin özelliğine bakarak karara bağlar.
Sözleşmelerin şekline ilişkin hükümler saklıdır.
II. Öneri ve kabul
1. Süreli öneri
MADDE 3-
Kabul için süre belirleyerek bir sözleşme
yapılmasını öneren, bu sürenin sona ermesine kadar
önerisiyle bağlıdır.
Kabul bu süre içinde kendisine ulaşmazsa; öneren,
önerisiyle bağlılıktan kurtulur.
2. Süresiz öneri
a. Hazır olanlar
arasında
MADDE 4-
Kabul için süre belirlenmeksizin hazır olan bir
kişiye yapılan öneri hemen kabul edilmezse; öneren,
önerisiyle bağlılıktan kurtulur.
Telefon, bilgisayar gibi iletişim sağlayabilen
araçlarla doğrudan iletişim sırasında yapılan öneri,
hazır olanlar arasında yapılmış sayılır.
b. Hazır olmayanlar
arasında
MADDE 5-
Kabul için süre belirlenmeksizin hazır olmayan bir
kişiye yapılan öneri, zamanında ve usulüne uygun
olarak gönderilmiş bir yanıtın ulaşmasının
beklenebileceği ana kadar, önereni bağlar.
Öneren, önerisini zamanında ulaşmış sayabilir.
Zamanında gönderilen kabul, önerene geç ulaşır ve
öneren onunla bağlı olmak istemezse, durumu hemen
kabul edene bildirmek zorundadır.
3. Örtülü kabul
MADDE 6-
Öneren, kanun veya işin özelliği ya da durumun
gereği açık bir kabulü beklemek zorunda değilse,
öneri uygun bir sürede reddedilmediği takdirde,
sözleşme kurulmuş sayılır.
4. Ismarlanmayan
şeyin gönderilmesi
MADDE 7-
Ismarlanmamış bir şeyin
gönderilmesi öneri sayılmaz. Bu şeyi alan kişi, onu
geri göndermek veya saklamakla yükümlü değildir.
5. Bağlayıcı olmayan
öneri ve herkese açık öneri
MADDE 8-
Öneren, önerisi ile
bağlı olmama hakkının saklı olduğunu açıkça
belirtirse veya işin özelliğinden ya da durumun
gereğinden bağlanma niyetinde olmadığı anlaşılırsa,
önerisi kendisini bağlamaz.
Fiyatını göstererek mal
sergilenmesi veya tarife, fiyat listesi ya da
benzerlerinin gönderilmesi, aksi açıkça ve
kolaylıkla anlaşılmadıkça öneri sayılır.
6. İlan yoluyla ödül
sözü verme
MADDE 9-
Bir sonucun
gerçekleşmesi karşılığında ödül vereceğini ilan
yoluyla duyuran kimse, sözünü yerine getirmekle
yükümlüdür.
Ödül sözü veren, sonucun gerçekleşmesinden önce
sözünden cayarsa veya sonucun gerçekleşmesini
engellerse, dürüstlük kurallarına uygun olarak
yapılan giderleri ödemekle yükümlüdür. Ancak, bir ya
da birden çok kişiye ödenecek giderlerin toplamı,
ödülün değerini aşamaz.
Ödül sözü veren, giderlerinin ödenmesini
isteyenlerin beklenen sonucu
gerçekleştiremeyeceklerini ispat ederse, giderleri
ödeme yükümlülüğünden kurtulur.
7. Önerinin ve kabulün
geri alınması
MADDE 10-
Geri alma açıklaması, diğer tarafa öneriden önce
veya aynı anda ulaşmış ya da daha sonra ulaşmakla
birlikte diğer tarafça öneriden önce öğrenilmiş
olursa, öneri yapılmamış sayılır.
Bu
kural, kabulün geri alınmasında da uygulanır.
III. Hazır
olmayanlar arasında kurulan sözleşmenin hüküm anı
MADDE 11-
Hazır olmayanlar
arasında kurulan sözleşmeler, kabulün gönderildiği
andan başlayarak hüküm doğurur.
Açık bir kabulün gerekli olmadığı durumlarda,
sözleşme önerinin ulaşma anından başlayarak hüküm
doğurur.
B. Sözleşmelerin
şekli
I. Genel kural
MADDE 12-
Sözleşmelerin
geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir
şekle bağlı değildir.
Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural
olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle
uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz.
II. Yazılı şekil
1. Yasal şekil
a. Kapsamı
MADDE 13-
Kanunda yazılı şekilde
yapılması öngörülen bir sözleşmenin
değiştirilmesinde de yazılı şekle uyulması
zorunludur. Ancak, sözleşme metniyle
çelişmeyen tamamlayıcı yan hükümler bu
kuralın dışındadır.
Bu
kural, yazılı şekil dışındaki geçerlilik şekilleri
hakkında da uygulanır.
b. Unsurları
MADDE 14-
Yazılı şekilde
yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına
girenlerin imzalarının bulunması zorunludur.
Kanunda aksi öngörülmedikçe,
imzalı bir mektup, asılları borç altına girenlerce
imzalanmış telgraf, teyit edilmiş olmaları kaydıyla
faks veya buna benzer iletişim araçları ya da
güvenli elektronik imza ile gönderilip saklanabilen
metinler de yazılı
şekil yerine geçer.
c. İmza
MADDE 15-
İmzanın, borç altına
girenin el yazısıyla atılması zorunludur. Güvenli
elektronik imza da, el yazısıyla atılmış imzanın
bütün hukuki sonuçlarını doğurur.
İmzanın el yazısı dışında bir araçla atılması, ancak
örf ve âdetçe kabul edilen durumlarda ve özellikle
çok sayıda çıkarılan kıymetli evrakın imzalanmasında
yeterli sayılır.
Usulüne göre onaylanmadıkça veya imza ettikleri
sırada metnin içeriğini bildikleri ispat
edilmedikçe, görme engellilerin imzaları onları
bağlamaz.
d. İmza yerine geçen
işaretler
MADDE 16-
İmza atamayanlar, imza
yerine usulüne göre onaylanmış olması koşuluyla,
parmak izi, el ile yapılmış bir işaret ya da mühür
kullanabilirler.
Kambiyo senetlerine ilişkin hükümler saklıdır.
2. İradi şekil
MADDE 17-
Kanunda şekle
bağlanmamış bir sözleşmenin taraflarca belirli bir
şekilde yapılması kararlaştırılmışsa, belirlenen
şekilde yapılmayan sözleşme tarafları bağlamaz.
Herhangi bir belirleme olmaksızın yazılı şekil
kararlaştırılmışsa, yasal yazılı şekle ilişkin
hükümler uygulanır.
C. Borç tanıması
MADDE 18-
Borcun sebebini içermemiş olsa bile borç tanıması
geçerlidir.
D. Sözleşmelerin
yorumu, muvazaalı işlemler
MADDE 19-
Bir sözleşmenin türünün
ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında,
tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını
gizlemek için kullandıkları sözcüklere
bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas
alınır.
Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı
kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin
muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.
E. Genel işlem
koşulları
I. Genel olarak
MADDE 20-
Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken
düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede
kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak
karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu
koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer
alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede
önem taşımaz.
Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin
özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği
hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını
engellemez.
Genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı
bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin
tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek
başına, onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz.
Genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları
hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından
verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların
hazırladıkları sözleşmelere de, niteliklerine
bakılmaksızın uygulanır.
II. Kapsamı
1. Yazılmamış
sayılma
MADDE 21-
Karşı tarafın
menfaatine aykırı genel işlem koşullarının
sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması
sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların
varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların
içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı
tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır.
Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış
sayılır.
Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı
olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır.
2. Yazılmamış
sayılmanın sözleşmeye etkisi
MADDE 22-
Sözleşmenin yazılmamış sayılan genel işlem koşulları
dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda
düzenleyen, yazılmamış sayılan koşullar olmasaydı
diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu
ileri süremez.
III. Yorumlanması
MADDE 23-
Genel işlem koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve
anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa,
düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine
yorumlanır.
IV. Değiştirme
yasağı
MADDE 24-
Genel işlem koşullarının bulunduğu bir sözleşmede
veya ayrı bir sözleşmede yer alan ve düzenleyene tek
yanlı olarak karşı taraf aleyhine genel işlem
koşulları içeren sözleşmenin bir hükmünü değiştirme
ya da yeni düzenleme getirme yetkisi veren kayıtlar
yazılmamış sayılır.
V. İçerik denetimi
MADDE 25-
Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına
aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun
durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz.
F. Sözleşmenin
içeriği
I. Sözleşme
özgürlüğü
MADDE 26-
Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda
öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.
II. Kesin
hükümsüzlük
MADDE 27-
Kanunun emredici
hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik
haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan
sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.
Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının
hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini
etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin
yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı
kesin olarak hükümsüz olur.
III. Aşırı
yararlanma
MADDE 28-
Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir
oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor
durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da
deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle
gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun
özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını
diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya
da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki
oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya
deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise,
bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir
yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten
başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.
IV. Önsözleşme
MADDE 29-
Bir sözleşmenin ileride
kurulmasına ilişkin sözleşmeler geçerlidir.
Kanunlarda öngörülen istisnalar dışında,
önsözleşmenin geçerliliği, ileride kurulacak
sözleşmenin şekline bağlıdır.
G. İrade
bozuklukları
I. Yanılma
1. Yanılmanın
hükümleri
MADDE 30-
Sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf,
sözleşme ile bağlı olmaz.
2. Yanılma hâlleri
a. Açıklamada
yanılma
MADDE 31-
Özellikle aşağıda
sayılan yanılma hâlleri esaslıdır:
1. Yanılan, kurulmasını istediği sözleşmeden başka
bir sözleşme için iradesini açıklamışsa.
2.
Yanılan, istediğinden başka bir konu için iradesini
açıklamışsa.
3.
Yanılan, sözleşme yapma iradesini, gerçekte sözleşme
yapmak istediği kişiden başkasına açıklamışsa.
4.
Yanılan, sözleşmeyi yaparken belirli nitelikleri
olan bir kişiyi dikkate almasına karşın başka bir
kişi için iradesini açıklamışsa.
5.
Yanılan, gerçekte üstlenmek istediğinden önemli
ölçüde fazla bir edim için veya gerçekte
istediğinden önemli ölçüde az bir karşı edim için
iradesini açıklamışsa.
Basit hesap yanlışlıkları sözleşmenin geçerliliğini
etkilemez; bunların düzeltilmesi ile yetinilir.
b. Saikte yanılma
MADDE 32-
Saikte yanılma, esaslı
yanılma sayılmaz. Yanılanın, yanıldığı saiki
sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş
ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun
olması hâlinde yanılma esaslı sayılır. Ancak bu
durumun karşı tarafça da bilinebilir olması gerekir.
c. İletmede yanılma
MADDE 33-
Sözleşmenin kurulmasına yönelik iradenin haberci
veya çevirmen gibi bir aracı ya da bir araç
tarafından yanlış iletilmiş olması hâlinde de
yanılma hükümleri uygulanır.
3. Yanılmada
dürüstlük kuralları
MADDE 34-
Yanılan, yanıldığını
dürüstlük kurallarına aykırı olarak ileri süremez.
Özellikle diğer tarafın, sözleşmenin yanılanın
kasdettiği anlamda kurulmasına razı olduğunu
bildirmesi durumunda, sözleşme bu anlamda kurulmuş
sayılır.
4. Yanılmada kusur
MADDE 35-
Yanılan, yanılmasında
kusurlu ise, sözleşmenin hükümsüzlüğünden doğan
zararı gidermekle yükümlüdür. Ancak, diğer taraf
yanılmayı biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, tazminat
istenemez.
Hâkim, hakkaniyetin gerektirdiği durumlarda, ifadan
beklenen yararı aşmamak kaydıyla, daha fazla
tazminata hükmedebilir.
II. Aldatma
MADDE 36-
Taraflardan biri,
diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa,
yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı
değildir.
Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme
yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı
tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda
olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir.
III. Korkutma
1. Hükmü
MADDE 37-
Taraflardan biri,
diğerinin veya üçüncü bir kişinin korkutması sonucu
bir sözleşme yapmışsa, sözleşmeyle bağlı değildir.
Korkutan bir üçüncü kişi olup da diğer taraf
korkutmayı bilmiyorsa veya bilecek durumda değilse,
sözleşmeyle bağlı kalmak istemeyen korkutulan,
hakkaniyet gerektiriyorsa, diğer tarafa tazminat
ödemekle yükümlüdür.
2. Koşulları
MADDE 38-
Korkutulan, içinde
bulunduğu durum bakımından kendisinin veya
yakınlarından birinin kişilik haklarına ya da
malvarlığına yönelik ağır ve yakın bir zarar
tehlikesinin doğduğuna inanmakta haklı ise, korkutma
gerçekleşmiş sayılır.
Bir hakkın veya kanundan doğan bir yetkinin
kullanılacağı korkutmasıyla sözleşme yapıldığında,
bu hakkı veya yetkiyi kullanacağını açıklayanın,
diğer tarafın zor durumda kalmasından aşırı bir
menfaat sağlamış olması hâlinde, korkutmanın varlığı
kabul edilir.
IV. İrade
bozukluğunun giderilmesi
MADDE 39-
Yanılma veya aldatma
sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan
taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da
korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan
başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı
olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri
istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.
Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcılığı
olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması, tazminat
hakkını ortadan kaldırmaz.
H. Temsil
I. Yetkili temsil
1. Genel olarak
a. Temsilin hükmü
MADDE 40-
Yetkili bir temsilci
tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan
hukuki işlemin sonuçları, doğrudan doğruya temsil
olunanı bağlar.
Temsilci, hukuki işlemi yaparken bu sıfatını
bildirmezse, hukuki işlemin sonuçları kendisine ait
olur. Ancak, karşı taraf bir temsil ilişkisinin
varlığını durumdan çıkarıyor veya çıkarması
gerekiyor ya da hukuki işlemi temsilci veya temsil
olunandan biri ile yapması farksız ise, hukuki
işlemin sonuçları doğrudan doğruya temsil olunana
ait olur.
Diğer durumlarda alacağın devri veya borcun
üstlenilmesine ilişkin hükümler uygulanır.
b. Temsil yetkisinin
içeriği ve derecesi
MADDE 41-
Başkası adına ve
hesabına temsil kamu hukukundan doğmuşsa, temsil
yetkisinin içeriği ve derecesi bu konudaki yasal
hükümlere; temsil hukuksal bir işlemden doğmuşsa,
temsil yetkisinin içeriği ve derecesi o hukuksal
işleme göre belirlenir.
Temsil yetkisi üçüncü kişilere bildirilmişse temsil
yetkisinin içeriği ve derecesi, bu bildirime göre
belirlenir.
2. Hukuki işlemden
doğan yetki
a. Yetkinin
sınırlanması ve geri alınması
MADDE 42-
Temsil olunan, hukuki
bir işlemden doğan temsil yetkisini her zaman
sınırlayabilir veya geri alabilir. Ancak, taraflar
arasındaki hizmet, vekâlet veya ortaklık
sözleşmeleri gibi hukuki ilişkilerden doğabilecek
haklar saklıdır.
Temsil olunan, bu hakkından önceden feragat edemez.
Temsil olunan verdiği yetkiyi üçüncü kişilere açıkça
veya dolaylı biçimde bildirmişse, bu yetkiyi tamamen
veya kısmen geri aldığını onlara bildirmediği
takdirde, yetkinin geri alındığını iyiniyetli üçüncü
kişilere karşı ileri süremez.
b. Ölüm,
ehliyetsizlik ve diğer durumlar
MADDE 43-
Hukuki işlemden doğan
temsil yetkisi, aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça
veya işin özelliğinden anlaşılmadıkça, temsil
olunanın veya temsilcinin ölümü, gaipliğine karar
verilmesi, fiil ehliyetini kaybetmesi veya iflas
etmesi durumlarında sona erer.
Bu
hüküm, bir tüzel kişiliğin sona ermesi durumunda da
uygulanır.
Tarafların karşılıklı kişisel hakları saklıdır.
c. Yetki belgesinin
geri verilmesi
MADDE 44-
Temsilciye yetki
belgesi verilmişse, yetkinin sona ermesi durumunda
temsilci, bu belgeyi temsil olunana geri vermekle
veya hâkimin belirleyeceği yere bırakmakla
yükümlüdür.
Temsil olunan veya halefleri, temsilcinin belgeyi
geri vermesi için gerekeni yapmazlarsa, bundan
dolayı iyiniyetli üçüncü kişilerin zararını
gidermekle yükümlüdürler.
d. Yetkinin sona
erdiğinin ileri sürülememesi
MADDE 45-
Temsilci, yetkisinin
sona ermiş olduğunu bilmediği sürece, temsil olunan
veya halefleri, temsilcinin yapmış olduğu hukuki
işlemlerin sonuçlarıyla bağlıdırlar.
Bu
kural, üçüncü kişilerin yetkinin sona ermiş olduğunu
bildikleri durumlarda uygulanmaz.
II. Yetkisiz temsil
1. Onama hâlinde
MADDE 46-
Bir kimse yetkisi
olmadığı hâlde temsilci olarak bir hukuki işlem
yaparsa, bu işlem ancak onadığı takdirde temsil
olunanı bağlar.
Yetkisiz temsilcinin kendisiyle işlem yaptığı diğer
taraf, temsil olunandan, uygun bir süre içinde bu
hukuki işlemi onayıp onamayacağını bildirmesini
isteyebilir. Bu süre içinde işlemin onanmaması
durumunda, diğer taraf bu işlemle bağlı olmaktan
kurtulur.
2. Onamama hâlinde
MADDE 47-
Temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki
işlemi onamaması hâlinde, bu işlemin geçersiz
olmasından doğan zararın giderilmesi, yetkisiz
temsilciden istenebilir. Ancak, yetkisiz temsilci,
işlemin yapıldığı sırada karşı tarafın, kendisinin
yetkisiz olduğunu bildiğini veya bilmesi gerektiğini
ispat ederse, kendisinden zararın giderilmesi
istenemez.
Hakkaniyet gerektiriyorsa, kusurlu yetkisiz
temsilciden diğer zararların giderilmesi de
istenebilir.
Sebepsiz zenginleşmeden doğan haklar saklıdır.
III. Saklı hükümler
MADDE 48-
Ortaklık temsilcileri
ile organlarının ve ticari vekillerin yetkisine
ilişkin hükümler saklıdır.
İKİNCİ AYIRIM
Haksız Fiillerden
Doğan Borç İlişkileri
A. Sorumluluk
I. Genel olarak
MADDE 49-
Kusurlu ve hukuka
aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı
gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı
bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına
kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle
yükümlüdür.
II. Zararın ve
kusurun ispatı
MADDE 50-
Zarar gören, zararını
ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat
edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve
zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak,
zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.
III. Tazminat
1. Belirlenmesi
MADDE 51-
Hâkim, tazminatın
kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve
özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak
belirler.
Tazminatın irat biçiminde ödenmesine hükmedilirse,
borçlu güvence göstermekle yükümlüdür.
2. İndirilmesi
MADDE 52-
Zarar gören, zararı
doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya
da artmasında etkili olmuş yahut tazminat
yükümlüsünün
durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı
indirebilir veya tamamen kaldırabilir.
Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat
yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek
olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı
indirebilir.
IV. Özel durumlar
1. Ölüm ve bedensel
zarar
a. Ölüm
MADDE 53-
Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:
1.
Cenaze giderleri.
2.
Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile
çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden
doğan kayıplar.
3.
Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple
uğradıkları kayıplar.
b. Bedensel zarar
MADDE 54-
Bedensel zararlar
özellikle şunlardır:
1.
Tedavi giderleri.
2.
Kazanç kaybı.
3.
Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden
doğan kayıplar.
4.
Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.
c. Belirlenmesi
MADDE 55-
Destekten yoksun kalma
zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun
hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre
hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen
sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan
ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde
gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.
Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet
düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.
Bu
Kanun hükümleri, her türlü idari eylem ve işlemler
ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol
açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen
yitirilmesine ya da kişinin ölümüne bağlı zararlara
ilişkin istem ve davalarda da uygulanır.
d. Manevi tazminat
MADDE 56-
Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün
zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz
önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar
paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar
verebilir.
Ağır bedensel zarar
veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin
yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir
miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.
2. Haksız rekabet
MADDE 57-
Gerçek olmayan
haberlerin yayılması veya bu tür ilanların yapılması
ya da dürüstlük kurallarına aykırı diğer
davranışlarda bulunulması yüzünden müşterileri
azalan veya onları kaybetme tehlikesiyle karşılaşan
kişi, bu davranışlara son verilmesini ve kusurun
varlığı hâlinde zararının giderilmesini isteyebilir.
Ticari işlere ait haksız rekabet hakkında Türk
Ticaret Kanunu hükümleri saklıdır.
3. Kişilik hakkının
zedelenmesi
MADDE 58-
Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören,
uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı
altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
Hâkim, bu tazminatın
ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi
kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir;
özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve
bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.
4. Ayırt etme
gücünün geçici kaybı
MADDE 59-
Ayırt etme gücünü
geçici olarak kaybeden kişi, bu sırada verdiği
zararları gidermekle yükümlüdür. Ancak, ayırt etme
gücünü kaybetmede kusuru olmadığını ispat ederse,
sorumluluktan kurtulur.
V. Sorumluluk
sebeplerinin çokluğu
1. Sebeplerin
yarışması
MADDE 60-
Bir kişinin
sorumluluğu, birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa
hâkim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya
kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi
giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre
karar verir.
2. Müteselsil
sorumluluk
a. Dış ilişkide
MADDE 61-
Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet
verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden
dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında
müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.
b. İç ilişkide
MADDE 62-
Tazminatın aynı
zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında
paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar,
özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun
ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz
önünde tutulur.
Tazminatın kendi payına
düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi
için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu
hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.
VI. Hukuka
aykırılığı kaldıran hâller
1. Genel olarak
MADDE 63-
Kanunun verdiği yetkiye dayanan ve bu yetkinin
sınırları içinde kalan bir fiil, zarara yol açsa
bile, hukuka aykırı sayılmaz.
Zarar görenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya
kamusal yarar, zarar verenin davranışının haklı
savunma niteliği taşıması, yetkili kamu makamlarının
müdahalesinin zamanında sağlanamayacak olması
durumunda kişinin hakkını kendi gücüyle koruması
veya zorunluluk hâllerinde de fiil, hukuka aykırı
sayılmaz.
2. Sorumluluk
MADDE 64-
Haklı savunmada
bulunan, saldıranın şahsına veya mallarına verdiği
zarardan sorumlu tutulamaz.
Kendisini veya
başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden
korumak için diğer bir kişinin mallarına zarar
verenin, bu zararı giderim yükümlülüğünü hâkim
hakkaniyete göre belirler.
Hakkını kendi gücüyle koruma durumunda kalan kişi,
durum ve koşullara göre o sırada kolluk gücünün
yardımını zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının
kayba uğramasını ya da kullanılmasının önemli ölçüde
zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da yoksa,
verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.
B. Kusursuz
sorumluluk
I. Hakkaniyet
sorumluluğu
MADDE 65-
Hakkaniyet gerektiriyorsa; hâkim, ayırt etme gücü
bulunmayan kişinin verdiği zararın, tamamen veya
kısmen giderilmesine karar verir.
II. Özen sorumluluğu
1. Adam çalıştıranın
sorumluluğu
MADDE 66-
Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin
yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı
gidermekle yükümlüdür.
Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili
talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken,
zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni
gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz.
Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma
düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli
olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri
dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle
yükümlüdür.
Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren
çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde
rücu hakkına sahiptir.
2. Hayvan
bulunduranın sorumluluğu
a. Giderim
yükümlülüğü
MADDE 67-
Bir hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya
geçici olarak üstlenen kişi, hayvanın verdiği zararı
gidermekle yükümlüdür.
Hayvan bulunduran, bu zararın doğmasını engellemek
için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse
sorumlu olmaz.
Hayvan, bir başkası veya bir başkasına ait hayvan
tarafından ürkütülmüş olursa, hayvanı bulunduranın,
bu kişilere rücu hakkı saklıdır.
b. Alıkoyma hakkı
MADDE 68-
Bir kişinin hayvanı,
başkasının taşınmazı üzerinde bir zarar verdiği
takdirde, taşınmazın zilyedi, o hayvanı
yakalayabilir, zararı giderilinceye kadar
alıkoyabilir; hatta durum ve koşullar haklı
gösteriyorsa hayvanı diğer yollarla etkisiz hâle
getirebilir.
Bu
durumda, taşınmazın zilyedi derhâl hayvan sahibine
bilgi vermek ve sahibini bilmiyorsa, onun bulunması
için gerekli girişimleri yapmak zorundadır.
3. Yapı malikinin
sorumluluğu
a. Giderim
yükümlülüğü
MADDE 69-
Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki,
bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki
eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür.
İntifa ve oturma hakkı sahipleri de, binanın
bakımındaki eksikliklerden doğan zararlardan,
malikle birlikte müteselsilen sorumludurlar.
Sorumluların, bu sebeplerle kendilerine karşı
sorumlu olan diğer kişilere rücu hakkı saklıdır.
b. Zarar tehlikesini
önleme
MADDE 70-
Bir başkasına ait bina
veya diğer yapı
eserlerinden zarar görme tehlikesiyle karşılaşan
kişi, bu tehlikenin giderilmesi için gerekli
önlemlerin alınmasını hak sahiplerinden isteyebilir.
Kişilerin ve malların korunması hakkındaki kamu
hukuku kuralları saklıdır.
III. Tehlike
sorumluluğu ve denkleştirme
MADDE 71-
Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin
faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan
işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen
sorumludur.
Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan
malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde
tutulduğunda, bu işlerde uzman bir kişiden beklenen
tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya
ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu sonucuna
varılırsa, bunun önemli ölçüde tehlike arzeden bir
işletme olduğu kabul edilir. Özellikle, herhangi bir
kanunda benzeri tehlikeler arzeden işletmeler için
özel bir tehlike sorumluluğu öngörülmüşse, bu
işletme de önemli ölçüde tehlike arzeden işletme
sayılır.
Belirli bir tehlike hâli için öngörülen özel
sorumluluk hükümleri saklıdır.
Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin bu tür
faaliyetine hukuk düzenince izin verilmiş olsa bile,
zarar görenler,
bu işletmenin faaliyetinin sebep olduğu
zararlarının uygun bir bedelle denkleştirilmesini
isteyebilirler.
C. Zamanaşımı
I. Kural
MADDE 72-
Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat
yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın
ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on
yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat
ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü
cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu
zamanaşımı uygulanır.
Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir
borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan
tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her
zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.
II. Rücu isteminde
MADDE 73-
Rücu istemi, tazminatın tamamının ödendiği ve
birlikte sorumlu
kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak iki
yılın ve her hâlde tazminatın tamamının ödendiği
tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına
uğrar.
Tazminatın ödenmesi kendisinden istenilen kişi,
durumu birlikte sorumlu olduğu kişilere bildirmek
zorundadır. Aksi takdirde zamanaşımı, bu bildirimin
dürüstlük kurallarına göre yapılabileceği tarihte
işlemeye başlar.
D. Yargılama
I. Ceza hukuku ile
ilişkisinde
MADDE 74-
Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt
etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar
verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili
hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi
tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı
değildir.
Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun
değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine
ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.
II.Tazminat hükmünün
değiştirilmesi
MADDE 75-
Bedensel zararın
kapsamı, karar
verme sırasında tam olarak belirlenemiyorsa
hâkim, kararın kesinleşmesinden başlayarak iki yıl
içinde, tazminat hükmünü değiştirme yetkisini saklı
tutabilir.
III. Geçici ödemeler
MADDE 76-
Zarar gören, iddiasının haklılığını gösteren
inandırıcı kanıtlar sunduğu ve ekonomik durumu da
gerektirdiği takdirde hâkim, istem üzerine davalının
zarar görene geçici ödeme yapmasına karar verebilir.
Davalının yaptığı geçici ödemeler, hükmedilen
tazminata mahsup edilir; tazminata hükmedilmezse
hâkim, davacının aldığı geçici ödemeleri, yasal
faizi ile birlikte geri vermesine karar verir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Sebepsiz
Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri
A. Koşulları
I. Genel olarak
MADDE 77-
Haklı bir sebep
olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya
emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri
vermekle yükümlüdür.
Bu
yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan
veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe
dayanması durumunda doğmuş olur.
II. Borçlanılmamış
edimin ifası
MADDE 78-
Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren
kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine
getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir.
Zamanaşımına uğramış bir borcun
ifasından veya
ahlaki bir ödevin yerine getirilmiş
olmasından kaynaklanan zenginleşmeler geri
istenemez.
Borç olmadığı hâlde ödenmiş olan edimin geri
istenmesine ilişkin diğer kanun hükümleri saklıdır.
B. Geri vermenin
kapsamı
I. Zenginleşenin
yükümlülüğü
MADDE 79-
Sebepsiz zenginleşen,
zenginleşmenin geri istenmesi sırasında elinden
çıkmış olduğunu ispat ettiği kısmın dışında kalanı
geri vermekle yükümlüdür.
Zenginleşen, zenginleşmeyi iyiniyetli olmaksızın
elden çıkarmışsa veya elden çıkarırken ileride geri
vermek zorunda kalabileceğini hesaba katması
gerekiyorsa, zenginleşmenin tamamını geri vermekle
yükümlüdür.
II. Giderleri isteme
hakkı
MADDE 80-
Zenginleşen iyiniyetli
ise, yaptığı zorunlu ve yararlı giderleri, geri
verme isteminde bulunandan isteyebilir.
Zenginleşen iyiniyetli değilse, zorunlu giderlerinin
ve yararlı giderlerinden sadece geri verme zamanında
mevcut olan değer artışının ödenmesini isteyebilir.
Zenginleşen, iyiniyetli olup olmadığına
bakılmaksızın, diğer giderlerinin ödenmesini
isteyemez. Ancak, kendisine karşılık önerilmezse, o
şey ile birleştirdiği ve zararsızca ayrılması mümkün
bulunan eklemeleri geri vermeden önce ayırıp
alabilir.
C. Geri istenememe
MADDE 81-
Hukuka veya ahlaka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi
amacıyla verilen şey geri istenemez. Ancak, açılan
davada hâkim, bu şeyin Devlete mal edilmesine karar
verebilir.
D. Zamanaşımı
MADDE 82-
Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak
sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği
tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde
zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on
yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Zenginleşme, zenginleşenin bir alacak hakkı
kazanması suretiyle gerçekleşmişse diğer taraf,
istem hakkı zamanaşımına uğramış olsa bile, her
zaman bu
borcunu ifadan kaçınabilir.
İKİNCİ BÖLÜM
Borç İlişkisinin
Hükümleri
BİRİNCİ AYIRIM
Borçların İfası
A. Genel olarak
I. Şahsen ifa
zorunluluğunun olmaması
MADDE 83-
Borcun, bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde
alacaklının menfaati bulunmadıkça borçlu, borcunu
şahsen ifa etmekle yükümlü değildir.
II. İfanın konusu
1. Kısmen ifa
MADDE 84-
Borcun tamamı belli ve
muaccel ise, alacaklı kısmen ifayı reddedebilir.
Alacaklı kısmen ifayı kabul ederse borçlu, borcun
kendisi tarafından ikrar olunan kısmını ifadan
kaçınamaz.
2. Bölünemeyen borç
MADDE 85-
Bölünemeyen bir borcun
birden çok alacaklısı varsa, alacaklılardan her
biri, borcun alacaklıların tamamına ifasını
isteyebilir. Borçlu, edimini alacaklıların hepsine
birden ifa etmek zorundadır.
Bölünemeyen borcun birden çok borçlusu varsa,
borçlulardan her biri borcun tamamını ifa etmekle
yükümlüdür.
Durumun gereğinden aksi anlaşılmadıkça, ifada
bulunan borçlu, alacaklıya halef olur ve diğer
borçlulardan payları oranında alacağını isteyebilir.
3. Çeşit borcu
MADDE 86-
Çeşit borçlarında
hukuki ilişkiden ve işin özelliğinden aksi
anlaşılmadıkça, edimin seçimi borçluya aittir. Ancak
borçlunun seçeceği edim, ortalama nitelikten daha
düşük olamaz.
4. Seçimlik borç
MADDE 87-
Seçimlik borçlarda,
hukuki ilişkiden ve işin özelliğinden aksi
anlaşılmadıkça, edimlerden birinin seçimi borçluya
aittir.
5. Faiz
MADDE 88-
Faiz ödeme borcunda
uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede
kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte
yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir.
Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı,
birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz
oranının yüzde elli fazlasını aşamaz.
B. İfa yeri
MADDE 89-
Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü
iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma
yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;
1.
Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki
yerleşim yerinde,
2.
Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç
konusunun bulunduğu yerde,
3.
Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları
sırasında borçlunun yerleşim yerinde,
ifa edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir
borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini
değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse
borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa
edilebilir.
C. İfa zamanı
I. Süreye
bağlanmamış borç
MADDE 90-
İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya
hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her
borç, doğumu anında muaccel olur.
II. Süreye bağlı
borç
1. Aya ilişkin
sürelerde vade
MADDE 91-
Borcun ifası için bir ayın başlangıcı veya sonu
belirlenmişse, bundan ayın birinci ve sonuncu günü;
ayın ortası belirlenmişse, bundan da ayın onbeşinci
günü anlaşılır.
Borcun ifası için gün belirtilmeksizin sadece ay
belirlenmişse, bundan o ayın son günü anlaşılır.
2. Diğer sürelerde
vade
MADDE 92-
Bir borcun veya
taraflardan birine düşen herhangi bir yükümlülüğün
sözleşmenin kurulmasından başlayarak belli bir
sürenin sonunda ifası gerekiyorsa, ifa zamanı
aşağıdaki biçimde belirlenir:
1.
Gün olarak belirlenmiş süre, sözleşmenin kurulduğu
gün sayılmaksızın, bu sürenin son günü dolmuş olur.
Sekiz veya onbeş gün olarak belirlenmiş süre ise,
bir veya iki haftayı değil, tam sekiz veya onbeş
günü ifade eder.
2.
Hafta olarak belirlenmiş süre, son haftanın
sözleşmenin kurulduğu güne ismen uyan gününde dolmuş
olur.
3.
Ay olarak veya yıl, yarıyıl ve yılın dörtte biri
gibi birden çok ayı içeren bir zaman olarak
belirlenmiş süre, sözleşmenin kurulduğu gün ayın
kaçıncı günü ise, son ayın bunu karşılayan gününde
dolmuş olur. Son ayda bunu karşılayan gün yoksa
süre, bu ayın son günü dolmuş sayılır.
4.
Yarım aydan onbeş günlük süre anlaşılır. Bir veya
birden çok ay ve yarım ay olarak belirlenmiş sürenin
dolduğu gün, son aya onbeş gün eklenerek belirlenir.
Bu
kurallar, sürenin sözleşmenin kurulmasından başka
bir andan işlemeye başladığı durumlarda da
uygulanır.
Borçlu, belirli bir süre içinde yerine getirilmesi
gereken bir borcu, bu sürenin dolmasından önce ifa
etmekle yükümlüdür.
3. Tatil günleri
MADDE 93-
İfa zamanı veya sürenin
son günü, kanunlarda tatil olarak kabul edilen bir
güne rastlarsa, kendiliğinden bu günü izleyen ve
tatil olmayan ilk güne geçer.
Aksine anlaşma geçerlidir.
III. İş saatlerinde
ifa
MADDE 94-
Borç, alışılmış iş saatlerinde ifa ve kabul edilir.
IV. Sürenin
uzatılması
MADDE 95-
Süre uzatılmış ise yeni süre, aksi kararlaştırılmış
olmadıkça, önceki sürenin sona ermesini izleyen
birinci günden başlar.
V. Erken ifa
MADDE 96-
Sözleşmenin hükümlerinden veya özelliğinden ya da
durumun gereğinden tarafların aksini kastettikleri
anlaşılmadıkça borçlu, edimini sürenin sona
ermesinden önce ifa edebilir. Ancak, kanun
veya sözleşme ya da âdet gereği olmadıkça borçlu,
erken ifada bulunması sebebiyle indirim yapamaz.
VI. Karşılıklı borç
yükleyen sözleşmelerde
1. İfada sıra
MADDE 97-
Karşılıklı borç
yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde
bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve
özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı
olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını
önermiş olması gerekir.
2. İfa güçsüzlüğü
MADDE 98-
Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmede, taraflardan
birinin borcunu ifada güçsüzlüğe düşmesi ve
özellikle iflas etmesi ya da hakkındaki haciz
işleminin sonuçsuz kalması sebebiyle diğer tarafın
hakkı tehlikeye düşerse bu taraf, karşı edimin ifası
güvence altına alınıncaya kadar kendi ediminin
ifasından kaçınabilir.
Hakkı tehlikeye düşen taraf, ayrıca uygun bir sürede
istediği güvence verilmezse sözleşmeden dönebilir.
D. Ödeme
I. Ülke parası ile
MADDE 99-
Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir.
Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme
yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme
veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç,
ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da
ödenebilir.
Ülke parası dışında başka bir para birimiyle
belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu
anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme
gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının
aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç
üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.
II. Mahsup
1. Kısmen ödemede
MADDE 100-
Borçlu, faiz veya giderleri ödemede gecikmemiş ise,
kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına
sahiptir. Aksine anlaşma yapılamaz.
Alacaklı, alacağın bir kısmı için kefalet, rehin
veya başka bir güvence almış ise, borçlu kısmen
yaptığı ödemeyi, güvence altına alınan veya
güvencesi daha iyi olan kısma mahsup etme hakkına
sahip değildir.
2. Birden çok borçta
a. Borçlu ve
alacaklının bildirimine göre
MADDE 101-
Birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu
borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya
bildirebilir.
Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi
tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça,
alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış
sayılır.
b. Kanuna göre
MADDE 102-
Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya
makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme,
muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç
muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak
takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir.
Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş
olan borç için yapılmış olur.
Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse,
mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi
gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için
yapılmış sayılır.
III. Makbuz ve
senetlerin geri verilmesi
1. Borçlunun hakkı
MADDE 103-
Borcu ödeyen borçlu, bir makbuz ve borcun tamamı
ödenmişse, buna ilişkin borç senedinin geri
verilmesini veya iptalini isteyebilir.
Borcun tamamı ödenmemiş veya borç senedi alacaklıya
başkaca haklar da vermekte ise borçlu, ancak makbuz
verilmesini ve ödemenin borç senedine işlenmesini
isteyebilir.
2. Hükümleri
MADDE 104-
Faiz veya kira bedeli
gibi dönemsel edimlerden biri için, alacaklı
tarafından çekince belirtilmeksizin makbuz
verilmişse, önceki dönemlere ait edimler de ifa
edilmiş sayılır.
Alacaklı anaparanın tamamı için makbuz vermişse,
faizlerini de almış olduğu kabul edilir.
Borç senedi borçluya geri verilmişse, borç sona
ermiş sayılır.
3. Senedin geri
verilememesi
MADDE 105-
Alacaklı, borç senedini
kaybettiğini iddia ederse, borçlunun istemi üzerine,
borcu ödeme sırasında, kendisine borç senedinin
iptalini ve borcun sona ermiş olduğunu gösteren
resmen düzenlenmiş veya usulüne göre onaylanmış bir
belge vermek zorundadır.
Kıymetli evrakın iptaline ilişkin hükümler saklıdır.
E. Alacaklının
temerrüdü
I. Koşulları
MADDE 106-
Yapma veya verme
edimi gereği
gibi kendisine önerilen alacaklı, haklı bir
sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu
ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması
gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa,
temerrüde düşmüş olur.
Alacaklı, müteselsil borçlulardan birine karşı
temerrüde düşerse, diğerlerine karşı da temerrüde
düşmüş olur.
II. Hükümleri
1. Bir şeyin
teslimine ilişkin edimlerde
a. Tevdi hakkı
MADDE 107-
Alacaklının temerrüde düşmesi durumunda borçlu,
hasar ve giderleri alacaklıya ait olmak üzere,
teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan
kurtulabilir.
Tevdi yerini, ifa yerindeki hâkim belirler. Bununla
birlikte ticari mallar, hâkim kararı olmadan da bir
ardiyeye tevdi edilebilir.
b. Satma hakkı
MADDE 108-
Sözleşmenin konusu olan
şeyin niteliği veya işin özelliği tevdi edilmesine
uygun düşmez veya teslim edilecek şey bozulabilir ya
da bakımı, korunması veya tevdi edilmesi önemli bir
gideri gerektirir ise, borçlu, alacaklıya önceden
ihtarda bulunması koşuluyla, hâkimin izniyle onu
açık artırma yoluyla sattırıp bedelini tevdi
edebilir.
Teslim edilecek şey, borsada kayıtlıysa veya piyasa
fiyatı varsa ya da yapılacak gidere oranla değeri az
ise, satışın açık artırma yoluyla yapılması zorunlu
olmadığı gibi, hâkim, önceden ihtarda bulunma
koşulunu aramaksızın satışa izin verebilir.
c. Tevdi konusunu
geri alma
MADDE 109-
Alacaklı, tevdi edilen
şeyi kabul ettiğini açıklamış veya tevdi bir rehnin
ortadan kaldırılması sonucunu doğurmuş olmadıkça
borçlu, tevdi edilen şeyi geri alabilir.
Tevdi edilen şey geri alındığı anda alacak, bütün
yan haklarıyla birlikte varlığını sürdürür.
2. Diğer edimlerde
MADDE 110-
Borcun konusu bir şeyin
teslimini gerektirmiyorsa, alacaklının temerrüdü
hâlinde borçlu, borçlunun temerrüdüne ilişkin
hükümlere göre sözleşmeden dönebilir.
F. Diğer ifa engelleri
MADDE 111-
Borçlunun kusuru olmaksızın, alacağın kime ait
olduğunda veya alacaklının kimliğinde duraksama
sebebiyle ya da alacaklıdan kaynaklanan diğer
kişisel bir sebeple borç, alacaklıya veya
temsilcisine ifa edilemezse borçlu, alacaklının
temerrüdünde olduğu gibi, tevdi ya da sözleşmeden
dönme hakkını kullanabilir.
İKİNCİ AYIRIM
Borçların İfa
Edilmemesinin Sonuçları
A. Borcun ifa
edilmemesi
I. Giderim borcu
1. Genel olarak
MADDE 112-
Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu,
kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat
etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını
gidermekle yükümlüdür.
2. Yapma ve yapmama
borçlarında
MADDE 113-
Yapma borcu, borçlu
tarafından ifa edilmediği takdirde alacaklı, masrafı
borçluya ait olmak üzere edimin kendisi veya başkası
tarafından ifasına izin verilmesini
isteyebilir; her türlü giderim isteme hakkı
saklıdır.
Yapmama borcuna aykırı davranan borçlu, bu aykırı
davranışının doğurduğu zararı gidermekle yükümlüdür.
Alacaklı, ayrıca borca aykırı durumun ortadan
kaldırılmasını veya bu konuda masrafı borçluya ait
olmak üzere kendisinin yetkili kılınmasını
isteyebilir.
II. Sorumluluğun ve
giderim borcunun kapsamı
1. Genel olarak
MADDE 114-
Borçlu, genel olarak
her türlü kusurdan sorumludur. Borçlunun
sorumluluğunun kapsamı, işin özel niteliğine göre
belirlenir. İş özellikle borçlu için bir yarar
sağlamıyorsa, sorumluluk daha hafif olarak
değerlendirilir.
Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas
yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanır.
2. Sorumsuzluk
anlaşması
MADDE 115-
Borçlunun ağır
kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden
yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
Borçlunun alacaklı ile hizmet sözleşmesinden
kaynaklanan herhangi bir borç sebebiyle sorumlu
olmayacağına ilişkin olarak önceden yaptığı her
türlü anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat,
ancak kanun ya da yetkili makamlar tarafından
verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun hafif
kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden
yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
3. Yardımcı
kişilerin fiillerinden sorumluluk
MADDE 116-
Borçlu, borcun ifasını
veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın
kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da
yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun
surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri
sırada diğer tarafa verdikleri zararı gidermekle
yükümlüdür.
Yardımcı kişilerin fiilinden doğan sorumluluk,
önceden yapılan bir anlaşmayla tamamen veya kısmen
kaldırılabilir.
Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat,
ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen
izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı
kişilerin fiillerinden sorumlu olmayacağına ilişkin
anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
B. Borçlunun
temerrüdü
I. Koşulları
MADDE 117-
Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla
temerrüde düşer.
Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya
sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak
taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde
bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün
geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz
zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği
tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz
zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt
için bildirim şarttır.
II. Hükümleri
1. Genel olarak
a. Gecikme tazminatı
MADDE 118-
Temerrüde düşen borçlu, temerrüde düşmekte kusuru
olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç
ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı
gidermekle yükümlüdür.
b. Beklenmedik
hâlden sorumluluk
MADDE 119-
Temerrüde düşen borçlu, beklenmedik hâl sebebiyle
doğacak zarardan sorumludur.
Borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını veya
borcunu zamanında ifa etmiş olsaydı bile beklenmedik
hâlin ifa konusu şeye zarar vereceğini ispat ederek
bu sorumluluktan kurtulabilir.
2. Temerrüt faizi
a. Genel olarak
MADDE 120-
Uygulanacak yıllık
temerrüt faizi oranı, sözleşmede
kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte
yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir.
Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi
oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz
oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz.
Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte
sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve
yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen
faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı
hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.
b. Faizlerde,
iratlarda ve bağışlamada temerrüt faizi
MADDE 121-
Faiz veya irat borcunu
ya da bağışladığı bir miktar parayı ödemekte
temerrüde düşen borçlu, icra takibine girişildiği
veya dava açıldığı günden başlayarak, temerrüt faizi
ödemekle yükümlüdür.
Buna aykırı olarak yapılan anlaşmalar, ceza koşulu
hükümlerine tabi olur.
Temerrüt faizine, ayrıca temerrüt faizi yürütülemez.
3. Aşkın zarar
MADDE 122-
Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış
olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru
bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da
gidermekle yükümlüdür.
Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan
davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine
hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın
miktarına da hükmeder.
4. Karşılıklı borç
yükleyen sözleşmelerde
a. Süre verilmesi
MADDE 123-
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan
biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa
edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun
bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir.
b. Süre verilmesini
gerektirmeyen durumlar
MADDE 124-
Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur:
1. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya
tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı
anlaşılıyorsa.
2.
Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı
için yararsız kalmışsa.
3.
Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli
bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın
artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa.
c. Seçimlik haklar
MADDE 125-
Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde,
borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini
gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her
zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat
isteme hakkına sahiptir.
Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme
tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen
bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın
giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden
dönebilir.
Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı
olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce
ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu
durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru
olmadığını ispat edemezse alacaklı,
sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı
zararın giderilmesini de isteyebilir.
d. Sürekli edimli
sözleşmelerde
MADDE 126-
İfasına başlanmış
sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü
hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı
isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek,
sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden
uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Borç İlişkilerinin
Üçüncü Kişilere Etkisi
A. Alacaklıya halef
olma
MADDE 127-
Alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişi, aşağıdaki
hâllerde ifası ölçüsünde alacaklının haklarına halef
olur:
1.
Başkasının borcu için rehnedilen bir şeyi rehinden
kurtardığı ve bu şey üzerinde mülkiyet veya başka
bir ayni hakkı bulunduğu takdirde.
2.
Alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişinin ona halef
olacağı, borçlu tarafından ifadan önce alacaklıya
bildirildiği takdirde.
Diğer halefiyet hâllerine ilişkin kanun hükümleri
saklıdır.
B. Üçüncü kişinin
fiilini üstlenme
MADDE 128-
Üçüncü bir kişinin fiilini başkasına karşı üstlenen,
bu fiilin gerçekleşmemesinden doğan zararı
gidermekle yükümlüdür.
Belirli bir süre için yapılan üstlenmede, sürenin
bitimine kadar üstlenene edimini ifa etmesi için
yazılı olarak başvurulmaması hâlinde, üstlenenin
sorumluluğunun sona ereceği kararlaştırılabilir.
C. Üçüncü kişi
yararına sözleşme
I. Genel olarak
MADDE 129-
Kendi adına sözleşme yapan kişi, sözleşmeye üçüncü
kişi yararına bir edim yükümlülüğü koydurmuşsa,
edimin üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilir.
Üçüncü kişi veya üçüncü kişiye halef olanlar
da, tarafların amacına veya örf ve âdete uygun
düştüğü takdirde edimin ifasını isteyebilirler. Bu
durumda, üçüncü kişi veya ona halef olanlar bu hakkı
kullanmak istediklerini borçluya bildirdikten sonra,
alacaklı borçluyu ibra edemeyeceği gibi, borcun
nitelik ve kapsamını da değiştiremez.
II. Sorumluluk
sigortalarında
MADDE 130-
Başkasını çalıştıran kişi, çalıştırdığı kişiye karşı
hukuki sorumluluğunu güvence altına almak üzere
sigorta yaptırmışsa, sigortadan doğan haklar
doğrudan doğruya çalışana ait olur.
Ancak, çalışana ödenecek sigorta tazminatı, genel
hükümlere göre ödenecek tazminattan indirilir.
Diğer hukuki sorumluluk sigortalarına ilişkin kanun
hükümleri saklıdır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Borçların ve Borç
İlişkilerinin Sona Ermesi, Zamanaşımı
BİRİNCİ AYIRIM
Sona Erme Hâlleri
A. Asıl borca bağlı
hak ve borçların sona ermesi
MADDE 131-
Asıl borç ifa ya da diğer bir sebeple sona erdiği
takdirde, rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi
buna bağlı hak ve borçlar da sona ermiş olur.
İşlemiş faizin ve ceza koşulunun ifasını isteme
hakkı sözleşmeyle veya ifa anına kadar yapılacak bir
bildirimle saklı tutulmuş ise ya da durum ve
koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu
faizler ve ceza koşulu istenebilir.
Taşınmaz rehnine, kıymetli evraka ve konkordatoya
ilişkin özel hükümler saklıdır.
B. İbra
MADDE 132-
Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli
bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların
şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra
sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan
kaldırılabilir.
C. Yenileme
I. Genel olarak
MADDE 133-
Yeni bir borçla mevcut
bir borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu
yöndeki açık iradesi ile olur.
Özellikle mevcut borç için kambiyo
taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi
ya da yeni bir kefalet senedi
düzenlenmesi, tarafların açık yenileme iradeleri
olmadıkça yenileme sayılmaz.
II. Cari hesaplarda
MADDE 134-
Çeşitli kalemlerin bir cari hesaba sadece
kaydedilmiş olması, borcun yenilenmiş olduğu
anlamına gelmez.
Ancak, hesabın kesilmiş ve hesap sonucu diğer
tarafça kabul edilmiş olması durumunda, borç
yenilenmiş olur.
Kalemlerden birinin güvencesi varsa, aksi
kararlaştırılmadıkça, hesap kesilip sonucun kabul
edilmiş olması, güvenceyi sona erdirmez.
D. Birleşme
MADDE 135-
Alacaklı ve borçlu
sıfatlarının aynı kişide birleşmesiyle borç sona
erer. Ancak, üçüncü kişilerin alacak üzerinde
önceden mevcut olan hakları birleşmeden
etkilenmez.
Birleşme geçmişe etkili olarak ortadan
kalkarsa, borç varlığını sürdürür.
Taşınmaz rehni ve kıymetli evraka ilişkin özel
hükümler saklıdır.
E. İfa imkânsızlığı
I. Genel olarak
MADDE 136-
Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı
sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık
sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan
almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri
uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine
ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder.
Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan
hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu
hükmün dışındadır.
Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya
gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için
gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları
gidermekle yükümlüdür.
II. Kısmi ifa
imkânsızlığı
MADDE 137-
Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı
sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun
sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu
kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi
taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı
açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın
borcu kısmen imkânsızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya
razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir.
Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı
edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam
imkânsızlık hükümleri uygulanır.
III. Aşırı ifa
güçlüğü
MADDE 138-
Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen
ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum,
borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve
sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları,
kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına
aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir
ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın
aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı
tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden
sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu
mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına
sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural
olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.
Bu
madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.
F. Takas
I. Koşulları
1. Genel olarak
MADDE 139-
İki kişi, karşılıklı olarak bir miktar para veya
özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları
takdirde, her iki borç muaccel ise her biri
alacağını borcuyla takas edebilir.
Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri
sürülebilir.
Zamanaşımına uğramış bir alacağın takası, ancak
takas edilebileceği anda henüz zamanaşımına
uğramamış olması koşuluyla ileri sürülebilir.
2. Kefalet hâlinde
MADDE 140-
Asıl borçlunun takası ileri sürme hakkı bulundukça,
kefili
de
alacaklıya ifada bulunmaktan kaçınabilir.
3. Üçüncü kişi
yararına sözleşme hâlinde
MADDE 141-
Üçüncü kişi yararına borçlanan kişi, bu borcu ile
sözleşmenin diğer tarafından olan
alacağını takas edemez.
4. Borçlunun iflası
hâlinde
MADDE 142-
Borçlunun iflası
hâlinde alacaklılar, muaccel olmasalar bile,
alacaklarını, müflise olan borçları ile takas
edebilirler.
II. Hükümleri
MADDE 143-
Takas, ancak borçlunun
takas iradesini alacaklıya bildirmesiyle
gerçekleşir. Bu durumda her iki borç, takas
edilebilecekleri anda daha az olan borç tutarınca
sona erer.
Cari hesapla ilgili ticarete ilişkin özel teamüller
saklıdır.
III. Alacaklının
rızasıyla takas edilebilir alacaklar
MADDE 144-
Aşağıdaki alacaklar
takas haklarının doğumundan sonra, ancak
alacaklıların rızasıyla takas edilebilir:
1.
Tevdi edilmiş eşyanın geri verilmesine veya bedeline
ilişkin alacaklar.
2.
Haksız olarak alınmış veya aldatma sonucunda
alıkonulmuş eşyanın geri verilmesine veya bedeline
ilişkin alacaklar.
3.
Nafaka ve işçi ücreti gibi, borçlunun ve ailesinin
bakımı için zorunlu olup, özel niteliği gereği,
doğrudan alacaklıya verilmesi gereken alacaklar.
IV. Takastan feragat
MADDE 145-
Borçlu, takas hakkından
önceden de feragat edebilir.
İKİNCİ AYIRIM
Zamanaşımı
A. Süreler
I. On yıllık
zamanaşımı
MADDE 146-
Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on
yıllık zamanaşımına tabidir.
II. Beş yıllık
zamanaşımı
MADDE 147-
Aşağıdaki alacaklar için beş yıllık zamanaşımı
uygulanır:
1.
Kira bedelleri, anapara faizleri ve ücret gibi diğer
dönemsel edimler.
2.
Otel, motel, pansiyon ve tatil köyü gibi yerlerdeki
konaklama bedelleri ile lokanta ve benzeri
yerlerdeki yeme içme bedelleri.
3.
Küçük sanat işlerinden ve küçük çapta perakende
satışlardan doğan alacaklar.
4.
Bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve
ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık
arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri,
denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki
alacaklar.
5.
Vekâlet, komisyon ve acentalık sözleşmelerinden,
ticari simsarlık ücreti alacağı dışında, simsarlık
sözleşmesinden doğan alacaklar.
6.
Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya
da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser
sözleşmesinden doğan alacaklar.
III. Sürelerin
kesinliği
MADDE 148-
Bu ayırımda belirlenen zamanaşımı süreleri,
sözleşmeyle değiştirilemez.
IV. Zamanaşımının
başlangıcı
1. Genel olarak
MADDE 149-
Zamanaşımı, alacağın
muaccel olmasıyla işlemeye başlar.
Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı
olduğu hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin
yapılabileceği günden işlemeye başlar.
2. Dönemsel
edimlerde
MADDE 150-
Ömür boyunca gelir ve
benzeri dönemsel edimlerde, alacağın tamamı için
zamanaşımı, ifa edilmemiş ilk dönemsel edimin
muaccel olduğu günde işlemeye başlar.
Alacağın tamamı zamanaşımına uğramışsa, ifa
edilmemiş dönemsel edimler de zamanaşımına uğramış
olur.
V. Sürelerin
hesaplanması
MADDE 151-
Süreler hesaplanırken
zamanaşımının başladığı gün sayılmaz ve zamanaşımı
ancak sürenin son günü de hak kullanılmaksızın
geçince gerçekleşmiş olur.
Zamanaşımı sürelerinin hesaplanmasında da, borçların
ifasındaki sürelerin hesaplanmasına ilişkin hükümler
uygulanır.
B. Bağlı alacaklarda
zamanaşımı
MADDE 152-
Asıl alacak
zamanaşımına uğrayınca, ona bağlı faiz ve diğer
alacaklar da zamanaşımına uğramış olur.
C. Zamanaşımının
durması
MADDE 153-
Aşağıdaki durumlarda
zamanaşımı işlemeye başlamaz, başlamışsa durur:
1.
Velayet süresince, çocukların ana ve babalarından
olan alacakları için.
2.
Vesayet süresince, vesayet altında bulunanların
vasiden veya vesayet işlemleri sebebiyle Devletten
olan alacakları için.
3.
Evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan
alacakları için.
4.
Hizmet ilişkisi süresince, ev hizmetlilerinin onları
çalıştıranlardan olan alacakları için.
5.
Borçlu, alacak üzerinde intifa hakkına sahip olduğu
sürece.
6.
Alacağı, Türk mahkemelerinde ileri sürme imkânının
bulunmadığı sürece.
7.
Alacaklı ve borçlu sıfatının aynı kişide
birleşmesinde, birleşmenin ileride geçmişe etkili
olarak ortadan kalkması durumunda, bu durumun ortaya
çıkmasına kadar geçecek sürece.
Zamanaşımını durduran sebeplerin ortadan kalktığı
günün bitiminde zamanaşımı işlemeye başlar veya
durmadan önce başlamış olan işlemesini sürdürür.
D. Zamanaşımının
kesilmesi
I. Sebepleri
MADDE 154-
Aşağıdaki durumlarda
zamanaşımı kesilir:
1. Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş
veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya
kefil göstermişse.
2.
Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya
hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da
iflas masasına başvurmuşsa.
II. Birlikte
borçlulara etkisi
MADDE 155-
Zamanaşımı müteselsil
borçlulardan veya bölünemeyen borcun borçlularından
birine karşı kesilince, diğerlerine karşı da
kesilmiş olur.
Zamanaşımı asıl borçluya karşı kesilince, kefile
karşı da kesilmiş olur.
Zamanaşımı kefile karşı kesilince, asıl borçluya
karşı kesilmiş olmaz.
III. Yeni sürenin
başlaması
1. Borcun ikrar
edilmesi veya karara bağlanması hâlinde
MADDE 156-
Zamanaşımının
kesilmesiyle, yeni bir süre işlemeye başlar.
Borç bir senetle ikrar edilmiş veya bir mahkeme ya
da hakem kararına bağlanmış ise, yeni süre her zaman
on yıldır.
2. Alacaklının fiili
hâlinde
MADDE 157-
Bir dava veya def’i
yoluyla kesilmiş olan zamanaşımı, dava süresince
tarafların yargılamaya ilişkin her işleminden veya
hâkimin her kararından sonra yeniden işlemeye
başlar.
Zamanaşımı, icra takibiyle kesilmişse, alacağın
takibine ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye
başlar.
Zamanaşımı, iflas masasına
başvurma sebebiyle
kesilmişse, iflasa ilişkin hükümlere göre alacağın
yeniden istenmesi imkânının doğumundan itibaren
yeniden işlemeye başlar.
E. Davanın reddinde
ek süre
MADDE 158-
Dava veya def’i;
mahkemenin yetkili
veya görevli
olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık
yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması
nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı
veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış
günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir.
F. Taşınır rehni ile
güvenceye bağlanmış alacakta
MADDE 159-
Alacağın bir taşınır rehniyle güvenceye bağlanmış
olması, bu alacak için zamanaşımının işlemesine
engel olmaz; bununla birlikte alacaklının, hakkını
rehinden alma yetkisi devam eder.
G. Zamanaşımından
feragat
MADDE 160-
Zamanaşımından önceden feragat edilemez.
Müteselsil borçlulardan birinin feragat etmiş
olması, diğerlerine karşı ileri sürülemez.
Bölünemez bir borcun borçlularından birinin feragat
etmiş olması durumunda da aynı hüküm uygulanır.
Asıl borçlunun
feragati
de
kefile karşı ileri sürülemez.
H. İleri sürülmesi
MADDE 161-
Zamanaşımı ileri sürülmedikçe, hâkim bunu
kendiliğinden göz önüne alamaz.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Borç İlişkilerinde
Özel Durumlar
BİRİNCİ AYIRIM
Teselsül
A. Müteselsil
borçluluk
I. Doğuşu
MADDE 162-
Birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı
borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini
bildirirse, müteselsil borçluluk doğar.
Böyle bir bildirim yoksa, müteselsil borçluluk ancak
kanunda öngörülen hâllerde doğar.
II. Dış ilişki
1. Hükümleri
a. Borçluların sorumluluğu
MADDE 163-
Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının
ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse
yalnız birinden isteyebilir.
Borçluların sorumluluğu, borcun
tamamı ödeninceye kadar devam eder.
b. Borçluların
savunmaları
MADDE 164-
Müteselsil borçlulardan biri, alacaklıya karşı,
ancak onunla kendi arasındaki kişisel ilişkilerden
veya müteselsil borcun sebep ya da konusundan doğan
def’i ve itirazları ileri sürebilir.
Müteselsil borçlulardan biri ortak def’i ve
itirazları ileri sürmezse, diğerlerine karşı sorumlu
olur.
c. Borçluların
bireysel davranışı
MADDE 165-
Kanun veya sözleşme ile
aksi belirlenmedikçe, borçlulardan biri kendi
davranışıyla diğer borçluların durumunu
ağırlaştıramaz.
2. Borcun sona ermesi
MADDE 166-
Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını
veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer
borçluları da borçtan kurtarmış olur.
Borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın
borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak
durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde
yararlanabilirler.
Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra
sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen
borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında
borçtan kurtarır.
III. İç ilişki
1. Paylaşım
MADDE 167-
Aksi
kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki
hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça,
borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan,
birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar.
Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan
borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan
isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir
borçluya ancak payı oranında rücu edebilir.
Borçlulardan birinden alınamayan miktarı, diğer
borçlular eşit olarak üstlenmekle yükümlüdürler.
2. Alacaklıya halef
olma
MADDE 168-
Diğerlerine rücu
hakkına sahip olan borçlulardan her biri, ifa ettiği
miktar oranında alacaklının haklarına halef
olur.
Alacaklı diğerlerinin zararına olarak borçlulardan
birinin durumunu iyileştirirse, bunun sonuçlarına
katlanır.
B. Müteselsil
alacaklılık
MADDE 169-
Müteselsil alacaklılık,
borçlunun, alacaklılardan her birine borcun tamamını
isteme hakkını tanıdığı veya kanunun belirlediği
durumlarda doğar.
Borçlu, alacaklılardan birine yaptığı ifayla, bütün
alacaklılara karşı borcundan kurtulmuş olur.
Alacaklılardan birinin icraya veya mahkemeye
başvurmuş olduğu kendisine bildirilmedikçe, borçlu
onlardan dilediği birine ifada bulunabilir.
Aksi kararlaştırılmadıkça veya alacaklılar
arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden
anlaşılmadıkça, alacaklılardan her birinin edim
üzerindeki hakları eşittir.
Kendisine düşen paydan fazlasını elde eden alacaklı,
bu fazlalığı payını alamamış olan diğer alacaklılara
ödemekle yükümlüdür.
İKİNCİ AYIRIM
Koşullar
A. Geciktirici koşul
I. Genel olarak
MADDE 170-
Bir sözleşmenin hüküm
ifade etmesi, gerçekleşip gerçekleşmeyeceği
bilinmeyen bir olguya bırakılmışsa, sözleşme
geciktirici koşula bağlanmış olur.
Aksi kararlaştırılmamışsa, geciktirici koşula
bağlı sözleşme, ancak koşulun gerçekleştiği andan
başlayarak hüküm ifade eder.
II. Koşulun askıda
olduğu sıradaki durum
MADDE 171-
Koşul
gerçekleşinceye kadar borçlu, borcun gereği gibi
ifasını engelleyecek her türlü davranıştan
kaçınmakla yükümlüdür.
Koşula bağlı hakkı tehlikeye düşürülen alacaklı,
alacağı koşula bağlı olmayan alacaklıların haklarını
korumak üzere başvurabilecekleri önlemleri alabilir.
Koşulun gerçekleşmesinden önce yapılan tasarruflar,
koşulun hükümlerini zedelediği oranda geçersiz olur.
III. Koşul
gerçekleşinceye kadar elde edilen yararlar
MADDE 172-
Borcun konusunu
oluşturan şey, koşulun gerçekleşmesinden önce
kendisine verilen alacaklı, koşul gerçekleşirse,
koşulun gerçekleşmesine kadar elde ettiği yararların
sahibi olur.
Koşul gerçekleşmezse alacaklı, elde ettiği yararları
geri vermekle yükümlüdür.
B. Bozucu koşul
MADDE 173-
Sona ermesi önceden
gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bilinmeyen bir olguya
bırakılan sözleşme, bozucu koşula bağlanmış olur.
Bozucu koşula bağlanmış sözleşmenin hükümleri,
koşulun gerçekleştiği anda ortadan kalkar.
Aksi kararlaştırılmadıkça veya işin niteliğinden
anlaşılmadıkça sona erme, geçmişe etkili olmaz.
C. Ortak hükümler
I. Koşulun
gerçekleşmesi
MADDE 174-
Koşul, taraflardan birinin bizzat yerine getirmesi
gerekli bir davranış değilse, o tarafın ölümü
hâlinde mirasçısı onun yerine geçebilir.
II. Dürüstlük
kurallarına aykırı engelleme
MADDE 175-
Taraflardan biri, koşulun
gerçekleşmesine
dürüstlük kurallarına aykırı olarak engel
olursa, koşul gerçekleşmiş sayılır.
Taraflardan biri, koşulun gerçekleşmesini dürüstlük
kurallarına aykırı biçimde sağlarsa, koşul
gerçekleşmemiş sayılır.
III. Yasak koşullar
MADDE 176-
Bir koşul, hukuka veya ahlaka aykırı bir yapma veya
yapmama fiilini sağlamak amacıyla konulmuşsa, bu
koşula bağlı hukuki işlem kesin olarak hükümsüzdür.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Bağlanma Parası,
Cayma Parası ve Ceza Koşulu
A. Bağlanma parası
MADDE 177-
Sözleşme yapılırken bir
kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası
olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak
verilmiş sayılır.
Aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma
parası esas alacaktan düşülür.
B. Cayma parası
MADDE 178-
Cayma parası
kararlaştırılmışsa, taraflardan her biri sözleşmeden
caymaya yetkili sayılır; bu durumda parayı vermiş
olan cayarsa verdiğini bırakır; almış olan cayarsa
aldığının iki katını geri verir.
C. Ceza koşulu
I. Alacaklının
hakları
1. Cezanın
sözleşmenin ifası ile ilişkisi
MADDE 179-
Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi
durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi
sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da
cezanın ifasını isteyebilir.
Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa
edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı,
hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz
olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte
cezanın ifasını da isteyebilir.
Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek
sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona
erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı
saklıdır.
2. Ceza ile zarar
arasındaki ilişki
MADDE 180-
Alacaklı hiçbir zarara
uğramamış olsa bile, kararlaştırılan cezanın ifası
gerekir.
Alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza
tutarını aşıyorsa alacaklı, borçlunun kusuru
bulunduğunu ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemez.
3. Kısmi ifanın
yanması
MADDE 181-
Ceza koşuluna ilişkin hükümler, dönme durumunda ifa
edilmiş olan kısmın alacaklıya kalacağını öngören
sözleşmelere de uygulanır.
Taksitle satışa ilişkin hükümler saklıdır.
II. Cezanın miktarı,
geçersizliği ve indirilmesi
MADDE 182-
Taraflar, cezanın
miktarını serbestçe belirleyebilirler.
Asıl borç herhangi bir sebeple geçersiz ise veya
aksi kararlaştırılmadıkça sonradan borçlunun sorumlu
tutulamayacağı bir sebeple imkânsız hâle gelmişse,
cezanın ifası istenemez. Ceza koşulunun geçersiz
olması veya borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir
sebeple sonradan imkânsız hâle gelmesi, asıl borcun
geçerliliğini etkilemez.
Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden
indirir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Borç İlişkilerinde
Taraf Değişiklikleri
BİRİNCİ AYIRIM
Alacağın Devri
A. Koşulları
I. İradi devir
1. Genel olarak
MADDE 183-
Kanun, sözleşme veya
işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun
rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye
devredebilir.
Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç
tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü
kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin
kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri
süremez.
2. Şekli
MADDE 184-
Alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde
yapılmış olmasına bağlıdır.
Alacağın devri sözü verme, şekle bağlı değildir.
II. Yasal veya
yargısal devir ve etkisi
MADDE 185-
Alacağın devri kanun veya mahkeme kararı gereğince
gerçekleşmişse, bu devir özel bir şekle ve önceki
alacaklının rızasını açıklamasına gerek olmaksızın,
üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir.
B. Devrin hükümleri
I. Borçlunun durumu
1. İyiniyetle
yapılan ifa
MADDE 186–
Borçlu, alacağın
devredildiği, devreden veya devralan tarafından
kendisine bildirilmemişse, önceki alacaklıya; alacak
birkaç kez devredilmişse, son devralan yerine önceki
devralanlardan birine iyiniyetle ifada bulunarak
borcundan kurtulur.
2. İfadan kaçınma ve
tevdi
MADDE 187-
Kime ait olduğu çekişmeli bulunan bir alacağın
borçlusu, ifadan kaçınabilir ve alacağın konusunu
hâkim tarafından belirlenen yere tevdi etmekle
borçtan kurtulur.
Borçlu, alacağın çekişmeli olduğunu bildiği hâlde
ifada bulunursa, bundan doğacak sonuçlardan sorumlu
olur.
Dava konusu olan çekişme mahkemece henüz sonuca
bağlanmamış ve borç da muaccel ise, taraflardan her
biri borçluyu, edimi tevdi etmeye zorlayabilir.
3. Borçluya ait
savunmalar
MADDE 188-
Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip
olduğu savunmaları, devralana karşı da ileri
sürebilir.
Borçlu, devri öğrendiği anda muaccel olmayan
alacağını, devredilen alacaktan önce veya onunla
aynı anda muaccel olması koşuluyla borcu ile takas
edebilir.
II. Öncelik hakları
ve bağlı hakların geçişi
MADDE 189-
Alacağın devri ile devredenin kişiliğine özgü
olanlar dışındaki öncelik hakları ve bağlı haklar da
devralana geçer.
Asıl alacakla birlikte işlemiş faizler de
devredilmiş sayılır.
III. Senet ve
belgelerin teslimi ve bilgi verilmesi
MADDE 190-
Devreden, devralana alacak senedi ile elinde bulunan
ispatla ilgili diğer belgeleri teslim etmek ve
alacağını ileri sürebilmesi için gerekli bilgileri
vermekle yükümlüdür.
IV. Garanti
1. Genel olarak
MADDE 191-
Alacak, bir edim karşılığında devredilmişse
devreden, devir sırasında alacağın varlığını ve
borçlunun ödeme gücüne sahip olduğunu garanti etmiş
olur.
Alacak bir edim karşılığı olmaksızın devredilmiş ya
da kanun gereğince başkasına geçmişse, devreden veya
önceki alacaklı, alacağın varlığından ve borçlunun
ödeme gücünden sorumlu değildir.
2. İfaya yönelik
devir
MADDE 192-
Alacaklı, alacağını
borcu ifaya yönelik olarak devretmekle birlikte
borca mahsup edilecek miktarı belirlememişse
devralan, ancak borçludan aldığı veya gereken özeni
gösterseydi alabilecek olduğu miktarı, kendi
alacağına mahsup etmek zorundadır.
3. Sorumluluğun
kapsamı
MADDE 193-
Devralan garanti ile yükümlü olan devredenden
aşağıdaki istemlerde bulunabilir:
1.
İfa ettiği karşı edimin faizi ile birlikte geri
verilmesini.
2.
Devrin sebep olduğu giderleri.
3.
Borçluya karşı devraldığı alacağı elde etmek için
yaptığı ve sonuçsuz girişimlerin yol açtığı
giderleri.
4.
Devreden kusursuzluğunu ispat etmedikçe uğradığı
diğer zararlarını.
C. Özel hükümlerin
saklılığı
MADDE 194-
Bazı hakların devrine özgü olarak kanunla konulmuş
bulunan hükümler saklıdır.
İKİNCİ AYIRIM
Borcun Üstlenilmesi
A. İç üstlenme
sözleşmesi
MADDE 195-
Borçlu ile iç üstlenme
sözleşmesi yapan kişi, borcu bizzat ifa ederek veya
alacaklının rızasıyla borcu üstlenerek, borçluyu
borcundan kurtarma yükümlülüğü altına girmiş olur.
Borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden doğan borçlarını
ifa etmedikçe, diğer taraftan yükümlülüğünü yerine
getirmesini isteyemez.
Borçlu, borcundan kurtarılmamışsa, diğer taraftan
güvence isteyebilir.
B. Dış üstlenme
sözleşmesi
I. Öneri ve kabul
MADDE 196-
Borçlunun yerine yenisinin geçmesi ve borcundan
kurtarılması, borcu üstlenen ile alacaklı arasında
yapılacak sözleşmeyle olur.
İç
üstlenme sözleşmesinin, üstlenen veya onun izni ile
borçlu tarafından alacaklıya bildirilmesi, dış
üstlenme sözleşmesinin yapılmasına ilişkin öneri
anlamına gelir.
Alacaklının kabulü açık veya örtülü olabilir.
Alacaklı, çekince ileri sürmeksizin üstlenenin
ifasını kabul eder veya onun borçlu sıfatı ile
yaptığı diğer herhangi bir işleme rıza gösterirse,
borcun üstlenilmesini kabul etmiş sayılır.
II. Önerinin
bağlayıcılığı
MADDE 197-
Borcun üstlenilmesine
ilişkin öneri alacaklı tarafından her zaman
kabul edilebilir. Ancak, üstlenen veya önceki
borçlu, kabul için bir süre koyabilir. Alacaklı bu
sürenin bitimine kadar susarsa, öneri reddedilmiş
sayılır.
Önerinin alacaklı tarafından kabul edilmesinden önce
yeni bir iç üstlenme sözleşmesi yapılır ve bu ikinci
üstlenmeye ilişkin olarak alacaklıya öneride
bulunulursa, ilk öneride bulunan, önerisi ile bağlı
olmaktan kurtulur.
C. Borçlunun
değişmesinin sonuçları
I. Bağlı hak ve
borçlar
MADDE 198-
Borçlu değişmiş olsa
bile, alacaklının borçlunun kişiliğine özgü olanlar
dışındaki bağlı hakları saklı kalır.
Bununla birlikte borcun güvencesi olarak rehin veren
üçüncü kişinin ve kefilin sorumlulukları, ancak
onların borcun üstlenilmesine yazılı olarak rıza
göstermeleri hâlinde devam eder.
II. Savunmalar
MADDE 199-
Üstlenilen borca
ilişkin savunmaları ileri sürme hakkı, yeni borçluya
geçer.
Dış üstlenme sözleşmesinden aksi anlaşılmadıkça yeni
borçlu, alacaklıya karşı önceki borçlunun ileri
sürebileceği kişisel savunmalarda bulunamaz.
Yeni borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden kaynaklanan
savunmaları alacaklıya karşı ileri süremez.
D. Sözleşmenin
hükümsüzlüğü
MADDE 200-
Dış üstlenme sözleşmesi hükümsüz hâle gelirse,
iyiniyetli üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak
üzere, eski borç bütün bağlı borçlarıyla birlikte
varlığını sürdürür.
Bundan başka, borcu üstlenen üstlenme sözleşmesinin
hükümsüz hâle gelmesinde ve alacaklının zarara
uğramasında kendisine bir kusur yüklenemeyeceğini
ispat etmedikçe alacaklı, önceden sağlanmış
güvenceyi yitirmesi yüzünden veya başka herhangi bir
sebeple uğradığı zararın giderilmesini üstlenenden
isteyebilir.
E. Borca katılma
MADDE 201-
Borca katılma, mevcut bir borca borçlunun yanında
yer almak üzere, katılan ile alacaklı arasında
yapılan ve katılanın, borçlu ile birlikte borçtan
sorumlu olması sonucunu doğuran bir sözleşmedir.
Borca katılan ile borçlu, alacaklıya karşı
müteselsilen sorumlu olurlar.
F. Malvarlığının
veya işletmenin devralınması
MADDE 202-
Bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve
pasifleri ile birlikte devralan, bunu alacaklılara
bildirdiği veya ticari işletmeler için Ticaret
Sicili Gazetesinde, diğerleri için Türkiye genelinde
dağıtımı yapılan gazetelerden birinde yayımlanacak
ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı
malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu
olur.
Bununla birlikte, iki yıl süreyle önceki borçlu da
devralanla birlikte müteselsil borçlu olarak sorumlu
kalır. Bu süre, muaccel borçlar için, bildirme veya
duyuru tarihinden; daha sonra muaccel olacak borçlar
için ise, muacceliyet tarihinden işlemeye başlar.
Borçların bu yoldan üstlenilmesinin sonuçları, dış
üstlenme sözleşmesinden doğan sonuçlarla özdeştir.
Bildirme veya ilanla duyurma yükümlülüğü devralan
tarafından yerine getirilmedikçe, ikinci fıkrada
öngörülen iki yıllık süre işlemeye başlamaz.
G. İşletmelerin
birleşmesi ve şekil değiştirmesi
MADDE 203-
Bir işletme, başka bir
işletme ile aktif ve pasiflerin karşılıklı olarak
devralınması ya da birinin diğerine katılması
yoluyla birleştirilirse, her iki işletmenin
alacaklıları, bir malvarlığının devralınmasından
doğan haklara sahip olup, bütün alacaklarını yeni
işletmeden alabilirler.
Bir tek kişiye ait olup da, kollektif veya komandit
ortaklık hâline dönüştürülen bir işletmenin borçları
hakkında da aynı hüküm uygulanır.
H. Özel hükümlerin
saklılığı
MADDE 204-
Mirasın paylaşılması ve rehinli taşınmazların devri
konusundaki borcun üstlenilmesine ilişkin özel
hükümler saklıdır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Sözleşmenin Devri ve
Sözleşmeye Katılma
A. Sözleşmenin devri
MADDE 205-
Sözleşmenin devri, sözleşmeyi devralan ile devreden
ve sözleşmede kalan taraf arasında yapılan ve
devredenin bu sözleşmeden doğan taraf olma sıfatı
ile birlikte bütün hak ve borçlarını devralana
geçiren bir anlaşmadır.
Sözleşmeyi devralan ile devreden arasında yapılan ve
sözleşmede kalan diğer tarafça önceden verilen izne
dayanan veya sonradan onaylanan anlaşma da,
sözleşmenin devri hükümlerine tabidir.
Sözleşmenin devrinin geçerliliği, devredilen
sözleşmenin şekline bağlıdır.
Kanundan doğan halefiyet hâlleri ile diğer özel
hükümler saklıdır.
B. Sözleşmeye
katılma
MADDE 206-
Sözleşmeye katılma, mevcut bir sözleşmeye
taraflardan birinin yanında yer almak üzere, katılan
ile bu sözleşmenin tarafları arasında yapılan ve
katılanın, yanında yer aldığı tarafla birlikte, onun
hak ve borçlarına sahip olması sonucunu doğuran bir
anlaşmadır.
Anlaşmada aksi kararlaştırılmamışsa, sözleşmeye
katılan ile yanında yer aldığı taraf, sözleşmenin
diğer tarafına karşı müteselsilen alacaklı ve borçlu
olurlar.
Sözleşmeye katılmanın geçerliliği, katılma konusu
sözleşmenin şekline bağlıdır.
İKİNCİ KISIM
Özel Borç İlişkileri
BİRİNCİ BÖLÜM
Satış Sözleşmesi
BİRİNCİ AYIRIM
Genel Hükümler
A. Tanımı ve
hükümleri
MADDE 207-
Satış sözleşmesi,
satıcının, satılanın zilyetlik ve
mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise
buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği
sözleşmedir.
Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine
bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını
aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler.
Durum ve koşullara göre belirlenmesi mümkün olan
bedel, kararlaştırılmış bedel hükmündedir.
B. Yarar ve hasar
MADDE 208-
Kanundan, durumun gereğinden veya sözleşmede
öngörülen özel koşullardan doğan ayrık hâller
dışında, satılanın yarar ve hasarı; taşınır
satışlarında zilyetliğin devri, taşınmaz
satışlarında ise tescil anına kadar satıcıya aittir.
Taşınır satışlarında, alıcının satılanın
zilyetliğini devralmada temerrüde düşmesi durumunda
zilyetliğin devri gerçekleşmişçesine satılanın yarar
ve hasarı alıcıya geçer.
Satıcı alıcının isteği üzerine satılanı ifa yerinden
başka bir yere gönderirse, yarar ve hasar, satılanın
taşıyıcıya teslim edildiği anda alıcıya geçer.
İKİNCİ AYIRIM
Taşınır Satışı
A. Konusu
MADDE 209-
Taşınır satışı, Türk Medenî Kanunu uyarınca taşınmaz
sayılanlar dışında kalan ve diğer kanunlarda taşınır
olarak belirtilen şeylerin satışıdır.
Ürünler, bir yapının yıkıntıları ve taş ocağından
çıkarılacak taşlar gibi, taşınmazdan ayrıldıktan
sonra mülkiyeti devredilecek bütünleyici parçaların
satılması da taşınır satışıdır.
B. Satıcının
borçları
I. Zilyetliğin devri
1. Kural
MADDE 210-
Satıcı, satılanın
mülkiyetini geçirmek amacıyla, zilyetliğini alıcıya
devretmekle yükümlüdür.
2. Devir ve taşıma
giderleri
MADDE 211-
Aksine sözleşme veya
âdet yoksa, ölçme ve tartma gibi devir giderleri
satıcıya, satılanı devralmak üzere yapılan giderler
ve satılanın ifa yerinden başka yere taşınması
gerektiğinde, taşıma giderleri alıcıya aittir.
Gidersiz devir kararlaştırılmışsa, satıcı taşıma
giderlerini üstlenmiş sayılır.
Liman ve gümrük
giderleri olmaksızın devir kararlaştırılmışsa
satıcı, dış satım, transit ve dış alım vergilerini
üstlenmiş sayılır; ancak satılanın alıcı tarafından
devralındığı sırada ödenmiş olan tüketim vergilerini
üstlenmiş sayılmaz.
3. Satıcının
temerrüdü
a. Kural ve ayrık
durum
MADDE 212-
Satıcının temerrüdü
hâlinde, borçlunun temerrüdüne ilişkin genel
hükümler uygulanır.
Zilyetliğin devri için
belirli bir süre konulmuş olan ticari satışlarda,
satıcı temerrüde düşerse alıcının, devir isteminden
vazgeçerek borcun ifa edilmemesinden doğan zararının
giderilmesini istediği kabul edilir.
Alıcı, satılanın
devredilmesini isteme niyetinde ise, belirlenen
sürenin bitiminde bunu satıcıya hemen bildirmek
zorundadır.
b. Giderim borcu ve
kapsamı
MADDE 213-
Borcunu ifa etmeyen
satıcı, alıcının bu yüzden uğradığı zararı
gidermekle yükümlüdür.
Satıcı borcunu ifa
etmezse alıcı, satış bedeli ile kendisine
devredilmeyen satılanın yerine, bir başkasını satın
almak için dürüstlük kurallarına uygun olarak
ödediği bedel arasındaki farka göre hesaplanacak
zararın giderilmesini isteyebilir.
Satılan, borsada
kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan mallardan ise
alıcı, onun yerine bir başkasını satın alma zorunda
olmaksızın, satış bedeli ile belirlenmiş ifa
günündeki piyasa fiyatı arasındaki farka göre
hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
II. Zapttan
sorumluluk
1. Konusu
MADDE 214-
Satış sözleşmesinin
kurulduğu sırada var olan bir hak dolayısıyla,
satılanın tamamı veya bir kısmı bir üçüncü kişi
tarafından alıcının elinden alınırsa satıcı, bundan
dolayı alıcıya karşı sorumlu olur.
Alıcı, elinden alınma
tehlikesini sözleşmenin kurulduğu sırada biliyor
idiyse satıcı, ayrıca üstlenmiş olmadıkça bundan
dolayı sorumlu olmaz.
Satıcı, üçüncü kişinin hakkını gizlemişse,
sorumluluğunu kaldırma veya sınırlama konusunda
yapılmış olan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
2. Yargılama usulü
a. Davanın bildirimi
MADDE 215-
Satılanın elinden alınması tehlikesi ile karşılaşan
alıcı, kendisine karşı açılan davayı satıcıya
bildirdiği zaman satıcı, durumun gereğine göre ve
yargılama usulü uyarınca ya alıcının yanında davaya
katılmak ya da alıcı yerine geçerek üçüncü kişiye
karşı davayı takip etmek ve savunmak zorundadır.
Bildirme, davaya
katılmaya ve savunmaya elverişli bir zamanda
yapılmışsa, alıcının aleyhinde verilen hüküm, onun
ağır kusuru yüzünden verildiği ispat edilmedikçe,
satıcı için de sonuç doğurur.
Dava, kendisine
yüklenilemeyen sebeplerden dolayı satıcıya
bildirilmemişse satıcı, zamanında bildirilmiş
olsaydı daha elverişli bir hüküm elde
edilebileceğini ispatladığı ölçüde sorumluluktan
kurtulur.
b. Mahkeme kararı
olmaksızın satılanı verme
MADDE 216-
Satıcının zapttan
sorumluluğu aşağıdaki hâllerde devam eder:
1.
Alıcı, bir mahkeme kararı beklemeksizin üçüncü
kişinin hakkını dürüstlük kurallarına uygun olarak
tanımış ve satılanı ona vermişse.
2.
Alıcı, üçüncü kişinin kendisine karşı dava açmasını
beklemeden, satıcıyı satılan üzerindeki hak
iddiasına ilişkin uyuşmazlığı dava yoluyla
çözümlemesi, aksi takdirde tahkim yoluna başvuracağı
konusunda gecikmeksizin uyarmış ve bundan sonuç
alamadığı için tahkim yoluna başvurmuşsa.
Satıcının sorumluluğu, alıcının satılanı üçüncü
kişiye vermekle yükümlü olduğunu ispat etmesi
durumunda da devam eder.
3. Alıcının hakları
a. Tam zapt hâlinde
MADDE 217-
Satılanın tamamı alıcının elinden alınmışsa, satış
sözleşmesi kendiliğinden sona ermiş sayılır ve alıcı
satıcıdan aşağıdaki istemlerde bulunabilir:
1. Satılandan elde
ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünlerin
değeri indirilerek, ödemiş olduğu satış bedelinin
faizi ile birlikte geri verilmesini.
2.
Satılanı elinden alan üçüncü kişiden isteyemeyeceği
giderleri.
3.
Davayı satıcıya bildirmekle kaçınılabilecek olanlar
dışında kalan bütün yargılama giderleri ile
yargılama dışındaki giderleri.
4.
Satılanın tamamen elinden alınması yüzünden doğrudan
doğruya uğradığı diğer zararları.
Satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini
ispat etmedikçe, alıcının satılanın elinden alınması
yüzünden uğramış olduğu diğer zararları da
gidermekle yükümlüdür.
b. Kısmi zapt
hâlinde
MADDE 218-
Satılanın bir kısmı
elinden alınmış veya satılan sınırlı ayni bir hakla
yüklenmişse alıcı, sadece bu yüzden uğradığı zararın
giderilmesini isteyebilir.
Ancak alıcının, satılandaki bu durumu bilseydi onu
satın almayacağı durum ve koşullardan anlaşılıyorsa,
alıcı hâkimden sözleşmenin sona ermesine karar
vermesini isteyebilir. Bu durumda alıcı, satılanın
elinde kalmış olan kısmını o zamana kadar elde etmiş
olduğu yararlarla birlikte, satıcıya geri vermekle
yükümlüdür.
III. Ayıptan
sorumluluk
1. Konusu
a. Genel olarak
MADDE 219-
Satıcı, alıcıya karşı
herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin
satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi,
nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı
olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının
ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya
önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik
ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.
Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan
sorumludur.
b. Hayvan satışında
MADDE 220-
Hayvan satışında satıcı, yazılı olarak üstlenmedikçe
veya ağır kusuru olmadıkça ayıptan sorumlu olmaz.
2. Sorumsuzluk
anlaşması
MADDE 221-
Satıcı satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır
kusurlu ise, ayıptan sorumluluğunu kaldıran veya
sınırlayan her anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.
3. Alıcının bildiği
ayıplar
MADDE 222-
Satıcı, satış
sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından
bilinen ayıplardan sorumlu değildir.
Satıcı, alıcının satılanı yeterince gözden
geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle
bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse sorumlu
olur.
4. Gözden geçirme ve
satıcıya bildirme
a. Genel olarak
MADDE 223-
Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan
akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek
ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir
ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona
bildirmek zorundadır.
Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal
ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak,
satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya
çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm
uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan
anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir;
bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul
edilmiş sayılır.
b. Hayvan satışında
MADDE 224-
Hayvan satışında
satıcının sorumlu olacağı süre yazılı olarak
belirlenmemiş ve ayıp da hayvanın gebeliğine ilişkin
değilse satıcı, ancak ayıbın devrin yapıldığı veya
alıcının
devralmada
temerrüdünün
gerçekleştiği
günden
başlayarak
dokuz
gün
içinde kendisine bildirilmesi ve ayrıca,
hayvanın bilirkişilerce gözden geçirilmesinin aynı
süre içinde yetkili makamdan istenmesi hâlinde
sorumlu olur.
5. Satıcının ağır
kusurunun sonuçları
MADDE 225-
Ağır kusurlu olan
satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde
bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan
kısmen de olsa kurtulamaz.
Satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken
ayıplar bakımından da aynı hüküm geçerlidir.
6. Satılanın başka
yerden gönderilmesi
MADDE 226-
Başka yerden gönderilen
satılanın ayıplı olduğunu ileri süren alıcı,
bulunduğu yerde satıcının temsilcisi yoksa,
satılanın korunması için gerekli önlemleri geçici
olarak almakla yükümlüdür. Alıcı, ayıplı olduğunu
ileri sürdüğü satılanın korunması için gerekli
önlemleri almaksızın onu satıcıya geri gönderemez.
Alıcı, satılanın
durumunu gecikmeksizin usulüne göre tespit
ettirmekle yükümlüdür. Bunu yaptırmazsa, ileri
sürdüğü ayıbın, satılanın kendisine ulaştığı zamanda
var olduğunu ispat yükü alıcıya düşer.
Satılanın kısa zamanda bozulma tehlikesi varsa,
alıcı onu bulunduğu yerdeki mahkeme aracılığıyla
sattırmaya yetkili, hatta satıcının yararı
gerektiriyorsa sattırmakla yükümlüdür. Alıcı, durumu
satıcıya en kısa zamanda bildirmezse, bundan doğan
zarardan sorumlu olur.
7. Alıcının seçimlik
hakları
a. Genel olarak
MADDE 227-
Satıcının satılanın
ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı,
aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1.
Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek
sözleşmeden dönme.
2.
Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde
indirim isteme.
3.
Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün
masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın
ücretsiz onarılmasını isteme.
4.
İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile
değiştirilmesini isteme.
Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı
saklıdır.
Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini
hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek
seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.
Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması
hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim,
satılanın onarılmasına veya satış bedelinin
indirilmesine karar verebilir.
Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok
yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya
satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini
isteme haklarından birini kullanabilir.
b. Satılanın yok
olması veya ağır biçimde zarara uğraması
MADDE 228-
Alıcıya ayıplı olarak devredilmiş olan satılanın
ayıptan, beklenmedik hâlden
veya mücbir sebepten
dolayı yok olması
veya ağır biçimde
zarara uğraması, alıcının sözleşmeden dönme
hakkını kullanmasını engellemez. Bu durumda alıcı,
satılandan elinde ne kalmışsa onu geri vermekle
yükümlüdür.
Satılan alıcıya yüklenebilen bir sebep yüzünden yok
olmuşsa veya alıcı onu başkasına devretmişse ya da
biçimini değiştirmişse alıcı, ancak değerindeki
eksiklik karşılığının satış bedelinden indirilmesini
isteyebilir.
8. Dönmenin
sonuçları
a. Genel olarak
MADDE 229-
Satış sözleşmesinden
dönen alıcı, satılanı, ondan elde ettiği yararları
ile birlikte satıcıya geri vermekle yükümlüdür. Buna
karşılık alıcı da, satıcıdan aşağıdaki istemlerde
bulunabilir:
1.
Ödemiş olduğu satış bedelinin, faiziyle birlikte
geri verilmesi.
2.
Satılanın tamamen zaptında olduğu gibi, yargılama
giderleri ile satılan için yapmış olduğu giderlerin
ödenmesi.
3.
Ayıplı maldan doğan doğrudan zararının giderilmesi.
Satıcı, kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini
ispat etmedikçe, alıcının diğer zararlarını da
gidermekle yükümlüdür.
b. Birden çok mal
satışında
MADDE 230-
Birden çok mal veya
birden çok parçadan oluşan bir mal, birlikte
satılmış olup da bunlardan bazıları ayıplı çıkarsa,
dönme hakkı bunlardan ancak ayıplı çıkanlar için
kullanılabilir. Ancak, alıcıya veya satıcıya önemli
bir zarar vermeksizin ayıplı parçanın diğerinden
ayrılmasına imkân yoksa, dönme hakkının satılanın
tamamını kapsaması zorunludur.
Satılanın aslı için satıştan dönülmesi, ayrı satış
bedeli gösterilerek satılmış olsalar bile,
eklentilerini de kapsar; fakat eklentiler için
dönme, satılanın aslını kapsamaz.
9. Zamanaşımı
MADDE 231-
Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça,
satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her
türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa
bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl
geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın
kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde
bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin
geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz.
Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır
kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden
yararlanamaz.
C. Alıcının borçları
I. Satış bedelinin
ödenmesi ve satılanın devralınması
MADDE 232-
Alıcı, satış
sözleşmesinde kararlaştırılmış olduğu biçimde satış
bedelini ödemek ve kendisine sunulan satılanı
devralmakla yükümlüdür.
Aksine yerel âdet veya anlaşma yoksa,
satılanın hemen devralınması gereklidir.
II. Satış bedelinin
belirlenmesi
MADDE 233-
Alıcı, satış bedelini
belirtmeksizin, malı alacağını kesin olarak
bildirmişse satış, ifa yeri ve zamanındaki ortalama
piyasa fiyatı üzerinden yapılmış sayılır.
Satış bedeli, satılanın ağırlığına göre
hesaplanıyorsa, darası indirilir.
Bazı ticari malların satışında, daralı ağırlıktan
miktar olarak ya da yüzde hesabıyla bir indirim
yapılmasına veya bedelin, daralı ağırlık üzerinden
belirlenmesine ilişkin ticari teamüller saklıdır.
III. Satış bedelinin
muacceliyeti ve faizi
MADDE 234-
Aksine sözleşme yoksa,
satılan alıcının zilyetliğine girince satış bedeli
muaccel olur.
Faiz istenebileceği konusunda bir teamül varsa veya
alıcı maldan ürün ya da diğer verimler elde etme
imkânına sahip ise ya da belirli günün geçmesiyle
temerrüdün gerçekleşmesi durumunda, ayrıca bir
ihtara gerek olmaksızın satış bedeline faiz
istenebilir.
IV. Alıcının
temerrüdü
1. Satıcının dönme
hakkı
MADDE 235-
Satılanın, ancak satış
bedeli ödendikten sonra veya ödenme anında
devredilmesi gereken durumlarda alıcı temerrüde
düşerse satıcı, herhangi bir işlem gerekmeksizin
satıştan dönebilir.
Bu
hakkını kullanmak isteyen satıcı, durumu
gecikmeksizin alıcıya bildirmek zorundadır.
Satılanın zilyetliği satış bedeli ödenmeden alıcıya
devredilmişse, alıcının
temerrüdü sebebiyle satıcının dönme hakkını
kullanarak satılanı geri alması, bu hakkın
sözleşmede açıkça saklı tutulmasına bağlıdır.
2. Zararın
hesaplanması ve giderimi
MADDE 236-
Borcunu ifa etmeyen
alıcı, satıcının bu yüzden uğradığı zararı
gidermekle yükümlüdür.
Satıcı, satış bedelini ödemede temerrüde düşmüş olan
alıcıdan, bu bedel ile satılanın başkasına dürüstlük
kurallarına uygun olarak satışından elde ettiği
bedel arasındaki farka göre hesaplanacak zararın
giderilmesini isteyebilir.
Satılan, borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan
mallardan ise satıcı, böyle bir satışa gerek
kalmaksızın alıcıdan, satış bedeli ile malın
belirlenmiş ödeme günündeki fiyatı arasındaki farka
göre hesaplanacak zararın giderilmesini isteyebilir.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Taşınmaz Satışı ve
Satış İlişkisi Doğuran Haklar
A. Şekil
MADDE 237-
Taşınmaz satışının
geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde
düzenlenmesi şarttır.
Taşınmaz satışı vaadi, geri alım ve alım
sözleşmeleri, resmî şekilde
düzenlenmedikçe geçerli olmaz.
Önalım sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde
yapılmış olmasına bağlıdır.
B. Satış ilişkisi
doğuran haklar
I. Süresi ve şerhi
MADDE 238-
Önalım, geri alım ve
alım hakları en çok on yıllık süre için
kararlaştırılabilir ve kanunlarda belirlenen süreyle
tapu siciline şerh edilebilir.
II. Devredilmesi ve
miras yoluyla geçmesi
MADDE 239-
Aksine anlaşma
olmadıkça, sözleşmeden doğan önalım, alım ve geri
alım hakları devredilemez, ancak miras yoluyla
geçer.
Bu
hakların devredilebileceği sözleşmeyle
kararlaştırılmışsa, devir işlemi hakkın kurulması
için öngörülen şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
III. Önalım hakkı
1. İleri sürülmesi
MADDE 240-
Önalım hakkı,
taşınmazın satışı ya da ekonomik bakımdan satışa
eşdeğer her türlü işlemin yapılması hâllerinde
kullanılabilir.
Taşınmazın, mirasın paylaşımında mirasçılardan
birine özgülenmesi, cebrî artırma yoluyla satışı ve
kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi ve bunlara
benzer amaçlarla edinilmesi hâllerinde önalım hakkı
kullanılamaz.
2. Koşulları ve
hükümleri
MADDE 241-
Satıcı veya alıcı,
satış sözleşmesinin yapıldığını ve içeriğini önalım
hakkı sahibine noter aracılığıyla bildirmek
zorundadır.
Önalım hakkı kullanıldıktan sonra satış sözleşmesi
ortadan kaldırılırsa ya da alıcının şahsından
kaynaklanan sebeplerle onaylanmazsa, bu durum önalım
hakkı sahibine karşı ileri sürülemez.
Önalım hakkını kuran sözleşmede aksi öngörülmemişse,
önalım hakkı sahibi taşınmazı, satıcının üçüncü
kişiyle kararlaştırdığı satışa ilişkin koşullarla
kazanır.
Ekonomik bakımdan satışa eşdeğer işlemlerde de
yukarıdaki hükümler uygulanır.
3. Kullanılması ve
hükümleri
MADDE 242-
Sözleşmeden doğan
önalım hakkını kullanmak isteyen hak sahibi, bu hak
şerhedilmiş ve taşınmazın mülkiyeti alıcı adına
tescil edilmişse alıcıya; aksi takdirde satıcıya
karşı, satışın veya ekonomik bakımdan satışa eşdeğer
başka bir işlemin kendisine bildirildiği tarihten
başlayarak üç ay ve her hâlde satışın yapılmasından
başlayarak iki yıl içinde dava açmak zorundadır.
C. Taşınmaz satışı
I. Koşullu satış ve
mülkiyetin saklı tutulması
MADDE 243-
Bir taşınmazın koşula
bağlı satışında, koşul gerçekleşmedikçe tapu
siciline tescil yapılamaz.
Taşınmaz satışında
mülkiyeti saklı tutma koşulu da tescil edilemez.
II. Sorumluluk
MADDE 244-
Aksine sözleşme
olmadıkça, satılan taşınmaz, satış sözleşmesinde
yazılı yüzölçümü tutarını kapsamıyorsa satıcı,
eksiği için alıcıya tazminat ödemekle yükümlüdür.
Satılan taşınmaz, resmî bir ölçüme dayanılarak tapu
siciline yazılmış olan yüzölçümü tutarını
içermiyorsa satıcı, özellikle üstlenmiş olmadıkça
tazminat ile yükümlü değildir.
Bir yapının ayıplı olmasından doğan davalar,
mülkiyetin geçmesinden başlayarak beş yılın ve
satıcının ağır kusuru varsa yirmi yılın geçmesiyle
zamanaşımına uğrar.
III. Yarar ve hasar
MADDE 245-
Satılanın tescilden sonraki bir zamanda alıcı
tarafından teslim alınması için sözleşmeyle bir süre
belirlenmişse, onun yarar ve hasarı, alıcıya
teslimle geçer. Bu hüküm, alıcının satılanı teslim
almada temerrüde düşmesi durumunda da uygulanır.
Bu
sözleşmenin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış
olmasına bağlıdır.
IV. Taşınır satışına
ilişkin kuralların uygulanması
MADDE 246-
Taşınır satışına ilişkin kurallar, kıyas yoluyla
taşınmaz satışında da uygulanır.
DÖRDÜNCÜ AYIRIM
Bazı Satış Türleri
A. Örnek üzerine
satış
I. Tanımı
MADDE 247-
Örnek üzerine satış,
tarafların sözleşmenin konusu olan malın alıcıya
veya üçüncü bir kişiye bırakılan bir örneğe ya da
tespit ettikleri bir mala uygun olması üzerinde
anlaşmalarıyla yapılan satıştır.
II. İspat yükü
MADDE 248-
Örnek üzerine satışta kendisine örnek verilen taraf,
elindeki örneğin kendisine verilmiş örnek olduğunu
ispat yükü altında olmayıp, örneğin biçimi değişmiş
olsa bile, bu değişiklik gözden geçirmenin zorunlu
bir sonucu ise, alıcının iddiası doğru sayılır.
Ancak, karşı tarafın her hâlde bunun aksini ispat
hakkı vardır.
Örnek, alıcının elindeyken bozulmuş veya yok
olmuşsa, kusuru olmasa bile, satılanın örneğe uygun
olmadığını ispat yükü alıcıya düşer.
B. Beğenme koşuluyla
satış
I. Tanımı
MADDE 249-
Beğenme koşuluyla
satış, alıcının satılanı deneyerek veya gözden
geçirerek beğenmesi koşuluyla yapılan satıştır.
II. Hükümleri
MADDE 250-
Beğenme koşuluyla satışta alıcı, satılanı kabul
etmekte veya hiçbir sebep göstermeksizin geri
vermekte serbesttir.
Satılan, alıcının zilyetliğine geçmiş olsa bile,
satılanın mülkiyeti, beğenme koşulunun gerçekleştiği
ana kadar satıcıda kalır.
III. Deneme veya
gözden geçirme
1. Satıcının yanında
MADDE 251-
Deneme veya gözden geçirme satıcının yanında
yapılmak gerekip de alıcı, satılanı sözleşme veya
âdete göre gerekli süre içinde kabul edip
etmediğini açıklamazsa, satıcı sözleşmeyle
bağlılıktan kurtulur.
Böyle bir süre belirlenmemişse, satıcı uygun bir
süre geçtikten sonra, satılanı kabul edip etmediğini
bildirmesi için alıcıya ihtarda bulunabilir; bu
ihtara
hemen cevap verilmezse satıcı, sözleşmeyle
bağlılıktan kurtulur.
2. Alıcının yanında
MADDE 252-
Satılan, denenmeksizin veya gözden geçirilmeksizin
alıcıya verilmişse, sözleşme veya âdete göre gereken
süre içinde veya böyle bir süre yoksa, satıcının
ihtarı üzerine alıcı, satılanı beğenmediğini hemen
bildirmez veya onu geri vermezse, beğenme koşulu
gerçekleşmiş olur.
Alıcının, herhangi bir çekince belirtmeksizin satış
bedelinin tamamını veya bir kısmını ödemesiyle ya da
satılanı deneme veya gözden geçirme amacını aşacak
biçimde kullanmasıyla da beğenme koşulu gerçekleşmiş
olur.
C. Kısmi ödemeli
satışlar
I. Taksitle satış
1. Tanımı, şekli ve
içeriği
MADDE 253-
Taksitle satış,
satıcının, satılan taşınırı alıcıya satış bedelinin
ödenmesinden önce teslim etmeyi, alıcının da satış
bedelini kısım kısım ödemeyi üstlendikleri satıştır.
Taksitle satış sözleşmesi, yazılı şekilde
yapılmadıkça geçerli olmaz.
Malın satıcının ticari faaliyeti kapsamında
satılması hâlinde, sözleşmede aşağıdaki hususlar
belirtilir:
1.
Tarafların adı ve yerleşim yeri.
2.
Satışın konusu.
3.
Satılanın peşin satış bedeli.
4.
Taksitle ödeme sebebiyle belirtilecek ilave bedel.
5.
Toplam satış bedeli.
6.
Alıcının nakden veya aynen üstlendiği diğer bütün
edimler.
7.
Peşinat ve taksitlerin tutarı ile vadesi ve ikiden
az olmamak üzere taksit sayısı.
8.
Alıcının yedi gün içinde sözleşme yapılması
konusundaki irade açıklamasını geri alma hakkı.
9.
Öngörülmüşse, mülkiyetin saklı tutulmasına veya
satış bedeli alacağının devrine ilişkin anlaşma
kayıtları.
10. Temerrüt veya vadenin ertelenmesi durumunda,
yasal faiz oranının yüzde otuz fazlasını geçmemek
üzere ödenecek faiz.
11. Sözleşmenin kurulduğu yer ve tarih.
2. Yasal temsilcinin
rızası
MADDE 254-
Ayırt etme gücüne
sahip bir küçük veya kısıtlı tarafından yapılmış
olan taksitle satış sözleşmesinin geçerliliği, yasal
temsilcinin yazılı rızasına bağlıdır. Bu durumda
rızanın, en geç sözleşmenin kurulduğu anda verilmiş
olması gerekir.
3. Sözleşmenin hüküm
ve sonuçlarını doğurması ve geri alma açıklaması
MADDE 255-
Taksitle satış
sözleşmesi, alıcı bakımından, taraflarca imzalanmış
sözleşmenin bir nüshasının eline geçmesinden yedi
gün sonra hüküm ve sonuçlarını doğurur. Alıcı, bu
süre içinde irade açıklamasını geri aldığını
satıcıya yazılı olarak bildirebilir. Bu haktan
önceden feragat edilemez. Geri alma bildiriminin
sürenin son gününde postaya verilmiş olması, sonuç
doğurması için yeterlidir.
Satıcı geri alma süresi içinde malı alıcıya
devretmişse alıcı, malı ancak olağan bir gözden
geçirmenin gerektirdiği ölçüde kullanabilir; aksi
takdirde sözleşme hüküm ve sonuçlarını doğurmuş
olur.
Alıcının geri alma hakkını kullanması hâlinde,
kendisinden cayma parası istenemez.
4. Tarafların hak ve
borçları
a. Peşinatı ödeme
borcu ve sözleşmenin süresi
MADDE 256-
Alıcı, peşin satış
bedelinin en az onda birini en geç teslim
anında peşin olarak, satış bedelinin geri kalan
kısmını da sözleşmenin kurulmasını izleyen üç yıl
içinde ödemekle yükümlüdür.
Bakanlar Kurulu, satılanın türüne göre peşinat
miktarı ile yasal ödeme sürelerini yarıya kadar
indirebileceği gibi, iki katına kadar çıkartabilir.
Kanunda belirlenen asgari peşinatı tamamen
almaksızın, satılanı alıcıya devreden satıcı,
peşinatın ödenmeyen kısmı üzerinde istem hakkını
kaybeder.
Peşinattan vazgeçilmesi karşılığında, satış
bedelinde yapılacak artırma hükümsüzdür.
b. Alıcının
def’ileri
MADDE 257-
Alıcı, satıcının
taksitle satıştan doğan alacağı ile kendisinin
satıcıdan olan alacağını takas etme hakkından
önceden feragat edemez.
Alacağın devredilmesi durumunda alıcının, satış
bedeli alacağına ilişkin def’ileri sınırlanamaz ve
ortadan kaldırılamaz.
c. Satış bedelinin
tamamen ödenmesi
MADDE 258-
Taksit borcu kambiyo
senedine bağlanmış olmadıkça, alıcı satış bedelinin
kalan kısmını her zaman bir defada ödeyerek
borcundan kurtulabilir. Bu durumda, peşin satış
bedeline ilave edilen bedelin ödenmemiş taksitlere
isabet eden kısmı, yarısından az olmamak üzere ödeme
süresinin kısaltılmasına uygun olarak indirilir.
5. Alıcının
temerrüdü
a. Satıcının
seçimlik hakkı
MADDE 259-
Alıcı peşinatı ödemede
temerrüde düşerse satıcı, sadece peşinatı
isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir.
Alıcı taksitleri ödemede temerrüde düşerse satıcı,
muaccel olmuş taksitlerin veya geri kalan satış
bedelinin tamamının bir defada ödenmesini
isteyebilir ya da sözleşmeden dönebilir. Satıcının
geri kalan satış bedelinin tamamını isteyebilmesi
veya sözleşmeden dönebilmesi, ancak bu hakkı açık
biçimde saklı tutmuş olmasına ve alıcının
kararlaştırılan satış bedelinin en az onda birini
oluşturan ve birbirini izleyen en az iki taksidi
veya en az dörtte birini oluşturan bir taksidi ya da
en son taksidi ödemede temerrüde düşmüş olmasına
bağlıdır. Ancak, satıcının dönme dolayısıyla
isteyebileceği miktar, ödenmiş olan taksitler
tutarına eşit veya daha fazla ise satıcı sözleşmeden
dönemez.
Satıcı, satış bedelinin geri kalan kısmının tamamen
ödenmesini isteme veya sözleşmeden dönme haklarını
kullanmadan önce, alıcıya en az onbeş günlük bir
süre tanımak zorundadır.
b. Sözleşmeden dönme
MADDE 260-
Satıcı, alıcının
taksitleri ödemede temerrüde düşmesi sebebiyle
satılanın alıcıya devrinden sonra sözleşmeden
dönerse, her iki taraf aldığını geri vermekle
yükümlüdür. Satıcı, ayrıca hakkaniyete uygun bir
kullanım bedeli ve satılanın olağandışı kullanılması
sebebiyle değerinin azalması hâlinde tazminat da
isteyebilir. Ancak satıcı, sözleşme zamanında ifa
edilmiş olsaydı elde edecek olduğundan fazlasını
isteyemez.
Satıcı, alıcının peşinatı ödemede temerrüde düşmesi
yüzünden satılanın devrinden önce sözleşmeden
dönerse, alıcıdan sadece ödenmeyen peşinat
üzerinden, sözleşmeden döndüğü tarihe kadar
işleyecek yasal faiz ile sözleşmenin kurulmasından
sonra, satılanın uğramış olduğu değer kaybı
sebebiyle tazminat isteyebilir. Ceza koşulu
kararlaştırılmışsa, peşin satış bedelinin yüzde
onunu aşamaz.
c. Hâkimin
müdahalesi
MADDE 261-
Hâkim, temerrüde düşen
alıcının borçlarını ödeyeceği konusunda güvence
vermesi ve satıcının da bu yeni düzenleme
dolayısıyla herhangi bir zararının söz konusu
olmaması koşuluyla, alıcıya ödeme kolaylıkları
sağlayabilir ve satıcının satılanı geri almasını
yasaklayabilir.
6. Yetkili mahkeme
ve tahkim
MADDE 262-
Yerleşim yeri
Türkiye’de olan alıcı, tarafı olduğu taksitle satış
sözleşmesinden doğacak uyuşmazlıklar konusunda,
yerleşim yerindeki mahkemenin yetkisinden önceden
feragat edemeyeceği gibi, tahkim sözleşmesi de
yapamaz.
7. Uygulama alanı
MADDE 263-
Taksitle satışa ilişkin
hükümler, aynı ekonomik amaçla yapılan işlemlere de
uygulanır.
Bir taşınırı edinme amacıyla yapılan ödünç
sözleşmelerinde satıcının, mülkiyeti saklı tutma
kaydı ile birlikte veya bundan bağımsız olarak satış
bedeli alacağını ödünç verene devretmesi veya satıcı
ile ödünç verenin başka surette anlaşarak, alıcının
satış bedelini daha sonra taksitler hâlinde ödemek
üzere malın teslimini sağlamaları durumunda,
taksitle satışa ilişkin hükümler kıyas yoluyla
uygulanır. Ödünç sözleşmesinde, taksitle satış
sözleşmelerine konulması zorunlu olan hususların yer
alması şarttır. Ancak, bunlardan peşin satış bedeli
ile toplam satış bedeli yerine, ödünç alınan miktar
ile ödünç verene ödenecek toplam ödünç miktarı
gösterilir.
Peşin satışla bağlantılı taksitle ödünç
sözleşmelerinde, ödünç verene, yasal asgari
peşinatın ödenmiş ve peşin satış bedelinin ödünç
sözleşmesinin yapılması sırasında herhangi bir ilave
yapılmaksızın tamamen karşılanmış olması hâlinde,
taksitle satışa ilişkin hükümler uygulanmaz.
Alıcının tacir sıfatıyla hareket ettiği veya malın
bir ticari işletmenin ihtiyacı için ya da meslekî
amaçlarla satın alınması durumunda, taksitle satışa
ilişkin hükümlerden sadece 259 uncu maddenin ikinci
fıkrası, 260 ıncı maddenin birinci fıkrası ve 261
inci maddesi hükümleri uygulanır.
II. Ön ödemeli
taksitle satış
1. Tanımı, şekli ve
içeriği
MADDE 264-
Ön ödemeli taksitle
satış, alıcının taşınır bir malın satış bedelini
önceden kısım kısım ödemeyi, satıcının da bedelin
tamamen ödenmesinden sonra satılanı alıcıya
devretmeyi üstlendikleri satıştır.
Ön
ödemeli taksitle satış sözleşmesi, yazılı şekilde
yapılmadıkça geçerli olmaz. Sözleşmede aşağıdaki
hususlar belirtilir:
1.
Tarafların adı ve yerleşim yeri.
2.
Satışın konusu.
3.
Toplam satış bedeli.
4.
Taksitlerin sayısı, tutarı, vadesi ve sözleşmenin
süresi.
5.
Taksitleri kabule yetkili banka.
6.
Alıcıya karşı üstlenilen faiz miktarı.
7.
Alıcının yedi gün içinde sözleşme yapılması
konusundaki irade açıklamasını geri alma hakkı.
8.
Alıcının sözleşmeden cayma hakkı ve bu sebeple
ödeyeceği cayma parası.
9.
Sözleşmenin kurulduğu yer ve tarih.
2. Tarafların hak ve
borçları
a. Ödemelerin
güvenceye bağlanması
MADDE 265-
Ödeme süresi bir yıldan
daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde alıcı,
ödemeleri sözleşmede belirtilen bir bankada kendi
adına açılacak gelir getiren bir tasarruf veya
yatırım hesabına yatırmakla yükümlüdür.
Banka, her iki tarafın çıkarlarını gözetmek
zorundadır. Açılan hesaptan her iki tarafın
rızasıyla ödeme yapılabilir. Bu rıza önceden
verilemez.
Ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan
sözleşmelerde alıcı, satılanın devrine kadar 269
uncu madde uyarınca sözleşmeden cayarsa satıcı, bu
hesap üzerindeki bütün haklarını kaybeder.
b. Alıcının malın
devrini isteme hakkı
MADDE 266-
Alıcı satış bedelinin
tamamını ödedikten sonra, her zaman malın kendisine
devredilmesini isteyebilir. Ancak, satıcı malı
başkasından sağlayarak devredecek ise alıcı, bunun
için kendisine uygun bir süre tanımak zorundadır.
Satıcının malı alıcıya devredebilmesi için, taksitle
satışa ilişkin koşullara uyulması gerekir.
Alıcı birden çok şey satın almış veya seçim hakkını
saklı tutmuş ise, satılanın kısım kısım
devredilmesini, ancak 256 ncı maddede öngörülen
asgari peşinatı ödedikten sonra isteyebilir.
Satılanın eşya topluluğu oluşturduğu hâllerde bu
istemde bulunulamaz. Satış bedelinin tamamen
ödenmemesi hâlinde, satıcıdan satılanı kısmen
devretmesi, ancak geri kalan kısmın yüzde onunun
kendisine güvence olarak bırakılması koşuluyla
istenebilir.
c. Satış bedelinin
ödenmesi
MADDE 267-
Ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan
sözleşmelerde satış bedelinin, satılanın devri
anında tamamen ödenmiş olması gerekir. Satılanın
devredilmesini isteyen alıcı, hesabındaki bakiyeden,
satış bedelinin
en
çok üçte birlik kısmını
satıcı lehine serbest bırakabilir. Ancak,
sözleşmenin kuruluşu sırasında buna ilişkin
taahhütte bulunulamaz.
d. Satış bedelinin
belirlenmesi
MADDE 268-
Satıcının sözleşmenin
kurulduğu sırada belirlenen toplam satış bedeline ek
bir bedel isteme hakkını saklı tutan bütün kayıtlar
geçersizdir.
Ödenecek toplam satış bedeli sözleşmede belirlenmiş
olmakla birlikte, devredilecek eşya önceden
belirlenmemiş ve satıcı tarafından bu eşyayı seçme
hakkı
alıcıya tanınmış ise satıcı, peşin satıştaki olağan
bedelleri göz önünde tutmak suretiyle alıcının
yapacağı seçime tam olarak uymakla yükümlüdür.
Buna aykırı anlaşmalar, ancak alıcının yararına
olduğu ölçüde geçerlidir.
3. Sözleşmenin sona
ermesi
a. Cayma hakkı
MADDE 269-
Ödeme süresi bir yıldan
daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde alıcı,
malın devrine kadar her zaman sözleşmeden cayabilir.
Sözleşmeden cayma hâlinde alıcı tarafından ödenmesi
öngörülen cayma parası, durumun özelliğine ve
sözleşmenin kurulması ile cayma arasında geçen
süreye bakılarak belirlenir. Ancak, bu miktar
satıcının toplam alacağının yüzde ikisinden az ve
yüzde beşinden fazla olamaz. Alıcı, yapmış olduğu
ödemelerin cayma parasını aşan kısmının, getirileri
ile birlikte kendisine geri verilmesini isteyebilir.
Alıcının ölmesi veya kazanç elde etmekten sürekli
olarak yoksun kalması sebebiyle ön ödemeleri
yapamayacak duruma düşmesi ya da sözleşmenin yerine
olağan koşullarla yapılacak bir taksitle satış
sözleşmesinin konulmasına ilişkin önerisinin satıcı
tarafından kabul edilmemesi yüzünden sözleşmeden
cayılmış olursa, cayma parası istenemez.
b. Sözleşmenin
süresi
MADDE 270-
Ön ödemeleri ifa borcu,
beş yılın geçmesiyle sona erer.
Ödeme süresi bir yıldan
daha uzun veya belirsiz olan sözleşmelerde alıcı,
sekiz yıl geçtiği hâlde satılanın devri isteminde
bulunmazsa, satıcı kendisini uyararak üç aylık süre
tanır. Alıcı bu süre içinde kayıtsız kalırsa satıcı,
alıcıya sözleşmeden cayma hâlinde tanınan haklara
sahip olur.
c. Alıcının
temerrüdü
MADDE 271-
Alıcı bir veya daha çok ön ödemede temerrüde düşerse
satıcı, ancak vadesi gelmiş olan ödemeleri
isteyebilir. Bununla birlikte, toplam alacağın en az
onda birini oluşturan ve birbirini izleyen iki ön
ödemenin veya toplam alacağın en az dörtte birini
oluşturan bir tek ön ödemenin ya da sonuncu ön
ödemenin vadesi gelmişse satıcı, ayrıca alıcıya
tanıyacağı bir aylık ödeme süresinin geçmesinden
sonra sözleşmeden dönme hakkına sahip olur.
Satıcı, ödeme süresi bir yıl veya daha az olan
sözleşmeden dönerse, 260 ıncı maddenin ikinci
fıkrası hükmü kıyas yoluyla uygulanır. Süresi bir
yılı aşan sözleşmelerde satıcı, ancak 269 uncu
maddenin ikinci fıkrasında öngörülen cayma parasını
ve alıcıya ödenmesi gereken ortalama banka mevduat
faizini aşan zararlarının giderilmesini isteyebilir.
Bir yıldan daha uzun süreli sözleşmelerde temerrüde
düşmüş olan alıcının malın devrini istemesi hâlinde
satıcı, yasal anapara faizi ile birlikte, devir
isteminden sonra malın değerinde oluşacak
eksilmelerin giderilmesini isteyebilir. Ceza koşulu
öngörülmüşse miktarı, satış bedelinin yüzde onunu
geçemez.
Satılanın devredilmiş olduğu hâllerde, dönme
konusunda 260 ıncı maddenin birinci fıkrası hükmü
uygulanır.
4.
Uygulama alanının sınırlanması
MADDE 272-
Alıcının tacir sıfatıyla hareket etmesi veya malın
bir ticari işletmenin ihtiyacı için ya da meslekî
amaçlarla satın alınması durumunda,
264 ilâ 271 inci
maddeler uygulanmaz.
III. Ortak hükümler
MADDE 273-
Taksitle satışa ilişkin hükümlerden yasal
temsilcinin rızasına, sözleşmenin hüküm
ve sonuçlarını
doğurmasına ve
geri alma
açıklamasına,
alıcının def’ilerine, satıcının alacağının
devrine, hâkim tarafından sağlanan ödeme
kolaylıklarına ve yetkili mahkeme ile tahkime
ilişkin olanlar, ön ödemeli taksitle satışa da
uygulanır.
Satılanı devir süresi bir yıldan daha uzun veya
belirsiz olan taksitle satışta alıcı, satılanın
devrinden önce ödemeleri yapmakla yükümlü ise, ön
ödemeli taksitle satışa ilişkin hükümler kıyas
yoluyla uygulanır.
D. Açık artırma
yoluyla satış
I. Tanımı
MADDE 274-
Açık artırma yoluyla
satış; yeri, zamanı ve koşulları önceden
belirlenerek, hazır olanlar arasından en yüksek
bedeli öneren ile yapılan satıştır.
II. Kurulması
MADDE 275-
Satıcı artırma
koşullarında aksi yönde bir irade açıklamasında
bulunmamışsa, herkesin katılabileceği isteğe bağlı
açık artırmalarda satış sözleşmesi, artırmayı
yönetenin en yüksek bedeli öneren kişiye ihale
etmesiyle kurulmuş olur.
Cebrî artırma yoluyla satış, artırmayı yöneten
memurun en yüksek bedeli öneren kişiye ihale
etmesiyle kurulmuş olur.
III. Hükümleri
1. Artırmaya
katılanın bağlandığı an
a. Genel olarak
MADDE 276-
Artırmaya katılan kişi, satış için konulmuş olan
koşullar çerçevesinde önerisiyle bağlıdır.
Aksine bir koşul yoksa, öneride bulunanın bağlılığı,
kendisinden daha yüksek bir öneri yapılmasıyla sona
erer veya daha yüksek öneri olup olmadığının
sorulması üzerine böyle bir önerinin olmadığının
anlaşılması hâlinde, önerisinin hemen kabul
edilmemesiyle ortadan kalkar.
b. Taşınmazın açık
artırma yoluyla satışında
MADDE 277-
Taşınmazın açık artırma yoluyla satışında, ihalenin
veya reddinin artırmadan hemen sonra yapılması
gerekir.
Öneride bulunanın bağlılığının artırmadan sonra da
devam edeceğini öngören koşul geçersizdir. Ancak, bu
kural cebrî artırmalarda ve ihalenin bir kamu
görevlisince onaylanması gerektiği durumlarda
uygulanmaz.
2. Ödemenin peşin
olması gereği
MADDE 278-
Artırma koşullarında
aksi kararlaştırılmamışsa, ihale bedelinin peşin
ödenmesi gerekir.
İhale bedeli peşin olarak veya artırma koşulları
uyarınca ödenmezse satıcı, satıştan hemen dönebilir.
3. Mülkiyetin
geçmesi
MADDE 279-
Artırmada taşınır bir
mal alan kişi, onun mülkiyetini ihale anında
kazanır. Artırmadan alınan taşınmazın mülkiyeti,
ancak tapu siciline tescille alıcıya geçer.
Artırma görevlisi, satış tutanağında gösterilen
taşınmazın alıcı adına tescilini hemen tapu
idaresine bildirir.
Cebrî artırma sonucunda yapılan ihalelerde
mülkiyetin geçmesine ilişkin özel hükümler saklıdır.
İsteğe bağlı özel artırmalarda mülkiyetin geçmesi
genel hükümlere tabidir.
4. Zapttan ve
ayıptan sorumluluk
MADDE 280-
Cebrî artırmalarda zapttan ve ayıptan sorumluluğa
ilişkin hükümler uygulanmaz.
Artırmadan mal alan kişi, o mala, tapu siciline veya
satış koşullarına ya da kanuna göre belirli olan
durumu, hakları ve yükleri ile birlikte malik olur.
İsteğe bağlı açık artırmalarda satıcı, satılanın
zaptından ve ayıplarından sorumludur. Ancak, aldatma
durumu dışında, artırma koşullarında açıkça belirtip
duyurmak suretiyle bu sorumluluktan kurtulabilir.
IV. Artırmanın
iptali
MADDE 281-
Hukuka veya ahlaka aykırı yollara başvurularak
ihalenin gerçekleştirilmesi sağlanmışsa her ilgili,
iptal sebebini öğrendiği günden başlayarak on gün ve
her hâlde ihale tarihini izleyen bir yıl içinde
ihalenin iptalini mahkemeden isteyebilir.
Cebrî artırmalar hakkında özel hükümler saklıdır.
İKİNCİ BÖLÜM
Mal Değişim
Sözleşmesi
A.Tanımı
MADDE 282-
Mal değişim sözleşmesi, taraflardan birinin diğer
tarafa bir veya birden çok şeyin zilyetlik ve
mülkiyetini, diğer tarafın da karşı edim olarak
başka bir veya birden çok şeyin zilyetlik ve
mülkiyetini devretmeyi üstlendiği sözleşmedir.
B. Tabi olduğu
hükümler
MADDE 283-
Satış sözleşmesine ilişkin hükümler, mal değişim
sözleşmesine de uygulanır; buna göre taraflardan her
biri, vermeyi üstlendiği şey bakımından satıcı,
kendisine verilmesi üstlenilen şey bakımından alıcı
durumundadır.
C. Zapttan ve
ayıptan sorumluluk
MADDE 284-
Satış sözleşmesinin zapttan ve ayıptan sorumluluğa
ilişkin hükümleri uygun düştüğü ölçüde, mal değişim
sözleşmesine de uygulanır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Bağışlama Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 285-
Bağışlama sözleşmesi, bağışlayanın sağlararası sonuç
doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana
karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği
sözleşmedir.
Henüz edinilmemiş olan bir haktan feragat etmek veya
bir mirası reddetmek, bağışlama değildir.
Ahlaki bir ödevin yerine getirilmesi de bağışlama
sayılmaz.
B. Bağışlama
ehliyeti
I. Bağışlayan için
MADDE 286-
Fiil ehliyetine sahip olan herkes, eşler arasındaki
mal rejiminden veya miras hukukundan doğan
sınırlamalar saklı kalmak üzere, bağışlama
yapabilir.
Bağışlamayı izleyen bir yıl içinde başlatılmış bir
yargılama sonucunda bağışlayanın, savurganlığı
yüzünden kısıtlanmasına karar verilirse, o bağışlama
mahkemece iptal edilebilir.
II. Bağışlanan için
MADDE 287-
Fiil ehliyeti bulunmayan kişi ayırt etme gücüne
sahipse, bağışlamayı kabul edebilir. Ancak,
bağışlananın yasal temsilcisi bu kişinin bağışlamayı
kabulünü yasaklar veya bağışlanılan şeyin geri
verilmesini emrederse, bağışlama ortadan kalkar.
C. Kurulması
I. Bağışlama sözü
verme
MADDE 288-
Bağışlama sözü vermenin geçerliliği, bu sözleşmenin
yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.
Bir taşınmazın veya
taşınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması
sözü vermenin geçerliliği, ancak resmî şekilde
yapılmış olmasına bağlıdır.
Şekle uyulmaması sebebiyle geçersiz olan bağışlama
sözü verme, bağışlayan tarafından yerine
getirildiğinde, elden bağışlama hükmündedir. Ancak,
geçerliliği resmî şekle bağlanmış olan
bağışlamalarda bu hüküm uygulanmaz.
II. Elden bağışlama
MADDE 289-
Elden bağışlama, bağışlayanın bir taşınırını
bağışlanana teslim etmesiyle kurulmuş olur.
III. Koşullu
bağışlama
MADDE 290-
Bağışlama, bir koşula bağlanarak yapılabilir.
Yerine getirilmesi bağışlayanın ölümüne bağlı olan
bağışlamada, vasiyete ilişkin hükümler uygulanır.
IV. Yüklemeli
bağışlama
MADDE 291-
Bağışlayan bağışlamasına yüklemeler koyabilir.
Bağışlayan, sözleşme gereğince bağışlanan tarafından
kabul edilmiş olan yüklemelerin yerine getirilmesini
isteyebilir.
Kamu yararına olarak bağışlamaya konulmuş olan bir
yüklemenin yerine getirilmesini isteme yetkisi,
bağışlayanın ölümünden sonra, ilgili kamu kurumuna
geçer.
Bağışlama konusunun değeri, yüklemenin yerine
getirilmesi masraflarını karşılamaz ve aşan kısım
kendisine ödenmezse bağışlanan, yüklemeyi yerine
getirmekten kaçınabilir.
V. Bağışlayana dönme
koşullu bağışlama
MADDE 292-
Bağışlayan, bağışlananın kendisinden önce ölmesi
durumunda, bağışlama konusunun kendisine dönmesi
koşulunu koyabilir.
Bağışlama konusu, taşınmaza veya taşınmaz üzerindeki
bir ayni hakka ilişkin ise, bağışlayana dönme koşulu
tapu siciline şerh verilebilir.
VI. Bağışlama
önerisinin geri alınması
MADDE 293-
Bir kimse başkasına
bağışlamayı önerdiği bir malı, başka mallarından
fiilen ayırmış olsa bile, bağışlananın kabulüne
kadar, bağışlama önerisini geri alabilir.
D. Bağışlayanın
sorumluluğu
MADDE 294-
Bağışlayan, bağışlamadan doğan zarardan bu zarara
ağır kusuruyla sebep olmadıkça, bağışlanana karşı
sorumlu değildir.
Bağışlayan, bağışlanılan şey veya alacak hakkında
ayrıca garanti sözü vermişse, bununla sorumlu olur.
E. Bağışlamanın
ortadan kalkması
I. Bağışlamanın geri
alınması
MADDE 295-
Bağışlayan, aşağıdaki
durumlardan biri gerçekleşmişse, elden bağışlamayı
veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir
ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi
ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini
isteyebilir:
1.
Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarından birine
karşı ağır bir suç işlemişse.
2.
Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir
kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli
ölçüde aykırı davranmışsa.
3.
Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep
olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemişse.
II. Bağışlama sözü
vermenin geri alınması ve ifadan kaçınma
MADDE 296-
Bağışlama sözü veren,
aşağıdaki durumlarda sözünü geri alabilir ve onu
ifadan kaçınabilir:
1. Elden bağışlanılan
bir malın geri verilmesini isteyebileceği
sebeplerden biri varsa.
2.
Mali durumu, sonradan sözün yerine getirilmesini
kendisi için olağanüstü ağır kılacak ölçüde
değişmişse.
3.
Bağışlama sözü verdikten sonra, kendisi için yeni
aile yükümlülükleri doğmuş veya bu yükümlülükleri
önemli ölçüde ağırlaşmışsa.
Bağışlama sözü verenin borcunu ödeme güçsüzlüğü
belirlenir veya iflasına karar verilirse, ifa
yükümlülüğü ortadan kalkar.
III. Geri alma hakkının
süresi ve mirasçılara geçmesi
MADDE 297-
Bağışlayan, geri alma sebebini öğrendiği günden
başlayarak bir yıl içinde bağışlamayı geri alabilir.
Bağışlayan bir yıllık süre dolmadan ölürse, geri
alma hakkı mirasçılarına geçer ve mirasçıları bu
sürenin sona ermesine kadar bu hakkı
kullanabilirler.
Bağışlayan, sağlığında geri alma sebebini
öğrenememişse, mirasçıları, ölümünden başlayarak bir
yıl içinde bağışlamayı geri alma hakkını
kullanabilirler.
Bağışlanan, bağışlayanı kasten ve hukuka aykırı
olarak öldürür veya onun geri alma hakkını
kullanmasını engellerse, mirasçıları bağışlamayı
geri alabilirler.
IV. Bağışlayanın
ölümü
MADDE 298-
Aksi kararlaştırılmamışsa, dönemsel edimleri içeren
bağışlama, bağışlayanın ölümüyle sona erer.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Kira Sözleşmesi
BİRİNCİ AYIRIM
Genel Hükümler
A. Tanımı
MADDE 299-
Kira sözleşmesi, kiraya
verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla
birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı,
kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira
bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
B. Kira süresi
MADDE 300-
Kira sözleşmesi,
belirli ve belirli olmayan bir süre için
yapılabilir.
Kararlaştırılan sürenin geçmesiyle herhangi bir
bildirim olmaksızın sona erecek kira sözleşmesi
belirli sürelidir; diğer kira sözleşmeleri belirli
olmayan bir süre için yapılmış sayılır.
C. Kiraya verenin
borçları
I. Teslim borcu
MADDE 301-
Kiraya veren,
kiralananı kararlaştırılan tarihte, sözleşmede
amaçlanan kullanıma elverişli bir durumda teslim
etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla
yükümlüdür. Bu hüküm, konut ve çatılı işyeri
kiralarında kiracı aleyhine değiştirilemez; diğer
kira sözleşmelerinde ise, kiracı aleyhine genel
işlem koşulları yoluyla bu hükme aykırı düzenleme
yapılamaz.
II. Vergi ve benzeri
yükümlülüklere katlanma borcu
MADDE 302-
Kiralananla ilgili
zorunlu sigorta, vergi ve benzeri yükümlülüklere,
aksi kararlaştırılmamış veya kanunda öngörülmemiş
ise, kiraya veren katlanır.
III. Yan giderlere
katlanma borcu
MADDE 303-
Kiraya veren,
kiralananın kullanımıyla ilgili olmak üzere, kendisi
veya üçüncü kişi tarafından yapılan yan giderlere
katlanmakla yükümlüdür.
IV. Kiraya verenin
kiralananın ayıplarından sorumluluğu
1. Kiralananın
teslim anındaki ayıplarından sorumluluk
MADDE 304-
Kiralananın önemli
ayıplarla teslimi hâlinde kiracı, borçlunun
temerrüdüne veya kiraya verenin kiralananın sonradan
ayıplı duruma gelmesinden doğan sorumluluğuna
ilişkin hükümlere başvurabilir.
Kiralananın önemli olmayan ayıplarla tesliminde ise
kiracı, kiralananda sonradan ortaya çıkan ayıplardan
dolayı kiraya verenin sorumluluğuna ilişkin
hükümlere başvurabilir.
2. Kiralananın
sonradan ayıplı hâle gelmesinden sorumluluk
a. Genel olarak
MADDE 305-
Kiralanan sonradan
ayıplı duruma gelirse kiracı, kiraya verenden
ayıpların giderilmesini veya kira bedelinden ayıpla
orantılı bir indirim yapılmasını ya da zararının
giderilmesini isteyebilir. Ancak, zararın
giderilmesi istemi diğer seçimlik hakların
kullanılmasını önlemez.
Önemli ayıp durumunda kiracının sözleşmeyi fesih
hakkı saklıdır.
b. Ayıbın
giderilmesini isteme ve fesih
MADDE 306-
Kiracı, kiraya verenden
kiralanandaki ayıbın uygun bir sürede giderilmesini
isteyebilir; bu sürede ayıp giderilmezse kiracı,
ayıbı kiraya veren hesabına gidertebilir ve bundan
doğan alacağını kira bedelinden indirebilir veya
kiralananın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini
isteyebilir.
Ayıbın, kiralananın öngörülen kullanıma
elverişliliğini ortadan kaldırması ya da önemli
ölçüde engellemesi ve verilen sürede giderilmemesi
hâlinde kiracı, sözleşmeyi feshedebilir.
Kiraya veren, kiralanandaki ayıbı gidermek yerine,
uygun bir süre içinde ayıpsız benzeriyle
değiştirebilir.
Kiraya veren, kiracıya aynı malın ayıpsız bir
benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını
gidererek, onun seçimlik haklarını kullanmasını
önleyebilir.
c. Kira bedelinin
indirilmesi
MADDE 307-
Kiracı, kiralananın
kullanımını etkileyen ayıpların varlığı hâlinde, bu
ayıpların kiraya veren tarafından öğrenilmesinden
ayıbın giderilmesine kadar geçen süre için, kira
bedelinden ayıpla orantılı bir indirim yapılmasını
isteyebilir.
d. Zararın giderimi
MADDE 308-
Kiraya veren, kusuru
olmadığını ispat etmedikçe, kiralananın
ayıplı olmasından doğan zararları kiracıya ödemekle
yükümlüdür.
V. Üçüncü kişinin
ileri sürdüğü haklar sebebiyle sorumluluk
1. Zapttan
sorumluluk
MADDE 309-
Bir üçüncü kişinin
kiralananda kiracının hakkıyla bağdaşmayan bir hak
ileri sürmesi durumunda kiraya veren, kiracının
bildirimi üzerine davayı üstlenmek ve kiracının
uğradığı her türlü zararı gidermekle yükümlüdür.
2. Üçüncü kişinin
sözleşmenin kurulmasından sonra üstün hak sahibi
olması
a. Kiralananın el
değiştirmesi
MADDE 310-
Sözleşmenin
kurulmasından sonra kiralanan herhangi bir sebeple
el değiştirirse, yeni malik kira sözleşmesinin
tarafı olur.
Kamulaştırmaya ilişkin hükümler saklıdır.
b. Üçüncü kişinin
sınırlı ayni hak sahibi olması
MADDE 311-
Sözleşmenin
kurulmasından sonra üçüncü bir kişi, kiralanan
üzerinde kiracının hakkını etkileyen bir ayni hak
sahibi olursa, kiralananın el değiştirmesiyle ilgili
hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
c. Tapu siciline
şerh
MADDE 312-
Taşınmaz kiralarında,
sözleşmeyle kiracının kiracılık hakkının tapu
siciline şerhi kararlaştırılabilir.
D. Kiracının
borçları
I. Kira bedelini
ödeme borcu
1. Genel olarak
MADDE 313-
Kiracı, kira bedelini
ödemekle yükümlüdür.
2. İfa zamanı
MADDE 314-
Kiracı, aksine sözleşme
ve yerel âdet olmadıkça, kira bedelini ve
gerekiyorsa yan giderleri, her ayın sonunda ve en
geç kira süresinin bitiminde ödemekle yükümlüdür.
3. Kiracının
temerrüdü
MADDE 315-
Kiracı, kiralananın
tesliminden sonra muaccel olan kira bedelini veya
yan gideri ödeme borcunu ifa etmezse, kiraya veren
kiracıya yazılı olarak bir süre verip, bu sürede de
ifa etmeme durumunda, sözleşmeyi feshedeceğini
bildirebilir.
Kiracıya verilecek süre en az on gün, konut ve
çatılı işyeri kiralarında ise en az otuz gündür. Bu
süre, kiracıya yazılı bildirimin yapıldığı tarihi
izleyen günden itibaren işlemeye başlar.
II. Özenle kullanma
ve komşulara saygı gösterme borcu
MADDE 316-
Kiracı, kiralananı,
sözleşmeye uygun olarak özenle kullanmak ve
kiralananın bulunduğu taşınmazda oturan kişiler ile
komşulara gerekli saygıyı göstermekle yükümlüdür.
Kiracının bu yükümlülüğüne aykırı davranması
durumunda kiraya veren, konut ve çatılı işyeri
kirasında, en
az otuz gün süre vererek, aykırılığın
giderilmesi, aksi takdirde sözleşmeyi feshedeceği
konusunda yazılı bir ihtarda bulunur. Diğer kira
ilişkilerinde ise, kiraya veren, kiracıya önceden
bir ihtarda bulunmaksızın, yazılı bir bildirimle
sözleşmeyi hemen feshedebilir.
Konut ve çatılı işyeri kirasında, kiracının
kiralanana kasten ağır bir zarar vermesi, kiracıya
verilecek sürenin yararsız olacağının anlaşılması
veya kiracının bu yükümlülüğe aykırı davranışının
kiraya veren veya aynı taşınmazda oturan kişiler ile
komşular bakımından çekilmez olması durumlarında
kiraya veren, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen
feshedebilir.
III. Temizlik ve
bakım giderlerini ödeme borcu
MADDE 317-
Kiracı, kiralananın olağan kullanımı için gerekli
temizlik ve bakım giderlerini ödemekle yükümlüdür.
Bu konuda yerel âdete de bakılır.
IV. Ayıpları kiraya
verene bildirme borcu
MADDE 318-
Kiracı, kendisinin
gidermekle yükümlü olmadığı ayıpları kiraya verene
gecikmeksizin bildirmekle yükümlüdür; aksi takdirde
bundan doğan zarardan sorumludur.
V. Ayıpların
giderilmesine ve kiralananın gösterilmesine katlanma
borcu
MADDE 319-
Kiracı, kiralananın
ayıplarının giderilmesine ya da zararların
önlenmesine yönelik çalışmalara katlanmakla
yükümlüdür.
Kiracı, bakım, satış ya da sonraki kiralama için
zorunlu olduğu ölçüde, kiraya verenin ve onun
belirlediği üçüncü kişinin kiralananı gezip
görmesine izin vermekle yükümlüdür.
Kiraya veren, çalışmaları ve kiralananın gezilip
görüleceğini uygun bir süre
önce
kiracıya bildirmek ve bunların
yapıldığı sırada kiracının yararlarını göz önünde
tutmak zorundadır.
Kiracının kira bedelinin indirilmesine ve zararının
giderilmesine ilişkin hakları saklıdır.
E. Özel durumlar
I. Kiralananda
yenilik ve değişiklik yapılması
1. Kiraya veren
tarafından
MADDE 320-
Kiraya veren, kiralananda, kira sözleşmesinin
feshini gerektirmeyen ve kiracıdan katlanması
beklenebilecek olan yenilik ve değişiklikler
yapabilir.
Bu yenilik ve değişikliklerin yapılması sırasında
kiraya veren, kiracının menfaatlerini gözetmekle
yükümlüdür. Kiracının, kira bedelinin indirilmesine
ve zararının giderilmesine ilişkin hakları saklıdır.
2. Kiracı tarafından
MADDE 321-
Kiracı, kiraya verenin
yazılı rızasıyla kiralananda yenilik ve
değişiklikler yapabilir.
Yenilik ve değişikliklere rıza gösteren kiraya
veren, yazılı olarak kararlaştırılmış olmadıkça,
kiralananın eski durumuyla geri verilmesini
isteyemez.
Kiracı, aksine yazılı bir anlaşma yoksa, kiraya
verenin rızasıyla yaptığı yenilik ve değişiklikler
sebebiyle kiralananda ortaya çıkan değer artışının
karşılığını isteyemez.
II. Alt kira ve
kullanım hakkının devri
MADDE 322-
Kiracı, kiraya verene
zarar verecek bir değişikliğe yol açmamak koşuluyla,
kiralananı tamamen veya kısmen başkasına kiraya
verebileceği gibi, kullanım hakkını da başkasına
devredebilir.
Kiracı, konut ve çatılı işyeri kiralarında, kiraya
verenin yazılı rızası olmadıkça, kiralananı
başkasına kiralayamayacağı gibi, kullanım hakkını da
devredemez.
Alt kiracı, kiralananı kiracıya tanınandan başka
biçimde kullandığı takdirde kiracı, kiraya verene
karşı sorumlu olur. Bu durumda kiraya veren,
kiracısına karşı sahip olduğu hakları alt kiracıya
veya kullanım hakkını devralana karşı da
kullanabilir.
III. Kira ilişkisinin
devri
MADDE 323-
Kiracı, kiraya verenin yazılı rızasını almadıkça,
kira ilişkisini başkasına devredemez. Kiraya veren,
işyeri kiralarında haklı sebep olmadıkça bu rızayı
vermekten kaçınamaz.
Kiraya verenin yazılı rızasıyla kira ilişkisi
kendisine devredilen kişi, kira sözleşmesinde
kiracının yerine geçer ve devreden kiracı, kiraya
verene karşı borçlarından kurtulur.
İşyeri kiralarında devreden kiracı, kira
sözleşmesinin bitimine kadar ve en fazla iki yıl
süreyle devralanla birlikte müteselsilen sorumlu
olur.
IV. Kiralananın
kullanılmaması
1. Genel olarak
MADDE 324-
Kullanıma elverişli
bulundurulduğu sürece kiralanan, kiracının
kendisinden kaynaklanan bir sebeple kullanılmasa
veya sınırlı olarak kullanılsa bile kiracı, kira
bedelini ödemekle yükümlüdür. Bu durumda, kiraya
verenin yapmaktan kurtulduğu giderler kira
bedelinden indirilir.
2. Kiralananın
sözleşmenin bitiminden önce geri verilmesi
MADDE 325-
Kiracı, sözleşme
süresine veya fesih dönemine uymaksızın kiralananı
geri verdiği takdirde, kira sözleşmesinden doğan
borçları, kiralananın benzer koşullarla kiraya
verilebileceği makul bir süre için devam eder.
Kiracının bu sürenin geçmesinden önce kiraya
verenden kabul etmesi beklenebilecek, ödeme gücüne
sahip ve kira ilişkisini devralmaya hazır yeni bir
kiracı bulması hâlinde, kiracının kira
sözleşmesinden doğan borçları sona erer.
Kiraya veren, yapmaktan kurtulduğu giderler ile
kiralananı başka biçimde kullanmakla elde ettiği
veya elde etmekten kasten kaçındığı yararları kira
bedelinden indirmekle yükümlüdür.
V. Takastan feragat
yasağı
MADDE 326-
Kiracı ve kiraya veren,
kira sözleşmesinden doğan alacaklarını takas etme
hakkından önceden feragat edemezler.
F. Sözleşmenin sona
ermesi
I. Sürenin geçmesi
MADDE 327-
Açık veya örtülü
biçimde bir süre belirlenmişse, kira sözleşmesi bu
sürenin sonunda kendiliğinden sona erer.
Taraflar, bu durumda, açık bir anlaşma olmaksızın
kira ilişkisini sürdürürlerse, kira sözleşmesi
belirsiz süreli sözleşmeye dönüşür.
II. Belirsiz süreli
kira sözleşmelerinde fesih bildirimi
1. Genel olarak
MADDE 328-
Belirsiz süreli kira
sözleşmelerinde taraflardan her biri, daha uzun bir
fesih bildirim süresi veya başka bir fesih dönemi
kararlaştırılmış olmadıkça, yasal fesih dönemlerine
ve fesih bildirim sürelerine uyarak sözleşmeyi
feshedebilir. Fesih dönemlerinin hesabında, kira
sözleşmesinin başlangıç tarihi esas alınır.
Sözleşmede veya kanunda belirtilen fesih dönemine
veya bildirim süresine uyulmamışsa, bildirim bir
sonraki fesih dönemi için geçerli olur.
2. Taşınmaz ve
taşınır yapı kiralarında
MADDE 329-
Taraflardan her biri,
bir taşınmaza veya taşınır bir yapıya ilişkin kira
sözleşmesini yerel âdette belirlenen kira döneminin
sonu için veya böyle bir âdetin bulunmaması
durumunda, altı aylık kira döneminin sonu için, üç
aylık fesih bildirim süresine uyarak feshedebilir.
3. Taşınır
kiralarında
MADDE 330-
Taraflardan her biri,
bir taşınıra ilişkin kira sözleşmesini üç gün
önceden yapılacak fesih bildirim süresine uyarak her
zaman feshedebilir.
Kiraya verenin meslekî faaliyeti gereği kiraya
verdiği ve kiracının da özel kullanımına yarayan
taşınır bir malın kiracısı, kira sözleşmesini, üç
aylık kira dönemi sonu için en az bir ay önceden
yapacağı bir fesih bildirimiyle sona erdirebilir. Bu
durumda kiraya verenin, zararının giderilmesini
isteme hakkı yoktur.
III. Olağanüstü
fesih
1. Önemli sebepler
MADDE 331-
Taraflardan her biri,
kira ilişkisinin devamını kendisi için çekilmez hâle
getiren önemli sebeplerin varlığı durumunda,
sözleşmeyi yasal fesih bildirim süresine uyarak her
zaman feshedebilir.
Hâkim, durum ve koşulları göz önünde tutarak,
olağanüstü fesih bildiriminin parasal
sonuçlarını karara bağlar.
2. Kiracının iflası
MADDE 332-
Kiracı, kiralananın
tesliminden sonra iflas ederse kiraya veren,
işleyecek kira bedelleri için güvence verilmesini
isteyebilir.
Kiraya veren, güvence verilmesi için kiracı ve iflas
masasına yazılı olarak uygun bir süre verir. Bu süre
içinde kendisine güvence verilmezse kiraya veren,
sözleşmeyi herhangi bir fesih bildirim süresine
uymaksızın hemen feshedebilir.
3. Kiracının ölümü
MADDE 333-
Kiracının ölmesi
durumunda mirasçıları, yasal fesih bildirim süresine
uyarak en yakın fesih dönemi sonu için sözleşmeyi
feshedebilirler.
G. Kiralananın geri
verilmesi
I. Genel olarak
MADDE 334-
Kiracı kiralananı ne
durumda teslim almışsa, kira sözleşmesinin bitiminde
o durumda geri vermekle yükümlüdür. Ancak, kiracı
sözleşmeye uygun kullanma dolayısıyla kiralananda
meydana gelen eskimelerden ve bozulmalardan sorumlu
değildir.
Kiracının, sözleşmenin sona ermesi hâlinde,
sözleşmeye aykırı kullanmadan doğacak zararları
giderme dışında, başkaca bir tazminat ödeyeceğini
önceden taahhüt etmesine ilişkin anlaşmalar
geçersizdir.
II. Kiralananın gözden
geçirilmesi ve kiracıya bildirme
MADDE 335-
Kiraya veren, geri verme sırasında kiralananın
durumunu gözden geçirmek ve kiracının sorumlu olduğu
eksiklikleri ve ayıpları ona hemen yazılı olarak
bildirmek zorundadır. Bu bildirim yapılmazsa, kiracı
her türlü sorumluluktan kurtulur. Ancak, teslim alma
sırasında olağan incelemeyle belirlenemeyecek olan
eksikliklerin ve ayıpların varlığı hâlinde,
kiracının sorumluluğu devam eder. Kiraya veren, bu
tür eksiklikleri ve ayıpları belirlediğinde,
kiracıya hemen yazılı olarak bildirmek zorundadır.
H. Kiraya verenin
hapis hakkı
I. Konusu
MADDE 336-
Taşınmaz kiralarında
kiraya veren, işlemiş bir yıllık ve işlemekte olan
altı aylık kira bedelinin güvencesi olmak üzere,
kiralananda bulunan ve kiralananın döşenmesine veya
kullanılmasına yarayan taşınırlar üzerinde hapis
hakkına sahiptir.
Kiraya verenin hapis hakkı, alt kiracının asıl
kiracıya olan kira borcunu aşmamak üzere, alt
kiracının kiralanana getirdiği aynı nitelikteki
taşınırları da kapsar.
Hapis hakkı, kiracının haczedilemeyen malları
üzerinde kullanılamaz.
II. Üçüncü kişilere
ait olan eşya
MADDE 337-
Üçüncü kişilerin,
kiraya verenin kiracıya ait olmadığını bildiği veya
bilmesi gerektiği eşya ile çalınmış, kaybolmuş veya
başka bir biçimde malikinin elinden iradesi dışında
çıkmış eşya üzerindeki hakları, kiraya verenin hapis
hakkından önce gelir.
Kiraya veren, kiracı tarafından kiralanana
getirilmiş olan taşınırların kiracının mülkiyetinde
olmadığını kira sözleşmesi devam ederken öğrendiği
hâlde, sözleşmeyi en yakın fesih döneminin sonu için
feshetmezse, bu eşya üzerindeki hapis hakkını
kaybeder.
III. Hakkın
kullanılması
MADDE 338-
Kiracı, taşınmak veya
kiralananda bulunan taşınırları başka bir yere
taşımak istediği takdirde, kiraya veren, alacağını
güvence altına almasını sağlayacak miktardaki
taşınırı, sulh hâkiminin veya icra müdürünün
kararıyla alıkoyabilir.
Alıkoyma kararının konusu olan eşya, gizlice veya
zorla götürülürse, götürülmelerinden başlayarak on
gün içinde kolluk gücünün yardımıyla kiralanana geri
getirilir.
İKİNCİ AYIRIM
Konut ve Çatılı İşyeri
Kiraları
A. Uygulama alanı
MADDE 339-
Konut ve çatılı işyeri
kiralarına ilişkin hükümler, bunlarla birlikte
kullanımı kiracıya bırakılan eşya hakkında da
uygulanır. Ancak bu hükümler, niteliği gereği geçici
kullanıma özgülenmiş taşınmazların altı ay ve daha
kısa süreyle kiralanmalarında uygulanmaz.
Kamu kurum ve kuruluşlarının, hangi usul ve esaslar
içinde olursa olsun yaptıkları bütün kira
sözleşmelerine de bu hükümler uygulanır.
B. Bağlantılı
sözleşme
MADDE 340-
Konut ve çatılı işyeri
kiralarında sözleşmenin kurulması ya da
sürdürülmesi, kiracının yararı olmaksızın,
kiralananın kullanımıyla doğrudan ilişkisi olmayan
bir borç altına girmesine bağlanmışsa, kirayla
bağlantılı sözleşme geçersizdir.
C. Kullanma
giderleri
MADDE 341-
Kiracı, konut ve çatılı
işyeri kiralarında, sözleşmede aksi öngörülmemişse
veya aksine yerel âdet yoksa, ısıtma, aydınlatma ve
su gibi kullanma giderlerine katlanmakla yükümlüdür.
Giderlere katlanan taraf, bu giderleri ispat edici
belgelerin birer örneğini, istem üzerine diğer
tarafa vermek zorundadır.
D. Kiracının güvence
vermesi
MADDE 342-
Konut ve çatılı işyeri
kiralarında sözleşmeyle kiracıya güvence verme borcu
getirilmişse, bu güvence üç aylık kira bedelini
aşamaz.
Güvence olarak para veya kıymetli evrak verilmesi
kararlaştırılmışsa kiracı, kiraya verenin onayı
olmaksızın çekilmemek üzere, parayı vadeli bir
tasarruf hesabına yatırır, kıymetli evrakı ise bir
bankaya depo eder. Banka, güvenceleri ancak iki
tarafın rızasıyla veya icra takibinin
kesinleşmesiyle ya da kesinleşmiş mahkeme kararına
dayanarak geri verebilir.
Kiraya veren, kira sözleşmesinin sona ermesini
izleyen üç ay içinde kiracıya karşı kira
sözleşmesiyle ilgili bir dava açtığını veya icra ya
da iflas yoluyla takibe giriştiğini bankaya yazılı
olarak bildirmemişse banka, kiracının istemi üzerine
güvenceyi geri vermekle yükümlüdür.
E. Kira bedeli
I. Genel olarak
MADDE 343-
Kira sözleşmelerinde
kira bedelinin belirlenmesi dışında, kiracı aleyhine
değişiklik yapılamaz.
II. Belirlenmesi
MADDE 344 -
Tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak
kira bedeline ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira
yılında üretici fiyat endeksindeki artış oranını
geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bu kural, bir yıldan
daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır.
Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılmamışsa, kira
bedeli, bir önceki kira yılının üretici fiyat
endeksindeki artış oranını geçmemek koşuluyla hâkim
tarafından, kiralananın durumu göz önüne alınarak
hakkaniyete göre belirlenir.
Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılıp
yapılmadığına bakılmaksızın, beş yıldan uzun süreli
veya beş yıldan sonra yenilenen kira sözleşmelerinde
ve bundan sonraki her beş yılın sonunda, yeni kira
yılında uygulanacak kira bedeli, hâkim tarafından
üretici fiyat endeksindeki artış oranı, kiralananın
durumu ve emsal kira bedelleri göz önünde tutularak
hakkaniyete uygun biçimde belirlenir. Her beş yıldan
sonraki kira yılında bu biçimde belirlenen kira
bedeli, önceki fıkralarda yer alan ilkelere göre
değiştirilebilir.
Sözleşmede kira bedeli yabancı para olarak
kararlaştırılmışsa, beş yıl geçmedikçe kira
bedelinde değişiklik yapılamaz. Ancak, bu Kanunun,
“Aşırı ifa güçlüğü” başlıklı 138 inci maddesi hükmü
saklıdır. Beş yıl geçtikten sonra kira bedelinin
belirlenmesinde, yabancı paranın değerindeki
değişiklikler de göz önünde tutularak üçüncü fıkra
hükmü uygulanır.
III. Dava açma
süresi ve kararın etkisi
MADDE 345-
Kira bedelinin belirlenmesine ilişkin dava her zaman
açılabilir.
Ancak, bu dava, yeni dönemin başlangıcından en geç
otuz gün önceki bir tarihte açıldığı ya da kiraya
veren tarafından bu süre içinde kira bedelinin
artırılacağına ilişkin olarak kiracıya yazılı
bildirimde bulunulmuş olması koşuluyla, izleyen yeni
kira dönemi sonuna kadar açıldığı takdirde,
mahkemece belirlenecek kira bedeli, bu yeni kira
döneminin başlangıcından itibaren kiracıyı bağlar.
Sözleşmede yeni kira döneminde kira bedelinin
artırılacağına ilişkin bir hüküm varsa, yeni kira
döneminin sonuna kadar açılacak davada mahkemece
belirlenecek kira bedeli de, bu yeni dönemin
başlangıcından itibaren geçerli olur.
IV. Kiracı aleyhine
düzenleme yasağı
MADDE 346-
Kiracıya, kira bedeli
ve yan giderler dışında başka bir ödeme yükümlülüğü
getirilemez. Özellikle, kira bedelinin zamanında
ödenmemesi hâlinde ceza koşulu ödeneceğine
veya sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına
ilişkin anlaşmalar geçersizdir.
F. Konut ve çatılı
işyeri kiralarında sözleşmenin sona ermesi
I. Bildirim yoluyla
1. Genel olarak
MADDE 347-
Konut ve çatılı işyeri
kiralarında kiracı, belirli süreli sözleşmelerin
süresinin bitiminden en az onbeş gün önce bildirimde
bulunmadıkça, sözleşme aynı koşullarla bir yıl için
uzatılmış sayılır. Kiraya veren, sözleşme süresinin
bitimine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez. Ancak,
on yıllık uzama süresi sonunda kiraya veren, bu
süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en az üç
ay önce bildirimde bulunmak koşuluyla, herhangi bir
sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir.
Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde, kiracı her
zaman, kiraya veren ise kiranın başlangıcından on
yıl geçtikten sonra, genel hükümlere göre fesih
bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebilirler.
Genel hükümlere göre fesih hakkının
kullanılabileceği durumlarda, kiraya veren veya
kiracı sözleşmeyi sona erdirebilir.
2. Bildirimin
geçerliliği
a. Şekil
MADDE 348-
Konut ve çatılı işyeri kiralarında fesih
bildiriminin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmasına
bağlıdır.
b. Aile konutu
MADDE 349-
Aile konutu olarak
kullanılmak üzere kiralanan taşınmazlarda kiracı,
eşinin açık rızası olmadıkça kira sözleşmesini
feshedemez.
Bu
rızanın alınması mümkün olmazsa veya eş haklı sebep
olmaksızın rızasını vermekten kaçınırsa kiracı,
hâkimden bu konuda bir karar vermesini isteyebilir.
Kiracı olmayan eşin, kiraya verene bildirimde
bulunarak kira sözleşmesinin tarafı sıfatını
kazanması hâlinde kiraya veren, fesih bildirimi ile
fesih ihtarına bağlı bir ödeme süresini kiracıya ve
eşine ayrı ayrı bildirmek zorundadır.
II. Dava yoluyla
1. Kiraya verenden
kaynaklanan sebeplerle
a. Gereksinim,
yeniden inşa ve imar
MADDE 350-
Kiraya veren, kira
sözleşmesini;
1.
Kiralananı kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun
gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için
konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma
zorunluluğu varsa,
2.
Kiralananın yeniden inşası veya imarı amacıyla
esaslı onarımı, genişletilmesi ya da değiştirilmesi
gerekli ve bu işler sırasında kiralananın kullanımı
imkânsız ise,
belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda,
belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya ilişkin genel
hükümlere göre fesih dönemine ve fesih bildirimi
için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek
tarihten başlayarak bir ay içinde açacağı dava ile
sona erdirebilir.
b. Yeni malikin
gereksinimi
MADDE 351-
Kiralananı sonradan
edinen kişi, onu kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya
kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler
için konut veya işyeri gereksinimi sebebiyle
kullanma zorunluluğu varsa, edinme tarihinden
başlayarak bir ay içinde durumu kiracıya yazılı
olarak bildirmek koşuluyla, kira sözleşmesini altı
ay sonra açacağı bir davayla sona erdirebilir.
Kiralananı sonradan edinen kişi, dilerse gereksinim
sebebiyle sözleşmeyi sona erdirme hakkını, sözleşme
süresinin bitiminden başlayarak bir ay içinde
açacağı dava yoluyla da kullanabilir.
2. Kiracıdan
kaynaklanan sebeplerle
MADDE 352-
Kiracı, kiralananın
teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı,
kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı
olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya veren,
kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay
içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle
sona erdirebilir.
Kiracı, bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde
kira süresi içinde; bir yıl ve daha uzun süreli kira
sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira
yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için
kendisine yazılı olarak iki haklı ihtarda
bulunulmasına sebep olmuşsa kiraya veren, kira
süresinin ve bir yıldan uzun süreli kiralarda
ihtarların yapıldığı kira yılının bitiminden
başlayarak bir ay içinde, dava yoluyla kira
sözleşmesini sona erdirebilir.
Kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin aynı ilçe
veya belde belediye sınırları içinde oturmaya
elverişli bir konutu bulunması durumunda kiraya
veren, kira sözleşmesinin kurulması sırasında bunu
bilmiyorsa, sözleşmenin bitiminden başlayarak bir ay
içinde sözleşmeyi dava yoluyla sona erdirebilir.
3. Dava süresinin
uzaması
MADDE 353-
Kiraya veren, en geç
davanın açılması için öngörülen sürede dava
açacağını kiracıya yazılı olarak bildirmişse, dava
açma süresi bir kira yılı için uzamış sayılır.
4. Dava sebeplerinin
sınırlılığı
MADDE 354-
Dava yoluyla kira
sözleşmesinin sona erdirilmesine ilişkin hükümler,
kiracı aleyhine değiştirilemez.
5. Yeniden kiralama
yasağı
MADDE 355-
Kiraya veren,
gereksinim amacıyla kiralananın boşaltılmasını
sağladığında, haklı sebep olmaksızın, kiralananı üç
yıl geçmedikçe eski kiracısından başkasına
kiralayamaz.
Yeniden inşa ve imar
amacıyla boşaltılması sağlanan taşınmazlar, eski
hâli ile, haklı sebep olmaksızın üç yıl geçmedikçe
başkasına kiralanamaz. Eski kiracının, yeniden inşa
ve imarı gerçekleştirilen taşınmazları, yeni durumu
ve yeni kira bedeli ile kiralama konusunda öncelik
hakkı vardır. Bu hakkın, kiraya verenin yapacağı
yazılı bildirimi izleyen bir ay içinde kullanılması
gerekir; bu öncelik hakkı sona erdirilmedikçe,
taşınmaz üç yıl geçmeden başkasına kiralanamaz.
Kiraya veren, bu hükümlere aykırı davrandığı
takdirde, eski kiracısına son kira yılında ödenmiş
olan bir yıllık kira bedelinden az olmamak üzere
tazminat ödemekle yükümlüdür.
6. Kiracının
ölümünde sözleşmenin sürdürülmesi
MADDE 356-
Ölen kiracının
ortakları veya bu ortakların aynı meslek ve sanatı
yürüten mirasçıları ve ölen kiracı ile birlikte aynı
konutta oturanlar, sözleşmeye ve kanun hükümlerine
uydukları sürece, taraf olarak kira sözleşmesini
sürdürebilirler.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Ürün Kirası
A. Tanımı
MADDE 357-
Ürün kirası kiraya
verenin, kiracıya, ürün veren bir şeyin veya hakkın
kullanılmasını ve ürünlerin devşirilmesini bedel
karşılığında bırakmayı üstlendiği sözleşmedir.
Ürüne katılmalı kira, kira bedelinin devşirilecek
ürünün belli bir oranı olarak kararlaştırıldığı ürün
kirasıdır. Bu oran sözleşmeyle kararlaştırılmamışsa,
yerel âdete göre belirlenir.
B. Genel hükümlerin
uygulanması
MADDE 358-
Bu ayırımda ürün
kirasına ilişkin özel hüküm bulunmadıkça, kira
sözleşmesine ilişkin genel hükümler uygulanır.
C. Tutanak düzenleme
MADDE 359-
Kira sözleşmesi, araç
ve gereçleri, hayvanları, devredilen eşyayı veya
stoklanmış malları da içeriyorsa taraflar, bunların
değerlerini birlikte takdir ederek iki nüsha
düzenleyecekleri tutanağa geçirip imzalayarak,
birbirlerine vermekle yükümlüdürler.
D. Kiraya verenin
borçları
I. Teslim borcu
MADDE 360-
Kiraya veren, birlikte
kiralanmış taşınır şeyler varsa bunlar da içinde
olmak üzere, kiralananı, sözleşmenin amacına uygun
biçimde kullanılmaya ve işletilmeye elverişli bir
durumda kiracıya teslim etmek ve sözleşme süresince
bu durumda bulundurmakla yükümlüdür.
II. Esaslı onarımlar
MADDE 361-
Kiraya veren, kira süresi içinde yapılması zorunlu
olan esaslı onarımları, kiracı tarafından bildirilir
bildirilmez, gideri kendisine ait olmak üzere
yapmakla yükümlüdür.
E. Kiracının
borçları
I. Kira bedelini ve
yan giderleri ödeme borcu
1. Genel olarak
MADDE 362-
Kiracı, sözleşmede aksine bir hüküm veya yerel âdet
olmadıkça, kira bedelini ve yan giderleri her kira
yılının ve en geç kira süresinin sonunda ödemekle
yükümlüdür.
Kiracı, kiralananın tesliminden sonra vadesi gelmiş
kira bedelini veya yan giderleri ödemezse kiraya
veren, kiracıya yazılı olarak en az altmış günlük
bir önel verip, bu önel içinde ödememesi durumunda
sözleşmeyi feshedeceğini bildirebilir.
2. Olağanüstü
durumlarda kira bedelinden indirim
MADDE 363-
Tarımsal bir taşınmazın
her zamanki verimi, olağanüstü felaket veya doğal
olaylar yüzünden önemli ölçüde azalırsa kiracı, kira
bedelinden orantılı bir miktarın indirilmesini
isteyebilir.
Bu
haktan başlangıçta feragat, ancak kira bedelinin
belirlenmesi sırasında bu gibi durumların meydana
gelmesi olasılığı göz önünde tutulmuş veya doğan
zarar bir sigorta ile karşılanmış ise, geçerli olur.
II. Kiralananı
kullanma ve işletme borcu
MADDE 364-
Kiracı, kiralananı
özgülendiği amaca uygun ve iyi bir biçimde
işletmekle, özellikle ürün vermeye elverişli bir
durumda bulundurmakla yükümlüdür.
Kiracı, kiraya verenin izni olmaksızın, kiralananın
işletme usulünü, kira süresinin bitiminden sonra
etkisi görülebilecek biçimde değiştiremez.
III. Bakım borcu
MADDE 365-
Kiracı, kiralananın bakımını gereği gibi sağlamakla
yükümlüdür.
Kiracı, yerel âdete uygun olarak küçük onarımları
yapmak, bozulan veya kullanılmayla yok olan düşük
değerli araç ve gereçlerin yerine yenilerini koymak
zorundadır.
F. Alt kira ve
kullanım hakkını devir yasağı
MADDE 366-
Kiracı, kiraya verenin rızası olmaksızın kiralananı
başkasına kiraya veremeyeceği gibi, kullanım ve
işletme hakkını da başkasına devredemez. Ancak
kiracı, kiralananda bulunan bazı yerleri, kiraya
veren için zarar doğuracak bir değişikliği
gerektirmemek koşuluyla kiraya verebilir.
Kiracının, başkasıyla yaptığı bu kira
sözleşmelerine, alt kiraya ilişkin kurallar, kıyas
yoluyla uygulanır.
G. Sözleşmenin sona
ermesi
I. Sona erme
sebepleri
1. Sürenin geçmesi
MADDE 367-
Belirli süreli kira
sözleşmesi, sürenin bitiminde kendiliğinden sona
erer.
Ancak, tarafların örtülü olarak sözleşmeyi
sürdürmeleri hâlinde, aksi kararlaştırılmadıkça,
kira sözleşmesi birer yıl için yenilenmiş sayılır.
Yenilenen kira sözleşmesi yasal bildirim süresine
uyularak, her kira yılının sonu için feshedilebilir.
2. Fesih bildirimi
MADDE 368-
Belirsiz süreli
sözleşmede, fesih bildirim süresi sözleşme veya
yerel âdetle belirlenmemişse, en az altı aylık bir
bildirim süresine uyulmak koşuluyla, taraflardan her
biri sözleşmeyi feshedebilir.
Aksine bir anlaşma yoksa, tarımsal taşınmazlara
ilişkin ürün kiralarında yerel âdetçe uygulanan
bahar veya güz mevsimleri için; diğer ürün
kiralarında ise herhangi bir zaman için fesih
bildirimi yapılabilir.
3. Olağanüstü fesih
a. Önemli sebepler
MADDE 369-
Taraflardan biri, kira ilişkisinin devamını kendisi
için çekilmez hâle getiren önemli sebeplerin varlığı
durumunda, sözleşmeyi yasal fesih bildirim süresine
uyarak her zaman feshedebilir.
Hâkim, durum ve koşulları göz önünde tutarak,
olağanüstü fesih bildiriminin parasal sonuçlarını
karara bağlar.
b. Kiracının iflası
MADDE 370-
Kiracının iflası
hâlinde sözleşme, iflasın açıldığı anda,
kendiliğinden sona erer. Ancak, kiraya veren,
işlemekte olan kira ve tutanağa geçirilen eşya için
yeterli güvence verildiği takdirde, sözleşmeyi kira
yılının sonuna kadar sürdürmekle yükümlüdür.
c. Kiracının ölümü
MADDE 371-
Kiracının ölümü
hâlinde, onun mirasçıları ve kiraya veren, altı
aylık yasal fesih bildirim sürelerine uymak
koşuluyla, sözleşmeyi feshedebilirler.
II. Sona
ermenin sonuçları
1. Geri verme
MADDE 372-
Kira süresinin
bitiminde kiracı, kiralananı, tutanağa geçirilmiş
olan bütün eşyalarla birlikte ve bulundukları
durumda geri vermekle yükümlüdür.
Kiracı, iyi işletilme durumunda kaçınılabilecek olan
değer eksiklikleri için tazminat ödemekle
yükümlüdür.
Kiracı, kiralanana göstermekle yükümlü olduğu özen
çerçevesinde meydana gelen değer artışları için
tazminat isteyemez.
2. Tutanağa
geçirilmiş eşya
MADDE 373-
Kiralanan teslim
edilirken tutanağa geçirilmiş olan eşyalara değer
biçilmişse kiracı, kira sözleşmesi sona erince,
bunları özdeş tür ve değerde olmak üzere geri
vermekle veya değer eksikliklerini gidermekle
yükümlüdür.
Kiracı, kiraya verenin kusurunu ya da mücbir sebebin
varlığını ispat ederek geri vermekten veya tazminat
ödemekten kurtulabilir.
Kiracı, kendisinin yaptığı masraflardan veya
emeğinden doğan değer artışı için tazminat
isteyebilir.
3. Ürün ve yetişme
giderleri
MADDE 374-
Tarımsal bir taşınmazın
kiracısı, kira sözleşmesinin sona erdiği anda henüz
devşirilmemiş ürünler üzerinde bir hak ileri
süremez.
Ancak kiracı, ürünün yetişmesi için yapmış olduğu
tarım giderlerinin hâkim tarafından belirlenecek
miktarını, kiraya verenden tazminat olarak
isteyebilir ve bu tazminat işlemiş kiralardan
indirilir.
4. Saman, gübre ve
benzerleri
MADDE 375-
Kiralananı geri veren
kiracı, düzenli bir işletmenin gerektirdiği
oranda, son
yılın samanlarını, hayvan yataklarını, kuru
ot ve gübrelerini kiralananda bırakmakla yükümlüdür.
Kiracı, almış olduğundan daha fazlasını bırakıyorsa,
bıraktığı fazlalık için tazminat isteme hakkına
sahiptir; aldığından daha az bırakıyorsa, eksikleri
tamamlamak veya değer eksikliğini gidermekle
yükümlüdür.
H. Hayvan kirası
I. Konusu
MADDE 376-
Tarımsal bir taşınmazın kirasıyla bağlantılı olmayan
geviş getirici hayvanların kirasında, aksine anlaşma
veya yerel âdet yoksa, kiralanan hayvanların kira
süresi içindeki bütün ürünleri kiracının olur.
Kiracı, kiralanan hayvanları beslemek, onlara iyi
bakmak ve kiraya verene para veya hayvanlardan elde
ettiği ürünün belli bir payını ödemekle yükümlüdür.
II. Sorumluluk
MADDE 377-
Aksine anlaşma veya
yerel âdet yoksa kiracı, kiralanan hayvanların
uğradığı bir zarardan, bu zararın, korumada dikkat
ve özen gösterildiği hâlde meydana gelmiş olduğunu
ispat etmedikçe sorumludur.
Kiracı, kendi kusuruyla sebebiyet vermediği
olağanüstü koruma giderleri için kiraya verenden
tazminat isteyebilir.
Kiracı, önemli kazaları ya da hastalıkları
gecikmeksizin kiraya verene bildirmekle yükümlüdür.
III. Fesih
MADDE 378-
Aksine anlaşma veya
yerel âdet yoksa, belirsiz bir süre için yapılan
sözleşmeyi, taraflardan her biri, dilediği zaman
feshedebilir.
Ancak, fesih dürüstlük kurallarına aykırı ve uygun
olmayan bir zamanda yapılamaz.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Ödünç Sözleşmeleri
BİRİNCİ AYIRIM
Kullanım Ödüncü
A. Tanımı
MADDE 379-
Kullanım ödüncü
sözleşmesi, ödünç verenin bir şeyin karşılıksız
olarak kullanılmasını ödünç alana bırakmayı ve ödünç
alanın da o şeyi kullandıktan sonra geri vermeyi
üstlendiği sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Ödünç alanın
kullanım hakkı
MADDE 380-
Ödünç alan, ödünç konusunu ancak sözleşmede
kararlaştırılan şekilde, sözleşmede hüküm yoksa
niteliğine veya özgülendiği amaca göre kullanabilir.
Ödünç alan, ödünç konusunu başkasına kullandıramaz.
Ödünç alan, bu hükümlere aykırı davrandığı
durumlarda, beklenmedik hâllerden doğan zararlardan
da sorumludur. Ancak, bu hükümlere uymuş olsaydı
bile zararın doğacağını ispat ederse sorumluluktan
kurtulur.
II. Bakım ve koruma
giderleri
MADDE 381-
Ödünç alan, ödünç konusunun olağan bakım ve koruma
giderlerini karşılamakla yükümlüdür.
Ödünç alan, ödünç
verenin yararına yapmak zorunda kaldığı olağanüstü
giderlerin ödenmesini isteyebilir.
III. Müteselsil
sorumluluk
MADDE 382-
Bir şeyi birlikte ödünç alanlar, ondan müteselsilen
sorumlu olurlar.
C. Sona ermesi
I. Amacı belirlenmiş
kullanmada
MADDE 383-
Kullanma için belirli bir süre öngörülmemişse, ödünç
alanın, ödünç konusunu sözleşme uyarınca kullanmış
olmasıyla veya kullanabilecek kadar bir zaman
geçmesiyle sözleşme sona erer.
Ödünç alan, ödünç konusunu sözleşmeye aykırı olarak
kullanır, onu bozar veya kullanmak için başka bir
kimseye verirse ya da önceden bilinmeyen bir durum
yüzünden ödünç verenin ivedi gereksinimi ortaya
çıkarsa, ödünç veren o şeyi daha önce geri
isteyebilir.
II. Amacı
belirlenmemiş kullanmada
MADDE 384-
Ödünç konusu, kullanım
süresi ve hangi amaçla kullanılacağı belirlenmeden
verilmişse, ödünç veren onu dilediği zaman geri
isteyebilir.
III. Ödünç alanın
ölümü
MADDE 385-
Kullanım ödüncü
sözleşmesi, ödünç alanın ölmesiyle kendiliğinden
sona erer.
İKİNCİ AYIRIM
Tüketim Ödüncü
A. Tanımı
MADDE 386-
Tüketim ödüncü
sözleşmesi, ödünç verenin, bir miktar parayı ya da
tüketilebilen bir şeyi ödünç alana devretmeyi, ödünç
alanın da aynı nitelik ve miktarda şeyi geri vermeyi
üstlendiği sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Faiz
1. Genel olarak
MADDE 387-
Ticari olmayan tüketim
ödüncü sözleşmesinde, taraflarca kararlaştırılmış
olmadıkça faiz istenemez.
Ticari tüketim ödüncü sözleşmesinde, taraflarca
kararlaştırılmamış olsa bile faiz istenebilir.
2. Faize ilişkin
özel kurallar
MADDE 388-
Tüketim ödüncü
sözleşmesinde faiz oranı belirlenmemişse, kural
olarak ödünç alma zamanında ve yerinde o tür
ödünçlerde geçerli olan faiz oranı uygulanır.
Sözleşmede aksine bir hüküm yoksa, belirlenen faiz,
yıllık olarak ödenir.
Faizin anaparaya eklenerek birlikte yeniden faiz
yürütülmesi kararlaştırılamaz.
II. Zamanaşımı
MADDE 389-
Ödünç alanın, ödünç
konusunun teslimine ve ödünç verenin de bu şeyin
teslim alınmasına ilişkin istemleri, diğer tarafın
bu konuda temerrüde düşmesinden başlayarak altı ayın
geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
III. Ödünç alanın
ödeme güçsüzlüğü
MADDE 390-
Ödünç alan, ödünç
sözleşmesinin kurulmasından sonra ödeme güçsüzlüğüne
düşerse ödünç veren, ödünç konusunun tesliminden
kaçınabilir.
Ödünç veren, ödünç alanın sözleşmenin kurulmasından
önce ödeme güçsüzlüğüne düşmüş olduğunu daha sonra
öğrenmişse, aynı hakka sahiptir.
C. Para yerine
verilen şeyler
MADDE 391-
Ödünç alana, sözleşmede
kararlaştırılan para yerine, kıymetli evrak veya
ticari mallar verilirse, borcun tutarı, bunların
teslim zamanı ve yerindeki borsa ya da piyasa değeri
üzerinden hesaplanır; aksine yapılan sözleşme
geçersizdir.
D. Geri verme zamanı
MADDE 392-
Ödüncün geri verilmesi
konusunda belirli bir gün ya da bildirim süresi veya
borcun geri istendiği anda
muaccel olacağı
kararlaştırılmamışsa ödünç alan, ilk istemden
başlayarak altı hafta geçmedikçe ödüncü geri
vermekle yükümlü değildir.
ALTINCI BÖLÜM
Hizmet Sözleşmeleri
BİRİNCİ AYIRIM
Genel Hizmet Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 393-
Hizmet sözleşmesi,
işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli
olmayan süreyle işgörmeyi ve işverenin de ona zamana
veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği
sözleşmedir.
İşçinin işverene bir hizmeti kısmi süreli olarak
düzenli biçimde yerine getirmeyi üstlendiği
sözleşmeler de hizmet sözleşmesidir.
Genel hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler, kıyas
yoluyla çıraklık sözleşmesine de uygulanır; özel
kanun hükümleri saklıdır.
B. Kurulması
MADDE 394-
Hizmet sözleşmesi, kanunda aksine bir hüküm
olmadıkça özel bir şekle bağlı değildir.
Bir kimse, durumun gereklerine göre ancak ücret
karşılığında yapılabilecek bir işi belli bir zaman
için görür ve bu iş de işveren tarafından kabul
edilirse, aralarında hizmet sözleşmesi kurulmuş
sayılır.
Geçersizliği sonradan anlaşılan hizmet sözleşmesi,
hizmet ilişkisi ortadan kaldırılıncaya kadar,
geçerli bir hizmet sözleşmesinin bütün hüküm ve
sonuçlarını doğurur.
C. İşçinin borçları
I. Bizzat çalışma
borcu
MADDE 395-
Sözleşmeden veya
durumun gereğinden aksi anlaşılmadıkça, işçi
yüklendiği işi bizzat yapmakla yükümlüdür.
II. Özen ve sadakat
borcu
MADDE 396-
İşçi, yüklendiği işi
özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin
korunmasında sadakatle davranmak zorundadır.
İşçi, işverene ait makineleri, araç ve gereçleri,
teknik sistemleri, tesisleri ve taşıtları usulüne
uygun olarak kullanmak ve bunlarla birlikte işin
görülmesi için kendisine teslim edilmiş olan
malzemeye özen göstermekle yükümlüdür.
İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat
borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü
kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi
işvereni ile rekabete girişemez.
İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim
ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin
devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya
başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin
korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet
ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla
yükümlüdür.
III. Teslim ve hesap
verme borcu
MADDE 397-
İşçi, üstlendiği işin
görülmesi sırasında üçüncü kişiden işveren için
aldığı şeyleri ve özellikle paraları derhâl ona
teslim etmek ve bunlar hakkında hesap vermekle
yükümlüdür.
İşçi, hizmetin ifasından dolayı elde ettiği şeyleri
de derhâl işverene teslim etmekle yükümlüdür.
IV. Fazla çalışma
borcu
MADDE 398-
Fazla çalışma, ilgili
kanunlarda belirlenen normal çalışma
süresinin üzerinde ve işçinin rızasıyla yapılan
çalışmadır. Ancak, normal süreden daha fazla
çalışmayı gerektiren bir işin yerine getirilmesi
zorunluluğu doğar, işçi bunu yapabilecek durumda
bulunur ve aynı zamanda kaçınması da dürüstlük
kurallarına aykırı olursa işçi, karşılığı verilmek
koşuluyla, fazla çalışmayı yerine getirmekle
yükümlüdür.
Özel kanunlardaki hükümler saklıdır.
V. Düzenlemelere ve
talimata uyma borcu
MADDE 399-
İşveren, işin görülmesi
ve işçilerin işyerindeki davranışlarıyla ilgili
genel düzenlemeler yapabilir ve onlara özel talimat
verebilir. İşçiler, bunlara dürüstlük kurallarının
gerektirdiği ölçüde uymak zorundadırlar.
VI. İşçinin
sorumluluğu
MADDE 400-
İşçi, işverene
kusuruyla verdiği her türlü zarardan sorumludur.
Bu
sorumluluğun belirlenmesinde; işin tehlikeli olup
olmaması, uzmanlığı ve eğitimi gerektirip
gerektirmemesi ile işçinin işveren tarafından
bilinen veya bilinmesi gereken yetenek ve
nitelikleri göz önünde tutulur.
D. İşverenin
borçları
I. Ücret ödeme borcu
1. Ücret
a. Genel olarak
MADDE 401-
İşveren, işçiye
sözleşmede veya toplu iş sözleşmesinde belirlenen;
sözleşmede hüküm bulunmayan hâllerde ise, asgari
ücretten az olmamak üzere emsal ücreti ödemekle
yükümlüdür.
b. Fazla çalışma
ücreti
MADDE 402-
İşveren, fazla çalışma için işçiye normal çalışma
ücretini en az yüzde elli fazlasıyla ödemekle
yükümlüdür.
İşveren, işçinin rızasıyla fazla çalışma ücreti
yerine, uygun bir zamanda fazla çalışmayla orantılı
olarak izin verebilir.
c. İşin sonucundan
pay alma
MADDE 403-
Sözleşmeyle işçiye ücretle birlikte üretilenden,
cirodan veya kârdan belli bir pay verilmesi
kararlaştırılmışsa, hesap dönemi sonunda bu pay,
yasal hükümler veya genellikle kabul edilmiş ticari
esaslar göz önünde tutularak belirlenir.
İşçiye belli bir pay verilmesi kararlaştırılan
hâllerde, payın hesaplanmasında uyuşulamazsa
işveren, işçiye veya onun yerine, birlikte
kararlaştırdıkları ya da hâkimin atadığı bilirkişiye
bilgi vermek ve bilginin dayanağını oluşturan
işletmeyle ilgili defter ve belgeleri incelemesine
sunmak; kârdan bir pay verilmesi kararlaştırılmışsa,
işveren işçiye, istemi üzerine ayrıca yıl sonu kâr
zarar cetvelini vermek zorundadır.
d. Aracılık ücreti
MADDE 404-
İşçiye belli işlerde aracılık yapması karşılığında
işverence bir ücret ödeneceği kararlaştırılmışsa,
aracılık yapılan işlemin üçüncü kişi ile geçerli
olarak kurulmasıyla işçinin istem hakkı doğar.
Borçların kısım kısım ifa edileceği sözleşmeler ile
sigorta sözleşmelerinde, her kısma ilişkin ücret
isteminin bu kısma ilişkin borcun muaccel olmasıyla
veya yerine getirilmesiyle doğacağı yazılı olarak
kararlaştırılabilir.
İşçinin aracılığı suretiyle işveren ile üçüncü kişi
arasında kurulan sözleşme, işveren tarafından kusuru
olmaksızın ifa edilmezse veya üçüncü kişi borçlarını
yerine getirmezse, ücret istemine yönelik hak sona
erer. Sadece kısmi ifa hâlinde, ücretten orantılı
olarak indirim yapılır.
Sözleşmeyle işçiye, kendisine ödenecek aracılık
ücretinin hesabını tutma yükümlülüğü getirilmemişse,
işveren işçiye ücretin muaccel olduğu her dönem
için, bu ücrete tabi işlemleri de içeren yazılı
hesap vermekle yükümlüdür.
Hesabı gözden geçirme ihtiyacı ortaya çıkarsa
işveren, işçiye veya onun yerine, birlikte
kararlaştırdıkları ya da hâkimin atadığı bilirkişiye
bilgi vermek ve bilginin dayanağını oluşturan
işletmeyle ilgili defter ve belgeleri onun
incelemesine sunmak zorundadır.
e. İkramiye
MADDE 405-
İşveren, bayram, yılbaşı ve doğum günü gibi belirli
günler dolayısıyla işçilerine özel ikramiye
verebilir. Ancak, işçilerin ikramiyeyi istem hakları
bu konuda anlaşmanın veya çalışma şartının ya da
işverenin tek taraflı taahhüdünün varlığı hâlinde
doğar.
Hizmet sözleşmesi ikramiyenin verildiği dönemden
önce sona ermişse, ikramiyenin çalıştığı süreye
yansıyan bölümü ödenir.
2. Ücretin ödenmesi
a. Ödeme süresi
MADDE 406-
Aksine âdet olmadıkça, işçiye ücreti her ayın
sonunda ödenir. Ancak, hizmet sözleşmesi veya toplu
iş sözleşmesiyle daha kısa ödeme süreleri
belirlenebilir.
Daha kısa bir ödeme süresi kararlaştırılmamışsa veya
aksine âdet yoksa, aracılık ücreti her ayın sonunda
ödenir. Ancak, işlemlerin yapılması altı aydan daha
uzun bir süre gerektirdiği takdirde, aracılık ücreti
asıl ücrete ek olarak kararlaştırılmışsa, yazılı
anlaşmayla ödeme daha ileri bir tarihe
bırakılabilir.
Asıl ücrete ek olarak üretilenden pay verilmesi
öngörülen hâllerde, ürün payı belirlenir
belirlenmez, cirodan veya kârdan pay verilmesi
kararlaştırılan hâllerde ise payın, hesap dönemini
izleyen en geç üç ay içinde belirlenerek ödenmesi
şarttır.
İşveren, işçiye zorunlu ihtiyacının ortaya çıkması
hâlinde ve hakkaniyet gereği ödeyebilecek durumda
ise, hizmetiyle orantılı olarak avans vermekle
yükümlüdür.
b. Ücretin korunması
MADDE 407-
Çalıştırılan işçilerin
ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit
istihkaktan o ay içinde ödenenlerin özel olarak
açılan banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesi
hususunda; tabi olduğu vergi mükellefiyeti türü,
işletme büyüklüğü, çalıştırdığı işçi sayısı,
işyerinin bulunduğu il ve benzeri unsurları dikkate
alarak iş sahiplerini zorunlu tutmaya, banka
hesabına yatırılacak ücret, prim, ikramiye ve bu
nitelikteki her çeşit istihkakın, brüt ya da kanuni
kesintiler düşüldükten sonra kalan net miktar
üzerinden olup olmayacağını belirlemeye Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve
Hazine Müsteşarlığından sorumlu Devlet Bakanlığı
müştereken yetkilidir. Çalıştırdığı işçilerin ücret,
prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit
istihkakını özel olarak açılan banka hesapları
vasıtasıyla ödeme zorunluluğuna tabî tutulan iş
sahipleri, işçilerinin ücret, prim, ikramiye ve bu
nitelikteki her çeşit istihkakını özel olarak açılan
banka hesapları dışında ödeyemezler. Her ödeme
döneminde, işçiye hesap pusulası verilir. İşçilerin
ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit
istihkaklarının özel olarak açılan banka hesabına
yatırılmak suretiyle ödenmesine ilişkin diğer ûsul
ve esaslar, anılan bakanlıklarca müştereken
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
İşveren, işçiden olan alacağı ile ücret borcunu
işçinin rızası olmadıkça takas edemez. Ancak,
işçinin kasten sebebiyet verdiği yargı kararıyla
sabit bir zarardan doğan alacaklar, ücretin
haczedilebilir kısmı kadar takas edilebilir.
Ücretin işveren lehine kullanılacağına ilişkin
anlaşmalar geçersizdir.
3. İşgörme ediminin
ifasının engellenmesi hâlinde ücret
a. İşverenin
temerrüdü hâlinde
MADDE 408-
İşveren, işgörme ediminin yerine getirilmesini
kusuruyla engellerse veya edimi kabulde temerrüde
düşerse, işçiye ücretini ödemekle yükümlü olup,
işçiden bu edimini daha sonra yerine getirmesini
isteyemez. Ancak, işçinin bu
engelleme
sebebiyle yapmaktan kurtulduğu giderler ile
başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan
bilerek kaçındığı yararlar ücretinden indirilir.
b. İşçinin çalışmayı
durdurması hâlinde
MADDE 409-
Uzun süreli bir hizmet
ilişkisinde işçi, hastalık, askerlik veya kanundan
doğan çalışma ve benzeri sebeplerle kusuru
olmaksızın, iş gördüğü süreye oranla kısa bir süre
için işgörme edimini ifa edemezse işveren, başka bir
yolla karşılanmadığı takdirde, o süre için işçiye
hakkaniyete uygun bir ücret ödemekle yükümlüdür.
4. Ücret alacağının
haczi, devri ve rehnedilmesi
MADDE 410-
İşçilerin ücretinin dörtte birinden fazlası
haczedilemez,
başkasına devredilemez ve rehnedilemez.
Ancak, işçinin bakmakla yükümlü olduğu aile
bireyleri için hâkim tarafından takdir edilecek
miktar, bu orana dâhil değildir. Nafaka
alacaklılarının hakları saklıdır.
Gelecekteki ücret alacaklarının devredilmesi veya
rehnedilmesi geçersizdir.
5. Parça başına veya
götürü iş
a. İş verme
MADDE 411-
İşçi, sözleşme gereğince yalnız bir işveren için
sadece parça başına veya götürü iş yapmayı
üstlenmişse işveren, ona yeterli iş vermekle
yükümlüdür.
İşveren, kendi kusuru olmaksızın sözleşmede
öngörülen parça başına veya götürü iş sağlayamayacak
durumda bulunduğu veya işletme koşulları geçici
olarak gerektirdiği takdirde işçiye, ücreti zaman
esasına göre öder. Bu durumda, zamana göre ödenecek
ücret, anlaşmada veya hizmet ya da toplu iş
sözleşmesinde belirlenmemişse işveren, işçiye parça
başına veya götürü olarak daha önce aldığı ortalama
ücrete eşdeğer bir ücret ödemekle yükümlüdür.
Parça başına veya götürü ya da zamana göre iş
sağlayamayan işveren, en azından işgörme edimini
kabulde temerrüt hükümleri uyarınca zamana göre
işgörmede ödeyeceği ücreti ödemekle yükümlüdür.
b. Birim ücreti
MADDE 412-
İşçi, sözleşme
gereğince parça başına veya götürü olarak çalışmayı
üstlendiği takdirde işveren, her işin başlamasından
önce ona ödenecek birim ücretini bildirmekle
yükümlüdür.
Bu
bildirimi yapmayan işveren, aynı veya benzer bir iş
için belirlenmiş olan birim ücretini ödemekle
yükümlüdür.
II. İş araç ve
malzemeleri
MADDE 413-
Aksine anlaşma veya yerel âdet yoksa, işveren işçiye
bu iş için gerekli araçları ve malzemeyi sağlamakla
yükümlüdür.
İşçi işverenle anlaşarak kendi araç veya malzemesini
işin görülmesine özgülerse, aksi anlaşmada
kararlaştırılmadıkça veya yerel âdet bulunmadıkça
işveren, bunun için işçiye uygun bir karşılık
ödemekle yükümlüdür.
III. Giderler
1. Genel olarak
MADDE 414-
İşveren, işin görülmesinin gerektirdiği her türlü
harcama ile işçiyi işyeri dışında çalıştırdığı
takdirde, geçimi için zorunlu olan harcamaları da
ödemekle yükümlüdür.
Yazılı olarak yapılmış bir hizmet veya toplu iş
sözleşmesinde, bizzat işçi tarafından karşılanması
kararlaştırılan harcamaların, işçiye götürü biçimde
günlük, haftalık veya aylık olarak ödenmesi
öngörülebilir. Ancak bu ödeme, zorunlu harcamaları
karşılayacak miktardan az olamaz.
Zorunlu harcamaların kısmen veya tamamen işçi
tarafından bizzat karşılanmasına ilişkin anlaşmalar
geçersizdir.
2. Taşıma araçları
MADDE 415-
İşçi, işin görülmesi
için işverenle anlaşarak işverenin veya kendisinin
sağladığı bir taşıma aracı kullanıyorsa, taşıtın
işletilmesi ve bakımı için gerekli olağan giderler,
hizmet için kullanıldığı ölçüde işverence
karşılanır.
İşçi işverenle anlaşarak, işin görülmesinde kendi
motorlu aracını kullanıyorsa, işveren ayrıca bu
araçla ilgili vergiyi, zorunlu mali sorumluluk
sigortası primini ve aracın yıpranması karşılığında
uygun bir tazminatı hizmet için kullanıldığı ölçüde
işçiye ödemekle yükümlüdür.
İşçi işverenle anlaşarak, hizmetin görülmesinde
kendisine ait diğer taşıma araçlarını ve
hayvanlarını kullanıyorsa işveren, bunların kullanma
ve bakımı için gerekli olan olağan giderleri hizmet
için kullanıldığı ölçüde karşılamakla yükümlüdür.
3. Giderlerin
ödenmesi
MADDE 416-
İşçinin yapmış olduğu giderlerden doğan alacağı,
daha kısa bir süre kararlaştırılmamışsa veya yerel
âdet yoksa, her defasında ücretle birlikte
ödenir.
İşçi, sözleşmeden doğan borçlarını yerine getirmek
için düzenli olarak masraf yapıyorsa, kendisine en
az ayda bir olmak üzere belirli aralıklarla uygun
bir avans verilir.
IV. İşçinin
kişiliğinin korunması
1. Genel olarak
MADDE 417-
İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini
korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük
ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle
işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları
ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla
zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla
yükümlüdür.
İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin
sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç
ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş
sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü
önleme uymakla yükümlüdür.
İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve
sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü,
vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik
haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini,
sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine
tabidir.
2. Ev düzeni içinde
çalışmada
MADDE 418-
İşçi işverenle birlikte
ev düzeni içinde yaşıyorsa işveren, yeterli gıda ve
uygun bir barınak sağlamakla yükümlüdür.
İşçi, kusuru olmaksızın hastalık veya kaza gibi
sebeplerle işgörme edimini yerine getiremezse
işveren, sosyal sigortalar yardımlarından
yararlanamayan, bir yıla kadar çalışmış işçinin
bakımını ve tedavisini, iki hafta süreyle sağlamak
zorundadır. İşçinin bir yılı aşan her hizmet yılı
için söz konusu süre, dört haftayı aşmamak üzere
ikişer gün artırılır.
İşveren, işçinin gebeliğinde ve doğum yapması
durumunda da aynı edimleri yerine getirmekle
yükümlüdür.
3. Kişisel verilerin
kullanılmasında
MADDE 419-
İşveren, işçiye ait kişisel verileri, ancak işçinin
işe yatkınlığıyla ilgili veya hizmet sözleşmesinin
ifası için zorunlu olduğu ölçüde kullanabilir.
Özel kanun hükümleri saklıdır.
V. Ceza koşulu ve
ibra
MADDE 420-
Hizmet sözleşmelerine
sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu
geçersizdir.
İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra
sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla
sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir
aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın
türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin
hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla
yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra
sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.
Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra
sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme
belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak
makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka
aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.
İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun
kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının
isteyebilecekleri dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan
bütün tazminat alacaklarına da uygulanır.
VI. Tatil ve izinler
1. Hafta tatili ve
iş arama izni
MADDE 421-
İşveren, işçiye her
hafta, kural olarak pazar günü veya durum ve
koşullar buna imkân vermezse, bir tam çalışma günü
tatil vermekle yükümlüdür.
İşveren, belirsiz süreli hizmet sözleşmesinin feshi
hâlinde, bildirim süresi içinde işçiye ücretinde bir
kesinti olmaksızın, günde iki saat iş arama izni
vermekle yükümlüdür.
İzin saatlerinin ve günlerinin belirlenmesinde,
işyerinin ve işçinin haklı menfaatleri göz önünde
tutulur.
2. Yıllık izin
a. Süresi
MADDE 422-
İşveren, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yılda
en az iki hafta ve onsekiz yaşından küçük işçiler
ile elli yaşından büyük işçilere de en az üç hafta
ücretli yıllık izin vermekle yükümlüdür.
b. İndirimi
MADDE 423-
İşçi, bir hizmet yılı
içinde kendi kusuruyla toplam bir aydan daha uzun
bir süreyle hizmeti yerine getirmediği takdirde
işveren, çalışılmayan her tam ay için, yıllık
ücretli izin süresinden bir gün indirim yapabilir.
İşçi, bir hizmet yılı içinde kendi kusuru olmaksızın
hastalık, kaza, yasal bir yükümlülüğün veya kamu
görevinin yerine getirilmesi gibi kişiliğine bağlı
sebeplerle en çok üç ay süreyle işgörme edimini
yerine getiremediği takdirde, işveren yıllık ücretli
izin süresinden indirim yapamaz.
İşveren, gebelik ve doğum yapma sebebiyle işgörme
edimini en çok üç ay süreyle yerine getiremeyen
kadın işçinin yıllık ücretli izin süresinden indirim
yapamaz.
Hizmet veya toplu iş sözleşmeleriyle, işçinin
aleyhine hüküm doğuracak şekilde, ikinci ve üçüncü
fıkra hükümlerine aykırı düzenleme yapılamaz.
c. Kullanılması
MADDE 424-
Yıllık ücretli izinler, kural olarak aralıksız
biçimde verilir; ancak tarafların anlaşmasıyla ikiye
bölünerek de kullanılabilir.
İşveren, yıllık ücretli izin tarihlerini, işyerinin
veya ev düzeninin menfaatleriyle bağdaştığı ölçüde,
işçinin isteklerini göz önünde tutarak belirler.
d. Ücreti
MADDE 425-
İşveren, yıllık ücretli
iznini kullanan her işçiye, yıllık ücretli izin
süresine ilişkin ücretini, ilgili işçinin izne
başlamasından önce peşin olarak ödemek veya avans
olarak vermekle yükümlüdür.
İşçi, hizmet
ilişkisi devam ettiği sürece, işverenden alacağı
para ve başka menfaatler karşılığında yıllık ücretli
izin hakkından feragat edemez.
Hizmet sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona
ermesi hâlinde, işçinin hak kazanıp da kullanamadığı
yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona
erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak
sahiplerine ödenir. Bu ücrete ilişkin zamanaşımı,
hizmet sözleşmesinin sona erdiği tarihte işlemeye
başlar.
VII. Hizmet belgesi
MADDE 426-
İşveren, işçinin isteği üzerine her zaman, işin
türünü ve süresini içeren bir hizmet belgesi
vermekle yükümlüdür.
İşçinin açıkça istemde bulunması hâlinde, hizmet
belgesinde onun işgörmedeki becerisi ile tutum ve
davranışları da belirtilir.
Hizmet belgesinin zamanında verilmemesinden veya
belgede doğru olmayan bilgiler bulunmasından zarar
gören işçi veya işçiyi işe alan yeni işveren, eski
işverenden tazminat isteyebilir.
E. Sınaî ve fikrî
mülkiyet hakkı
MADDE 427-
Hizmet buluşları
üzerinde işçinin ve işverenin hakları, bunların
kazanılması ile diğer sınaî ve fikrî mülkiyet
hakları konusunda özel kanun hükümleri uygulanır.
F. Hizmet
ilişkisinin devri
I. İşyerinin
tamamının veya bir bölümünün devri
MADDE 428
İşyerinin tamamı veya bir bölümü hukuki bir işlemle
başkasına devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde
veya bir bölümünde mevcut olan hizmet sözleşmeleri,
bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer.
İşçinin hizmet süresine bağlı hakları bakımından,
onun devreden işveren yanında işe başladığı tarih
esas alınır.
Yukarıdaki hükümlere göre devir hâlinde, devirden
önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken
borçlardan, devreden ve devralan işveren
müteselsilen sorumludurlar. Ancak, devreden
işverenin bu yükümlülüklerden doğan sorumluluğu,
devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır.
II. Sözleşmenin
devri
MADDE 429-
Hizmet sözleşmesi,
ancak işçinin yazılı rızası alınmak suretiyle,
sürekli olarak başka bir işverene devredilebilir.
Devir işlemiyle, devralan, bütün hak ve borçları ile
birlikte, hizmet sözleşmesinin işveren tarafı olur.
Bu durumda, işçinin, hizmet süresine bağlı hakları
bakımından, devreden işveren yanında işe başladığı
tarih esas alınır.
G. Sözleşmenin sona
ermesi
I. Belirli süreli
sözleşmede
MADDE 430-
Belirli süreli hizmet sözleşmesi, aksi
kararlaştırılmadıkça, fesih bildiriminde
bulunulmasına gerek olmaksızın, sürenin bitiminde
kendiliğinden sona erer.
Belirli süreli sözleşme, süresinin bitiminden sonra
örtülü olarak sürdürülüyorsa, belirsiz süreli
sözleşmeye dönüşür. Ancak, esaslı bir sebebin
varlığı hâlinde, üst üste belirli süreli hizmet
sözleşmesi kurulabilir.
Taraflardan her biri, on yıldan uzun süreli hizmet
sözleşmesini on yıl geçtikten sonra, altı aylık
fesih bildirim süresine uyarak feshedebilir. Fesih,
ancak bu süreyi izleyen aybaşında hüküm ifade eder.
Sözleşmenin fesih bildirimiyle sona ereceği
kararlaştırılmış ve iki taraf da fesih bildiriminde
bulunmamışsa, sözleşme belirsiz süreli sözleşmeye
dönüşür.
II. Belirsiz süreli
sözleşmede
1. Genel olarak
fesih hakkı
MADDE 431-
Taraflardan her birinin, belirsiz süreli sözleşmeyi
fesih sürelerine uyarak feshetme hakkı vardır.
2. Fesih bildirim
süresi
a. Genel olarak
MADDE 432-
Belirsiz süreli hizmet sözleşmelerinin feshinden
önce, durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir.
Hizmet sözleşmesi; bildirimin diğer tarafa
ulaşmasından başlayarak, hizmet süresi bir yıla
kadar sürmüş olan işçi için iki hafta sonra; bir
yıldan beş yıla kadar sürmüş işçi için dört hafta ve
beş yıldan fazla sürmüş işçi için altı hafta sonra
sona erer.
Bu
süreler kısaltılamaz; ancak sözleşmeyle
artırılabilir.
İşveren, fesih bildirim süresine ait ücreti peşin
vermek suretiyle hizmet sözleşmesini feshedebilir.
Fesih bildirim sürelerinin, her iki taraf için de
aynı olması zorunludur; sözleşmede farklı süreler
öngörülmüşse, her iki tarafa da en uzun olan fesih
bildirim süresi uygulanır.
Hizmet sözleşmesinin askıya alındığı hâllerde fesih
bildirim süreleri işlemez.
b. Deneme süresi
içinde
MADDE 433-
Taraflar, hizmet sözleşmesine iki ayı aşmamak
koşuluyla deneme süresi koyabilirler. Deneme süresi
konulmuşsa taraflar, bu süre içinde fesih süresine
uymak zorunda olmaksızın, hizmet sözleşmesini
tazminatsız feshedebilirler.
İşçinin çalıştığı günler için ücret ve diğer hakları
saklıdır.
III. Feshe karşı
koruma
MADDE 434-
Hizmet sözleşmesinin
fesih hakkının kötüye kullanılarak sona erdirildiği
durumlarda işveren, işçiye fesih bildirim süresine
ait ücretin üç katı tutarında tazminat
ödemekle yükümlüdür.
IV. Derhâl fesih
1. Koşulları
a. Haklı sebepler
MADDE 435-
Taraflardan her biri, haklı sebeplerle sözleşmeyi
derhâl feshedebilir. Sözleşmeyi fesheden taraf,
fesih sebebini yazılı olarak bildirmek zorundadır.
Sözleşmeyi fesheden taraftan, dürüstlük kurallarına
göre hizmet ilişkisini sürdürmesi beklenemeyen bütün
durum ve koşullar, haklı sebep sayılır.
b. İşverenin ödeme
güçsüzlüğüne düşmesi
MADDE 436-
İşverenin ödeme güçsüzlüğüne düşmesi hâlinde işçi,
sözleşmeden doğan hakları uygun bir süre içinde
işveren tarafından güvenceye bağlanmazsa, sözleşmeyi
derhâl feshedebilir.
2. Sonuçları
a. Haklı sebeple
fesihte
MADDE 437-
Haklı fesih sebepleri, taraflardan birinin
sözleşmeye uymamasından doğmuşsa o taraf, sebep
olduğu zararı, hizmet ilişkisine dayanan bütün
haklar göz önünde tutularak, tamamen gidermekle
yükümlüdür.
Diğer durumlarda hâkim, bütün durum ve koşulları göz
önünde tutarak haklı sebeple feshin maddi
sonuçlarını serbestçe değerlendirir.
b. Haklı sebebe
dayanmayan fesihte
MADDE 438-
İşveren, haklı sebep olmaksızın hizmet sözleşmesini
derhâl feshederse işçi, belirsiz süreli
sözleşmelerde, fesih bildirim süresine; belirli
süreli sözleşmelerde ise, sözleşme süresine
uyulmaması durumunda, bu sürelere uyulmuş olsaydı
kazanabileceği miktarı, tazminat olarak isteyebilir.
Belirli süreli hizmet sözleşmesinde işçinin hizmet
sözleşmesinin sona ermesi yüzünden tasarruf ettiği
miktar ile başka bir işten elde ettiği veya bilerek
elde etmekten kaçındığı gelir, tazminattan
indirilir.
Hâkim, bütün durum ve koşulları göz önünde tutarak,
ayrıca miktarını serbestçe belirleyeceği bir
tazminatın işçiye ödenmesine karar verebilir; ancak
belirlenecek tazminat miktarı, işçinin altı aylık
ücretinden fazla olamaz.
c. İşçinin haksız
olarak işe başlamaması veya işi bırakması
MADDE 439-
İşçi, haklı sebep
olmaksızın işe başlamadığı veya aniden işi bıraktığı
takdirde işveren, aylık ücretin dörtte birine eşit
bir tazminat isteme hakkına sahiptir. İşverenin,
ayrıca ek zararlarının giderilmesini isteme hakkı da
vardır.
İşveren zarara uğramamışsa veya uğradığı zarar
işçinin aylık ücretinin dörtte birinden az ise,
hâkim tazminatı indirebilir.
Tazminat isteme hakkı takas yoluyla sona ermemişse
işveren, işçinin işe başlamamasından veya işi
bırakmasından başlayarak otuz gün içinde, dava veya
takip yoluyla bu hakkını kullanmak zorundadır. Aksi
takdirde, tazminat isteme hakkı düşer.
V. İşçinin veya
işverenin ölümü
1. İşçinin ölümü
MADDE 440-
Sözleşme, işçinin ölümüyle kendiliğinden sona erer.
İşveren, işçinin sağ kalan eşine ve ergin olmayan
çocuklarına, yoksa bakmakla yükümlü olduğu kişilere,
ölüm gününden başlayarak bir aylık; hizmet ilişkisi
beş yıldan uzun bir süre devam etmişse, iki aylık
ücret tutarında bir ödeme yapmakla yükümlüdür.
2. İşverenin ölümü
MADDE 441-
İşverenin ölümü hâlinde, yerini mirasçıları alır. Bu
durumda işyerinin tamamının veya bir bölümünün devri
ile gerçekleşen hizmet ilişkisinin devrine ilişkin
hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
Hizmet sözleşmesi ağırlıklı olarak işverenin
kişiliği dikkate alınmak suretiyle kurulmuşsa, onun
ölümüyle kendiliğinden
sona erer. Ancak, işçi sözleşmenin süresinden
önce sona ermesi yüzünden uğradığı zarar için,
mirasçılardan hakkaniyete uygun bir tazminat
isteminde bulunabilir.
VI. Sözleşmenin sona
ermesinin sonuçları
1. Borçların muaccel
olması
MADDE 442-
Sözleşmenin sona
ermesiyle, sözleşmeden doğan bütün borçlar muaccel
olur.
Muacceliyet anı, işçinin aracılığı suretiyle kurulan
hukuki ilişkilerde üçüncü kişinin üstlendiği borç,
hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra tamamen
veya kısmen ifa edilecekse altı aya; dönemsel
edimler içeren ilişkilerde bir yıla; sigorta
sözleşmelerinde veya ifası altı aydan uzun bir
süreye yayılmış olan işlerde ise iki yıla kadar,
yazılı bir anlaşmayla ertelenebilir.
Üretilenden pay verilmesi öngörülen hâllerde ürün
payı belirlenir belirlenmez, cirodan veya kârdan pay
verilmesi kararlaştırılan hâllerde ise pay, hesap
dönemini izleyen en geç üç ay sonunda muaccel olur.
2. Geri verme
yükümlülüğü
MADDE 443-
Sözleşmenin sona ermesi durumunda, taraflardan her
biri, diğerinden veya üçüncü bir kişiden diğerinin
hesabına, hizmetle ilişkili olarak almış olduğu
şeyleri geri vermekle yükümlüdür.
İşçi, özellikle motorlu taşıtları ve trafik izin
belgelerini, alacaklarından fazla olduğu ölçüde
ücret ve masraf avanslarını geri vermekle
yükümlüdür.
Tarafların hapis hakları saklıdır.
VII. Rekabet yasağı
1. Koşulları
MADDE 444-
Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı,
sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir
biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi
hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip
işletmede çalışmaktan veya
bunların
dışında, rakip işletmeyle başka türden bir
menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı
yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye
müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin
yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı
sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin
kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep
olacak nitelikteyse geçerlidir.
2. Sınırlandırılması
MADDE 445-
Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini
hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek
biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun
olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum
ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.
Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün
durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve
işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de
hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak
suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından
sınırlayabilir.
3. Aykırı
davranışların sonuçları
MADDE 446-
Rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu
olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle
yükümlüdür.
Yasağa aykırı davranış bir ceza koşuluna bağlanmışsa
ve sözleşmede aksine bir hüküm de yoksa, işçi
öngörülen miktarı ödeyerek rekabet yasağına ilişkin
borcundan kurtulabilir; ancak, işçi bu miktarı aşan
zararı gidermek zorundadır.
İşveren, ceza koşulu ve doğabilecek ek zararlarının
ödenmesi dışında, sözleşmede yazılı olarak açıkça
saklı tutması koşuluyla, kendisinin ihlal veya
tehdit edilen menfaatlerinin önemi ile işçinin
davranışı haklı gösteriyorsa, yasağa aykırı
davranışa son verilmesini de isteyebilir.
4. Sona ermesi
MADDE 447-
Rekabet yasağı, işverenin bu yasağın sürdürülmesinde
gerçek bir yararının olmadığı belirlenmişse sona
erer.
Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın işveren
tarafından veya işverene yüklenebilen bir nedenle
işçi tarafından feshedilirse, rekabet yasağı sona
erer.
İKİNCİ AYIRIM
Pazarlamacılık
Sözleşmesi
A. Tanımı ve
kurulması
I. Tanımı
MADDE 448-
Pazarlamacılık
sözleşmesi, pazarlamacının sürekli olarak, bir
ticari işletme sahibi işveren hesabına ve
işletmesinin dışında, her türlü işlemin yapılmasına
aracılık etmeyi veya yazılı anlaşma varsa, bu
anlaşmada belirtilen işlemleri yapmayı, işletme
sahibi işverenin de buna karşılık ücret ödemeyi
üstlendiği sözleşmedir.
II. Kurulması
MADDE 449-
Pazarlamacılık
sözleşmesi, sözleşmenin süresini, sona ermesini,
pazarlamacının yetkilerini, ücret ve masrafların
nasıl ödeneceğini, taraflardan birinin yerleşim yeri
yabancı ülkede ise uygulanacak hukukun ve yetkili
mahkemenin hangisi olduğunu içerir.
Yukarıdaki fıkra uyarınca sözleşmede yer alması
öngörülen hususlar taraflarca belirlenmemişse, kanun
hükümleri ve alışılmış hizmet koşulları uygulanır.
B. Pazarlamacının
yükümlülük ve yetkileri
I. Yükümlülükleri
MADDE 450-
Pazarlamacı, talimata
uymamasını zorunlu kılan haklı bir sebep olmadıkça,
kendisine verilen talimata uygun olarak müşterileri
ziyaret etmekle yükümlüdür; işverenin izni
olmadıkça, kendisi veya üçüncü kişiler hesabına
işlem yapamaz, aracılık edemez.
Pazarlamacı, işlem yapmaya yetkiliyse, talimatta
öngörülen fiyatlara ve diğer işlem koşullarına uymak
zorundadır; işveren razı olmadıkça, bunlarda
değişiklik yapamaz.
Pazarlamacı, pazarlama faaliyetleri ile ilgili
olarak düzenli biçimde ayrıntılı bilgi vermek,
aldığı siparişleri işverene derhâl ulaştırmak ve
müşteri çevresini ilgilendiren önemli olayları
bildirmekle yükümlüdür.
II. Garanti
MADDE 451-
Pazarlamacının,
müşterilerin ödememelerinden veya diğer
yükümlülüklerini ifa etmemelerinden sorumlu
olacağına ya da alacağın tahsili için yapılacak
masrafları tamamen veya kısmen karşılayacağına
ilişkin anlaşmalar, kesin olarak hükümsüzdür.
Pazarlamacı, kendi müşteri çevresiyle işlem
yapıyorsa, müşterilerin borçlarını ifa etmemesi
durumunda, işverenin her bir işlemde uğrayacağı
zararın dörtte birini geçmemek üzere karşılamayı,
uygun bir ek komisyon kararlaştırılması koşuluyla
yazılı olarak üstlenebilir.
Sigorta sözleşmelerinde aracılık yapan
pazarlamacılar, bir primin tamamının veya bir
kısmının ödenmemesi sebebiyle, bunun tahsili için
dava veya icra takibi yoluna başvurulması durumunda,
bu amaçla yapılacak masrafların en çok yarısını
karşılayacaklarını, yazılı olarak üstlenebilirler.
III. Yetkileri
MADDE 452-
Aksine yazılı anlaşma
olmadıkça pazarlamacı, sadece işlemlere aracılık
etmeye yetkilidir.
Pazarlamacı, işlem yapmaya yetkili kılınmışsa
yetkisi, bu işlerin icrası için gereken bütün olağan
hukuki işlem ve fiilleri kapsar; özel yetki
verilmedikçe müşterilerden tahsilat yapamaz ve ödeme
günlerini değiştiremez.
C. İşverenin özel
yükümlülükleri
I. Faaliyet alanı
MADDE 453-
Pazarlamacıya belirli
bir pazarlama alanında veya belirli bir müşteri
çevresinde faaliyette bulunma yetkisi verilmiş ve
aksine yazılı anlaşma da yapılmamışsa işveren,
başkalarına aynı alan veya çevrede faaliyette
bulunma yetkisi veremez; ancak, kendisi üçüncü
kişilerle işlem yapabilir.
Sözleşmenin pazarlama alanı veya müşteri çevresine
ilişkin hükmünün değiştirilmesini gerektiren bir
sebep varsa işveren, söz konusu hükmü, sözleşmede
fesih bildirim süresi öngörülmüş olsa bile, bu
süreye uymadan tek taraflı olarak değiştirebilir;
ancak, bu durumda pazarlamacının tazminat ve hizmet
sözleşmesini haklı sebeple sona erdirme hakkı
saklıdır.
II. Ücret
1. Genel olarak
MADDE 454-
İşveren, pazarlamacıya
sadece belirli bir miktardan veya bu miktarla
birlikte komisyondan oluşan bir ücret ödemekle
yükümlüdür.
Ücretin tamamının veya önemli kısmının komisyondan
oluşacağına ilişkin yazılı anlaşma, kararlaştırılan
komisyonun, pazarlamacının faaliyetinin uygun
karşılığını oluşturması koşuluyla geçerlidir.
Deneme süresi için ödenecek ücret, serbestçe
kararlaştırılabilir. Ancak, deneme süresi iki ayı
geçemez.
2. Komisyon
MADDE 455-
Pazarlamacı, belirli
bir pazarlama alanı veya belirli bir müşteri
çevresinde faaliyette bulunma yetkisi sadece
kendisine verilmişse, kendisinin veya işverenin bu
alan veya çevrede yaptığı bütün işlerde
kararlaştırılmış ya da alışılmış olan komisyonun
ödenmesini isteyebilir.
Belirli bir pazarlama alanı veya belirli müşteri
çevresinde faaliyette bulunma yetkisi pazarlamacıyla
birlikte başkalarına da verilmişse pazarlamacıya,
sadece kendisinin aracılık ettiği veya bizzat
yaptığı işler için komisyon ödenir.
Komisyonun muaccel olması anında, yapılan işin
değeri henüz kesin olarak belirlenemiyorsa komisyon,
önce alışılmış olan en az değeri üzerinden, geri
kalanı ise, en geç işin yerine getirilmesinde
ödenir.
3. Pazarlama
faaliyetinin engellenmesi
MADDE 456-
Pazarlamacının
pazarlama işlerini yürütmesi, kendi kusuru
olmaksızın imkânsız hâle gelir ve sözleşme veya
kanun gereği bu hâlde bile kendisine ücret ödenmesi
gerekirse ücret, sabit ücrete ve komisyonun kaybı
sebebiyle ödenebilecek uygun tazminata göre
belirlenir. Ancak komisyon, ücretin beşte birinden
az ise, komisyon kaybı sebebiyle tazminat
ödenmeyeceği yazılı olarak kararlaştırılabilir.
Pazarlamacı, pazarlama işlerini kendi kusuru
olmaksızın yürütme imkânını bulamamasına karşın
ücretinin tamamını almışsa, işverenin istemi
üzerine, kendisinin yapabileceği ve kendisinden
beklenebilecek işleri onun işletmesinde yapmakla
yükümlüdür.
III. Harcamalar
MADDE 457-
Pazarlamacı, aynı
zamanda birden fazla işveren hesabına faaliyette
bulunuyorsa, aksi yazılı şekilde
kararlaştırılmadıkça, her işveren, pazarlamacının
harcamalarına eşit olarak katılmakla yükümlüdür.
Harcamaların
tamamen veya kısmen sabit ücrete veya komisyona
dâhil edilmesine ilişkin anlaşmalar kesin olarak
hükümsüzdür.
IV. Hapis hakkı
MADDE 458-
Pazarlamacılık
ilişkisinden doğan muaccel alacaklar ile işverenin
ödeme güçsüzlüğüne düşmesi durumunda, henüz muaccel
olmayan alacakların güvence altına alınması için
pazarlamacı, taşınırlar, kıymetli evrak ve tahsil
yetkisine dayanarak müşterilerden almış olduğu
paralar üzerinde hapis hakkına sahiptir.
Pazarlamacı, araç ve taşıma belgelerini, fiyat
tarifelerini, müşterilerle ilgili kayıtlar ile diğer
belgeleri alıkoyamaz.
D. Sona ermesi
I. Özel fesih süresi
MADDE 459-
Komisyon, sabit ücretin
en az beşte birini oluşturuyor ve önemli mevsimlik
dalgalanmalardan etkileniyorsa işveren, bir
önceki mevsimin sona ermesinden beri
kendisiyle çalışmaya devam eden pazarlamacının
sözleşmesini, yeni mevsim sırasında iki aylık fesih
süresine uyarak feshedebilir.
Aynı koşullar altında pazarlamacı da, kendisini bir
önceki mevsim sonuna kadar çalıştırmış ve bundan
sonra da çalıştırmaya devam eden işverene karşı, bir
sonraki mevsimin başlamasına kadar olan dönemde, iki
aylık fesih süresine uyarak sözleşmeyi feshedebilir.
II. Özel sonuçlar
MADDE 460-
Sözleşmenin sona ermesi
hâlinde, pazarlamacının bizzat yaptığı veya
yapılmasına aracılık ettiği bütün işlemler ile kabul
ve yerine getirme zamanına bakılmaksızın,
sözleşmenin sona ermesine kadar işverene iletilen
bütün siparişler için komisyon ödenir.
Sözleşmenin sona ermesi hâlinde pazarlamacı,
pazarlamacılık faaliyetinde bulunması için kendisine
verilen örnek ve modelleri, fiyat tarifelerini,
müşterilerle ilgili kayıtları ve diğer belgeleri
işverene geri vermekle yükümlüdür. Ancak,
pazarlamacının hapis hakkı saklıdır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Evde Hizmet Sözleşmesi
A.Tanımı ve çalışma
koşulları
I. Tanımı
MADDE 461-
Evde hizmet sözleşmesi, işverenin verdiği işi,
işçinin kendi evinde veya belirleyeceği başka bir
yerde, bizzat veya aile bireyleriyle birlikte bir
ücret karşılığında görmeyi üstlendiği sözleşmedir.
II.
Çalışma koşullarının bildirilmesi
MADDE 462-
İşveren, işçiye her yeni iş verişinde genel çalışma
koşulları dışında kalan ve o işe özgü özellikleri
bildirir; gerekiyorsa işçi tarafından sağlanacak
malzemeyi, bu malzemenin sağlanması için kendisine
ne miktarda ödemede bulunacağını ve iş için
ödeyeceği ücreti de işçiye yazılı olarak bildirir.
İşin verilmesinden önce malzeme için ödenecek bedel
ve iş için ödenecek ücret yazıyla bildirilmemişse,
bu işlerde uygulanan alışılmış bedel ve ücret
ödenir.
III. İşçinin özel
borçları
1. İşin yapılması
MADDE 463-
İşçi, işe zamanında başlamak, işi kararlaştırılan
zamanda bitirmek ve çalışmanın sonucunu işverene
teslim etmekle yükümlüdür.
İş, işçinin kusuruyla ayıplı olarak görülmüşse işçi,
giderilmesi mümkün olan ayıpları, masrafı kendisine
ait olmak üzere gidermek zorundadır.
2. Malzeme ve iş
araçları
MADDE 464-
Malzeme ve iş araçları
işveren tarafından sağlanmışsa, işçi bunları gereken
özeni göstererek kullanmak, bundan dolayı hesap
vermek, ayrıca kalan malzeme ile iş araçlarını da
işverene teslim etmekle yükümlüdür.
İşçi işi görürken, kendisine teslim edilen
malzemenin veya iş araçlarının bozuk olduğunu
belirlerse, durumu hemen işverene bildirir ve işe
devam etmeden önce, onun talimatını bekler.
İşçi, kendisine teslim edilen malzeme veya iş
araçlarını kendi kusuruyla kullanılmaz hâle
getirirse, işverene karşı onun kullanılmaz hâle
geldiği gündeki rayiç bedeli kadar sorumludur.
IV. İşverenin özel
borçları
1. Ürünün kabulü
MADDE 465-
İşveren, işçinin üreterek teslim ettiği ürünü
inceler; varsa bulduğu ayıpları teslimden başlayarak
bir hafta içinde işçiye bildirir. Süresinde bildirim
yapılmamışsa, ürün mevcut durumuyla kabul edilmiş
sayılır.
2. Ücret
a. Ödenmesi
MADDE 466-
Yapılan işin ücreti,
işçi, işveren tarafından aralıksız olarak
çalıştırıldığı takdirde, onbeş günde bir veya
işçinin rızasıyla ayda bir; aralıklı olarak
çalıştırıldığı takdirde, ürünün her tesliminde
ödenir.
Her ücret ödenmesinde işçiye, bir hesap özeti
verilir. Hesap özetinde, varsa kesintilerin miktarı
ve sebebi de gösterilir.
b. Çalışmanın
engellenmesi hâlinde
MADDE 467-
İşçiyi aralıksız biçimde çalıştıran işveren, ürünü
kabulde temerrüde düştüğü veya işçinin kişiliğinden
kaynaklanan sebeplerle ve kusuru olmaksızın çalışma
engellendiği takdirde, hizmet ediminin engellenmesi
durumundaki ücret ödenmesine ilişkin hükümler
gereğince, ona ücretini ödemekle yükümlüdür. Diğer
durumlarda işveren, bu hükümlere göre ücret ödemekle
yükümlü değildir.
V. Sona ermesi
MADDE 468-
İşçiye deneme amacıyla
bir iş
verilmişse, aksi kararlaştırılmadıkça,
sözleşme deneme süresi için kurulmuş sayılır.
İşçi, işveren tarafından aralıksız olarak
çalıştırıldığı takdirde, aksi kararlaştırılmadıkça,
sözleşme belirsiz süreyle yapılmış sayılır; diğer
durumlarda sözleşmenin belirli süreyle yapıldığı
kabul edilir.
B. Genel hükümlerin
uygulanması
MADDE 469-
Pazarlamacılık sözleşmesine ve evde hizmet
sözleşmesine ilişkin hüküm bulunmayan hâllerde,
hizmet sözleşmesinin genel hükümleri uygulanır.
YEDİNCİ BÖLÜM
Eser Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 470-
Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana
getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir
bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.
B. Hükümleri
I. Yüklenicinin
borçları
1. Genel olarak
MADDE 471-
Yüklenici, üstlendiği
edimleri
işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek,
sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.
Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun
belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen
basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken
meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas
alınır.
Yüklenici, meydana
getirilecek eseri doğrudan doğruya kendisi yapmak
veya kendi yönetimi altında yaptırmakla yükümlüdür.
Ancak, eserin meydana getirilmesinde yüklenicinin
kişisel özellikleri önem taşımıyorsa, işi başkasına
da yaptırabilir.
Aksine âdet veya anlaşma olmadıkça yüklenici, eserin
meydana getirilmesi için kullanılacak olan araç ve
gereçleri kendisi sağlamak zorundadır.
2. Malzeme
bakımından
MADDE 472-
Malzeme yüklenici
tarafından sağlanmışsa yüklenici, bu malzemenin
ayıplı olması yüzünden işsahibine karşı, satıcı gibi
sorumludur.
Malzeme işsahibi tarafından sağlanmışsa yüklenici,
onları gereken özeni göstererek kullanmakla ve
bundan dolayı hesap ve artanı geri vermekle
yükümlüdür.
Eser meydana getirilirken, işsahibinin sağladığı
malzemenin veya eserin yapılması için gösterdiği
yerin ayıplı olduğu anlaşılır veya eserin gereği
gibi ya da zamanında meydana getirilmesini tehlikeye
düşürecek başka bir durum ortaya çıkarsa, yüklenici
bu durumu hemen işsahibine bildirmek zorundadır;
bildirmezse bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur.
3. İşe başlama ve
yürütme
MADDE 473-
Yüklenicinin işe zamanında başlamaması veya sözleşme
hükümlerine aykırı olarak işi geciktirmesi ya da
işsahibine yüklenemeyecek bir sebeple ortaya çıkan
gecikme yüzünden bütün tahminlere göre yüklenicinin
işi kararlaştırılan zamanda bitiremeyeceği açıkça
anlaşılırsa, işsahibi teslim için belirlenen günü
beklemek zorunda olmaksızın sözleşmeden dönebilir.
Meydana getirilmesi sırasında, eserin yüklenicinin
kusuru yüzünden ayıplı veya sözleşmeye aykırı olarak
meydana getirileceği açıkça görülüyorsa, işsahibi
bunu önlemek üzere
vereceği
veya verdireceği
uygun bir
süre içinde
yükleniciye,
ayıbın
veya aykırılığın giderilmesi; aksi takdirde
hasar ve masrafları kendisine ait olmak üzere,
onarımın veya işe devamın bir üçüncü kişiye
verileceği konusunda ihtarda bulunabilir.
4. Ayıp sebebiyle
sorumluluk
a. Ayıbın
belirlenmesi
MADDE 474-
İşsahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan
akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden
geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre
içinde yükleniciye bildirmek zorundadır.
Taraflardan her biri, giderini karşılayarak, eserin
bilirkişi tarafından gözden geçirilmesini ve sonucun
bir raporla belirlenmesini isteyebilir.
b. İşsahibinin
seçimlik hakları
MADDE 475-
Eserdeki ayıp sebebiyle
yüklenicinin sorumlu olduğu hâllerde işsahibi,
aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:
1.
Eser işsahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet
gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da
sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa
sözleşmeden dönme.
2.
Eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim
isteme.
3.
Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün
masrafları yükleniciye ait olmak üzere, eserin
ücretsiz onarılmasını isteme.
İşsahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme
hakkı saklıdır.
Eser, işsahibinin taşınmazı üzerinde yapılmış olup,
sökülüp kaldırılması aşırı zarar doğuracaksa
işsahibi, sözleşmeden dönme hakkını kullanamaz.
c. İşsahibinin
sorumluluğu
MADDE 476-
Eserin ayıplı olması, yüklenicinin açıkça yaptığı
ihtara karşın, işsahibinin verdiği talimattan doğmuş
bulunur veya herhangi bir sebeple işsahibine
yüklenebilecek olursa işsahibi, eserin ayıplı
olmasından doğan haklarını kullanamaz.
d. Eserin kabulü
MADDE 477-
Eserin açıkça veya
örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü
sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından
kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme
sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için
sorumluluğu devam eder.
İşsahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı
ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır.
Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa işsahibi,
gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek
zorundadır; bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır.
e. Zamanaşımı
MADDE 478-
Yüklenici ayıplı bir
eser meydana getirmişse, bu sebeple açılacak
davalar, teslim tarihinden başlayarak, taşınmaz
yapılar dışındaki eserlerde iki yılın; taşınmaz
yapılarda ise beş yılın ve yüklenicinin ağır kusuru
varsa, ayıplı eserin niteliğine bakılmaksızın yirmi
yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
II. İşsahibinin
borçları
1. Bedelin
muacceliyeti
MADDE 479-
İşsahibinin bedel
ödeme borcu,
eserin teslimi anında muaccel olur.
Eserin parça parça teslim edilmesi kararlaştırılmış
ve bedel parçalara göre belirlenmişse, her parçanın
bedeli onun teslimi anında muaccel olur.
2. Bedel
a. Götürü bedel
MADDE 480-
Bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenici, eseri o
bedelle meydana getirmekle yükümlüdür. Eser,
öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa
bile yüklenici, belirlenen bedelin artırılmasını
isteyemez.
Ancak, başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip
de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar,
taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin
yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse
yüklenici, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara
uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı
taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme
hakkına sahiptir. Dürüstlük kurallarının
gerektirdiği durumlarda yüklenici, ancak fesih
hakkını kullanabilir.
Eser, öngörülenden az emek ve masrafı gerektirmiş
olsa bile işsahibi, belirlenen bedelin tamamını
ödemekle yükümlüdür.
b. Değere göre bedel
MADDE 481-
Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık
olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda
eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak
belirlenir.
C. Sözleşmenin sona
ermesi
I.Yaklaşık bedelin
aşılması
MADDE 482-
Başlangıçta yaklaşık olarak belirlenen bedelin,
işsahibinin kusuru olmaksızın aşırı ölçüde aşılacağı
anlaşılırsa işsahibi, eser henüz tamamlanmadan veya
tamamlandıktan sonra sözleşmeden dönebilir.
Eser, işsahibinin arsası üzerine yapılıyorsa
işsahibi, bedelden uygun bir miktarın indirilmesini
isteyebileceği gibi, eser henüz tamamlanmamışsa,
yükleniciyi işe devamdan alıkoyarak, tamamlanan
kısım için hakkaniyete uygun bir bedel ödemek
suretiyle sözleşmeyi feshedebilir.
II. Eserin yok
olması
MADDE 483-
Eser teslimden önce
beklenmedik olay sonucu yok olursa işsahibi, eseri
teslim almada temerrüde düşmedikçe yüklenici,
yaptığı işin ücretini ve giderlerinin ödenmesini
isteyemez. Bu durumda malzemeye gelen hasar, onu
sağlayana ait olur.
Eserin işsahibince verilen malzeme veya gösterilen
arsanın ayıbı veya işsahibinin talimatına uygun
yapılması yüzünden yok olması durumunda yüklenici,
doğabilecek olumsuz sonuçları zamanında bildirmişse,
yaptığı işin değerini ve bu değere girmeyen
giderlerinin ödenmesini isteyebilir. İşsahibinin
kusuru varsa, yüklenicinin ayrıca zararının
giderilmesini de isteme hakkı vardır.
III. Tazminat
karşılığı fesih
MADDE 484-
İşsahibi, eserin tamamlanmasından önce yapılmış olan
kısmın karşılığını ödemek ve yüklenicinin bütün
zararlarını gidermek koşuluyla sözleşmeyi
feshedebilir.
IV. İşsahibi
yüzünden ifanın imkânsızlaşması
MADDE 485-
Eserin tamamlanması, işsahibi ile ilgili beklenmedik
olay dolayısıyla imkânsızlaşırsa yüklenici, yaptığı
işin değerini ve bu değere girmeyen giderlerini
isteyebilir.
İfa imkânsızlığının ortaya çıkmasında işsahibi
kusurluysa, yüklenicinin ayrıca tazminat isteme
hakkı vardır.
V. Yüklenicinin
ölümü veya yeteneğini kaybetmesi
MADDE 486-
Yüklenicinin kişisel özellikleri göz önünde
tutularak yapılmış olan sözleşme, onun ölümü veya
kusuru olmaksızın eseri tamamlama yeteneğini
kaybetmesi durumunda kendiliğinden sona erer. Bu
durumda işsahibi, eserin tamamlanan kısmından
yararlanabilecek ise, onu kabul etmek ve karşılığını
vermekle yükümlüdür.
SEKİZİNCİ BÖLÜM
Yayım Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 487-
Yayım sözleşmesi, bir fikir ve sanat eseri sahibinin
veya halefinin, o eseri yayımlanmak üzere yayımcıya
bırakmayı, yayımcının da onu çoğaltarak yayımlamayı
üstlendiği sözleşmedir.
B. Şekli
MADDE 488-
Yayım sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde
yapılmış olmasına bağlıdır.
C. Hükümleri
I. Yayımlatma
hakkının geçişi ve sorumluluk
MADDE 489-
Yayım sözleşmesiyle eser sahibinin hakları,
sözleşmenin ifasının gerektirdiği ölçüde ve süreyle
yayımcıya geçer.
Yayımlatan, yayımcıya karşı, sözleşmenin kurulduğu
anda eseri yayımlatma hakkının bulunmamasından
sorumlu olduğu gibi, eser korunmakta ise, telif
hakkının olmamasından da sorumludur.
Eserin tamamı veya bir bölümü yayımlanmak üzere
başka bir yayımcıya bırakılmış ya da yayımlatanın
bilgisi altında yayımlanmış ise yayımlatan, yayım
sözleşmesinin yapılmasından önce, bunu karşı tarafa
bildirmek zorundadır.
II. Yayımlatanın
tasarruf hakkı
MADDE 490-
Yayımlatan, sözleşmede kararlaştırılan süre sona
ermedikçe veya süre belirlenmemişse kararlaştırılan
baskı adedinin tükenmesi için alışılmış süre
geçmedikçe, eserin tamamı veya bir bölümü üzerinde,
yayımcının zararına olacak biçimde tasarrufta
bulunamaz.
Süreli yayınlarda yer alan kısa yazılar, yayımlatan
tarafından her zaman, başka yerde de
yayımlatılabilir.
Yayımlatan, toplama bir eserin kendisine ait
bölümlerini veya dergilerde çıkan uzun yazılarını,
yayımın bitmesinden başlayarak üç ay geçmedikçe
yeniden yayımlatamaz.
III. Basım sayısı ve
baskı adedinin belirlenmesi
MADDE 491-
Sözleşmede basım sayısı belirtilmemişse, yayımcının
ancak bir basım yapma hakkı vardır.
Taraflar, sözleşmenin süresini veya baskı adedini
kararlaştırmak zorundadırlar.
Sözleşmede yayımcıya belirli birkaç basım veya bütün
yeni basımları yapma yetkisi verildiği hâllerde,
yayımcı eserin baskı adedi tükenmiş iken yeni bir
basım yapmayı ihmal ederse, yayımlatan yeni basım
için yayımcıya uygun bir süre verir. Yayımcı,
verilen süre içinde basımı gerçekleştirmezse;
yayımlatan sözleşmeden cayabilir.
IV. Çoğaltma ve
dağıtım
MADDE 492-
Yayımcı, eseri hiçbir kısaltma, ekleme ve değişiklik
yapmaksızın uygun biçimde çoğaltmakla yükümlüdür;
ayrıca, satışın artırılması için gerekli tanıtım ve
dağıtımı yapmak ve bu konuda her türlü önlemi almak
zorundadır.
Satış fiyatını, eserin satılmasını güçleştirmemek
koşuluyla yayımcı belirler.
V. Düzeltme ve
iyileştirme
MADDE 493-
Yayımcının menfaatlerini zedelememek ve onun
sorumluluğunu artırmamak koşuluyla, eser sahibi
eserde düzeltme ve iyileştirme, halefleri ise ancak
güncelleştirme yapabilir. Bu düzeltme ve iyileştirme
gerektirdiği hâlde sözleşmede öngörülmemiş giderler,
yayımlatan tarafından karşılanır.
Yayımcı, eser sahibine eserini iyileştirme,
haleflerine de güncelleştirme imkânı vermeden yeni
bir basım yapamaz ve onu çoğaltamaz.
VI. Birarada basım
ve ayrı ayrı yayım
MADDE 494-
Bir eser sahibinin birden çok eserini ayrı ayrı
yayımlama hakkı, yayımcıya bunların bir arada
basılması yetkisini vermez.
Aynı şekilde, eser sahibinin bütün eserlerini veya
bunlardan yalnız bir türünü birarada yayımlama
hakkı, yayımcıya bunlar içinden her birinin ayrı
ayrı basıp yayma hakkını vermez.
VII. Çeviri hakkı
MADDE 495-
Çeviri hakkının yayımcıya geçebilmesi, bunun
sözleşmede açıkça belirtilmiş olmasına bağlıdır.
VIII. Bedel isteme
hakkı
1. Bedelin
belirlenmesi
MADDE 496-
Sözleşmede aksi kararlaştırılmış olmadıkça
yayımlatan, bedel ödenmesini isteyebilir.
Bedel ödenmesi gereken hâllerde ödenecek miktar
belli değilse bedel, hâkim tarafından belirlenir.
Yayımcının birden fazla basım yapma hakkı varsa, ilk
basım için kararlaştırılan bedel ve diğer
koşulların, sonraki basımlar için de uygulanacağı
kabul edilmiş sayılır.
2. Bedelin ödenme
zamanı, satış hesapları ve bedelsiz alma hakkı
MADDE 497-
Bedel, eser bütün olarak yayımlanacaksa tamamının;
cilt, fasikül, forma gibi bölümler hâlinde
yayımlanacaksa, her bölümün basımından ve satışa
hazır duruma getirilmesinden sonra ödenir.
Taraflar, bedeli satış miktarına bağlamışlarsa
yayımcı, satış hesaplarını tutmak, çıkarmak ve
teamüle uygun ispat edici belgeleri hazırlamakla
yükümlüdür.
Aksi kararlaştırılmadıkça yayımlatanın, eserden,
teamül uyarınca verilmesi gereken miktarda bedelsiz
alma hakkı vardır.
D. Sona ermesi
I. Eserin yok olması
MADDE 498-
Eser, yayımcıya teslimden sonra beklenmedik hâl
sonucu yok olsa bile, yayımcı bedeli ödemekle
yükümlüdür.
Eserin başka bir örneği kendisinde varsa, eser
sahibinin bu örneği yayımcıya vermesi gerekir; başka
bir örneği bulunmamakla birlikte, az bir çabayla
yeniden meydana getirilebilecekse eser sahibi, eseri
meydana getirerek teslim etmekle yükümlüdür. Eser
sahibi her iki durumda da uygun bir karşılık
isteyebilir.
II. Basılanın yok
olması
MADDE 499-
Eserin tamamlanmış olan baskı adedinin tamamı veya
bir bölümü, satışa sunulmadan önce beklenmedik hâl
sonucu yok olursa yayımcı, yayımlatana ayrıca bir
bedel ödemeksizin yok olan miktarı, gideri kendisine
ait olmak üzere yeniden basabilir.
Yayımcı, aşırı masraf gerektirmeksizin yok olanların
yerine yenilerini koyabilecek ise, bunu yapmakla
yükümlüdür.
III. Kişisel
sebeplerle sona ermesi
MADDE 500-
Eser sahibi eseri tamamlamadan önce ölür veya
tamamlama yeteneğini yitirir ya da eseri tamamlaması
kendi kusuru olmaksızın imkânsız duruma gelirse,
sözleşme kendiliğinden sona erer. Ancak,
sözleşmenin tamamı veya bir bölümünün yerine
getirilmesi mümkün ve hakkaniyete uygun bulunursa
hâkim, sözleşme ilişkisinin devam etmesine ve bunun
için gereken değişikliklerin yapılmasına karar
verebilir.
Yayımcı iflas ederse yayımlatan, eseri başka bir
yayımcıya verebilir; ancak, iflas anında henüz
muaccel olmamış borcun yerine getirileceği
konusunda güvence gösterilmişse, yayımlatan eseri
başka bir yayımcıya veremez.
E. Sipariş üzerine
yayım sözleşmesi
MADDE 501-
Bir veya birkaç kişi,
yayımcının belirlediği plana göre bir eser meydana
getirmeyi üstlenirlerse, sadece sözleşmeyle
kararlaştırılan ücrete hak kazanırlar.
Bu
durumda, sözleşme konusu mali haklar yayımcıya ait
olur.
DOKUZUNCU BÖLÜM
Vekâlet İlişkileri
BİRİNCİ AYIRIM
Vekâlet Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 502-
Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir
işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği
sözleşmedir.
Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun
düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan
işgörme sözleşmelerine de uygulanır.
Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak
kazanır.
B. Kurulması
MADDE 503-
Kendisine bir işin
görülmesi önerilen kişi, bu işi görme konusunda
resmî sıfata sahipse veya işin yapılması mesleğinin
gereği ise ya da bu gibi işleri kabul edeceğini
duyurmuşsa, bu öneri onun tarafından hemen
reddedilmedikçe, vekâlet sözleşmesi kurulmuş
sayılır.
C. Hükümleri
I. Vekâletin kapsamı
MADDE 504-
Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça
gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre
belirlenir.
Vekâlet, özellikle vekilin üstlendiği işin görülmesi
için gerekli hukuki işlemlerin yapılması yetkisini
de kapsar.
Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz,
sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın
ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo
taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil
olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile
sınırlandıramaz.
II. Vekilin borçları
1. Talimata uygun
ifa
MADDE 505-
Vekil, vekâlet verenin açık talimatına uymakla
yükümlüdür. Ancak, vekâlet verenden izin alma imkânı
bulunmadığında, durumu bilseydi onun da izin
vereceği açık olan hâllerde, vekil talimattan
ayrılabilir.
Bunun dışındaki durumlarda vekil, talimattan
ayrılırsa, bundan doğan zararı karşılamadıkça işi
görmüş olsa bile, vekâlet borcunu ifa etmiş olmaz.
2. Şahsen ifa,
sadakat ve özen gösterme
a. Genel olarak
MADDE 506-
Vekil, vekâlet borcunu
bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki
verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün
kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin
haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle
yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun
belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri
üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken
davranış esas alınır.
b. İşin üçüncü
kişiye gördürülmesi hâlinde
MADDE 507-
Vekil, yetkisi dışına çıkarak işi başkasına
gördürdüğünde, onun fiilinden kendisi yapmış gibi
sorumludur.
Vekil başkasına vekâlet vermeye yetkili ise, sadece
seçmede ve talimat vermede gerekli özeni göstermekle
yükümlüdür.
Vekâlet veren, her iki durumda da vekilin
kendi yerine koyduğu kişiye karşı sahip olduğu
hakları, doğrudan doğruya o kişiye karşı ileri
sürebilir.
3. Hesap verme
MADDE 508-
Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin
hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak
aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür.
Vekil, vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın
faizini de ödemekle yükümlüdür.
4. Edinilen hakların
vekâlet verene geçişi
MADDE 509-
Vekilin, kendi adına ve
vekâlet veren hesabına gördüğü işlerden doğan üçüncü
kişilerdeki alacağı, vekâlet verenin vekile karşı
bütün borçlarını ifa ettiği anda, kendiliğinden
vekâlet verene geçer.
Vekilin iflası hâlinde vekâlet veren, bu alacağın
kendisine geçmiş olduğunu iflas masasına karşı da
ileri sürebilir.
Vekâlet veren, vekilin kendi adına ve vekâlet veren
hesabına edinmiş olduğu taşınır eşyanın iflas
masasından ayrılarak kendisine verilmesini
isteyebilir. Vekilin sahip olduğu hapis hakkından
iflas masası da yararlanır.
III. Vekâlet verenin
borçları
MADDE 510-
Vekâlet veren,
vekâletin gereği gibi ifası için vekilin yaptığı
giderleri ve verdiği avansları faiziyle birlikte
ödemek ve yüklendiği borçlardan onu kurtarmakla
yükümlüdür.
Vekil, vekâletin ifası sebebiyle uğradığı zararın
giderilmesini vekâlet verenden isteyebilir. Ancak
vekâlet veren, kusuru bulunmadığını ispat ederek bu
sorumluluktan kurtulabilir.
IV. Birlikte vekâlet
verenlerin ve birlikte vekillerin sorumluluğu
MADDE 511-
Bir kişiye birlikte
vekâlet verenler, vekile karşı müteselsil olarak
sorumludurlar.
Vekâleti birlikte üstlenenler, vekâletin ifasından
müteselsil olarak sorumludurlar ve yetkilerini
başkalarına devir hakları olmadıkça, vekâlet vereni,
ancak birlikte yaptıkları fiil ve işlemleriyle borç
altına sokabilirler.
D. Sona ermesi
I. Sebepleri
1. Tek taraflı sona
erdirme
MADDE 512-
Vekâlet veren ve vekil,
her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona
erdirebilir. Ancak, uygun olmayan zamanda sözleşmeyi
sona erdiren taraf, diğerinin bundan doğan
zararını gidermekle yükümlüdür.
2. Ölüm, ehliyetin
kaybedilmesi ve iflas
MADDE 513-
Sözleşmeden veya işin
niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin
veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya
da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olur. Bu
hüküm, taraflardan birinin tüzel kişi olması
durumunda, bu tüzel kişiliğin sona ermesinde de
uygulanır.
Vekâletin sona ermesi vekâlet verenin menfaatlerini
tehlikeye düşürüyorsa, vekâlet veren veya mirasçısı
ya da temsilcisi, işleri kendi başına görebilecek
duruma gelinceye kadar, vekil veya mirasçısı ya da
temsilcisi, vekâleti ifaya devam etmekle yükümlüdür.
II. Hükümleri
MADDE 514-
Vekilin sözleşmenin
sona erdiğini öğrenmeden önce yaptığı işlerden,
vekâlet veren ya da mirasçıları sözleşme devam
ediyormuş gibi sorumludur.
İKİNCİ AYIRIM
Kredi Mektubu ve Kredi
Emri
A. Kredi mektubu
MADDE 515-
Kredi mektubu, mektup
gönderenin gönderilene bir üst sınır belirleyerek
veya belirlemeksizin, kredi mektubundan yararlanacak
belirli kişiye istemde bulunacağı miktarda para ve
benzeri şeyleri verme konusundaki vekâletini içeren
belgedir. Kredi mektubu, vekâlet sözleşmesi ve
havale hükümlerine tabidir.
Üst sınır belirlenmeksizin verilmiş olan kredi
mektubunda mektuptan yararlanacak kişi, bu mektupla
ilgili olanlar arasındaki ilişkiye açıkça uygun
olmayan fazla bir istemde bulunursa mektup
gönderilen, durumu gönderene bildirmek ve cevap
alıncaya kadar ödemeyi ertelemek zorundadır.
Kredi mektubuyla verilen vekâlet, ancak gönderilen
tarafından belirli bir miktar için kabul edildiği
takdirde geçerli olur.
B. Kredi emri
I. Tanımı ve şekli
MADDE 516-
Bir kimse kendi adına ve hesabına kredi emri verenin
sorumluluğu altında bir üçüncü kişiye kredi açmak
veya krediyi yenilemek için emir almış ve kabul
etmişse, kredi emri verilen vekâletini aşmadıkça
emri veren, kredi borcundan kefil gibi sorumlu olur.
Ancak, kredi emri yazılı olmadıkça emri veren
sorumlu olmaz.
II. Kredi emrinden
yararlananın ehliyetsizliği
MADDE 517-
Kredi emrini veren, kredi emrinden yararlananın
ehliyetsizliğini ileri sürerek kredi emri verilene
karşı sorumluluktan kurtulamaz.
III. Kredi emri
verilenin önel vermesi
MADDE 518-
Kredi emri verilen, kredi emrinden yararlanana
kendiliğinden önel verir veya kendisine talimat
verildiği hâlde kredi emrinden yararlanana
başvurmayı ihmal ederse, kredi emri veren
sorumluluktan kurtulur.
IV. Taraflar
arasındaki ilişki
MADDE 519-
Kredi emri veren ile kredi emrinden yararlanan
arasındaki ilişkiye, kefil ile asıl borçlu
arasındaki ilişkiyi düzenleyen hükümler uygulanır.
ÜÇÜNCÜ AYIRIM
Simsarlık Sözleşmesi
A. Tanımı ve şekli
MADDE 520-
Simsarlık sözleşmesi,
simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması
imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık
etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması
hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir.
Simsarlık sözleşmesine, kural olarak vekâlete
ilişkin hükümler uygulanır.
Taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı
şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz.
B. Ücret
I. Hak etme zamanı
MADDE 521-
Simsar, ancak yaptığı
faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak
kazanır.
Simsarın faaliyeti sonucunda kurulan sözleşme
geciktirici koşula bağlanmışsa ücret, koşulun
gerçekleşmesi hâlinde ödenir.
Simsarlık sözleşmesinde simsarın yapacağı giderlerin
kendisine ödeneceği kararlaştırılmışsa, simsarın
faaliyeti sözleşmenin kurulmasıyla sonuçlanmamış
olsa bile giderleri ödenir.
II. Ücretin
belirlenmesi
MADDE 522-
Ücret,
belirlenmemişse tarifeye, tarife yoksa teamüle göre
ödenir.
III. Simsarın
haklarını kaybetmesi
MADDE 523-
Simsar, üstlendiği
borcuna aykırı davranarak diğer tarafın menfaatine
hareket eder veya dürüstlük kurallarına aykırı
olarak diğer taraftan ücret sözü alırsa, ücrete ve
yaptığı giderlere ilişkin haklarını kaybeder.
IV. Evlenme
simsarlığı
MADDE 524-
Evlenme simsarlığından
doğan ücret hakkında dava açılamaz ve takip
yapılamaz.
V. Ücretten indirim
MADDE 525-
Sözleşmede aşırı bir ücret kararlaştırılmışsa,
borçlunun istemi üzerine, bu ücret hâkim tarafından
hakkaniyete uygun olarak indirilebilir.
ONUNCU BÖLÜM
Vekâletsiz İşgörme
A. İşgörenin hak ve
borçları
I. İşin görülmesi
MADDE 526-
Vekâleti olmaksızın başkasının hesabına işgören, o
işi sahibinin menfaatine ve varsayılan iradesine
uygun olarak görmekle yükümlüdür.
II. Sorumluluk
MADDE 527-
Vekâletsiz işgören, her türlü ihmalinden sorumludur.
Ancak, işgören bu işi, işsahibinin karşılaştığı
zararı veya zarar tehlikesini gidermek üzere
yapmışsa, sorumluluğu daha hafif olarak
değerlendirilir.
İşgören, işsahibinin açıkça veya örtülü olarak
yasaklamış olmasına karşın bu işi yapmışsa ve
işsahibinin yasaklaması da hukuka veya ahlaka aykırı
değilse, beklenmedik hâlden de sorumlu olur. Ancak,
işgören o işi yapmamış olsaydı bile, bu zararın
beklenmedik hâl sonucunda
gerçekleşeceğini ispat ederse sorumluluktan
kurtulur.
III. İşgörenin
ehliyetsizliği
MADDE 528-
İşgören, sözleşme ehliyetinden yoksunsa, yaptığı
işlemden ancak zenginleştiği ölçüde veya iyiniyetli
olmaksızın elinden çıkardığı zenginleşme miktarıyla
sorumlu olur.
Haksız fiillerden doğan daha kapsamlı sorumluluk
saklıdır.
B. İşsahibinin hak ve
borçları
I. İşin işsahibinin
menfaatine yapılması hâlinde
MADDE 529-
İşsahibi, işin kendi menfaatine yapılması hâlinde,
işgörenin, durumun gereğine göre zorunlu ve yararlı
bulunan bütün masrafları faiziyle ödemek ve gördüğü
iş dolayısıyla üstlendiği
edimleri ifa etmek ve hâkimin takdir edeceği zararı
gidermekle yükümlüdür. Bu hüküm, umulan sonuç
gerçekleşmemiş olsa bile, işi yaparken gereken özeni
göstermiş olan işgören hakkında da uygulanır.
İşgören, yapmış olduğu giderleri alamadığı takdirde,
sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ayırıp alma
hakkına sahiptir.
II. İşin işgörenin
menfaatine yapılması hâlinde
MADDE 530-
İşsahibi, kendi menfaatine yapılmamış olsa bile,
işgörmeden doğan faydaları edinme hakkına sahiptir;
ancak zenginleştiği ölçüde, işgörenin masraflarını
ödemek ve giriştiği borçlardan onu kurtarmakla
yükümlüdür.
III. İşin işsahibi
tarafından uygun bulunması hâlinde
MADDE 531-
İşsahibi yapılan
işi uygun bulmuşsa, vekâlet hükümleri uygulanır.
ONBİRİNCİ BÖLÜM
Komisyon Sözleşmesi
A. Alım veya satım
komisyonculuğu
I.Tanımı
MADDE 532-
Alım veya satım komisyonculuğu, komisyoncunun ücret
karşılığında, kendi adına ve vekâlet verenin
hesabına kıymetli evrak ve taşınırların alım veya
satımını üstlendiği sözleşmedir.
Bu
bölümdeki hükümler saklı kalmak üzere, komisyon
sözleşmelerine vekâlet hükümleri uygulanır.
II. Komisyoncunun
borçları
1. Bildirme ve
sigortalama borcu
MADDE 533-
Komisyoncu, yaptığı iş
hakkında vekâlet vereni bilgilendirmek ve özellikle
talimatının yerine getirildiğini kendisine hemen
bildirmekle yükümlüdür.
Vekâlet verenin talimatı olmadıkça komisyoncu,
sözleşmenin konusunu oluşturan şeyleri sigorta
ettirmekle yükümlü değildir.
2. Özen borcu
MADDE 534-
Satılmak üzere
kendisine gönderilen eşya açıkça ayıplı ise
komisyoncu, vekâlet verenin taşıyıcıya karşı
haklarının korunması için gerekeni yapmak, zararı
tespit ettirmek, olabildiğince eşyayı koruma altına
almak ve durumdan
vekâlet vereni hemen bilgilendirmekle
yükümlüdür; aksi takdirde, her türlü ihmalinden
doğan zarardan sorumlu olur.
Satılmak üzere gönderilen eşya kısa sürede
bozulabilecek nitelikte ise komisyoncu, vekâlet
vereni hemen bilgilendirmek koşuluyla eşyayı
satmakla yükümlüdür.
3. Vekâlet verenin
belirlediği bedel
MADDE 535-
Vekâlet verenin belirlediği bedelin altında mal
satan komisyoncu, malı satmasaydı vekâlet verenin
daha fazla zarar göreceğini ve durumun yeniden
talimat almaya elverişli bulunmadığını ispat
etmedikçe, belirlenen bedel ile satış bedeli
arasındaki farkı gidermekle yükümlüdür. Bunun
dışında komisyoncu, kusuru varsa, talimatına aykırı
davranmasından dolayı vekâlet verenin uğradığı diğer
zararlardan da sorumludur.
Vekâlet verenin belirlediği bedelin altında mal alan
veya üstünde satan komisyoncu, bu işlemlerden doğan
farkı alıkoyamaz.
4. Veresiye satma ve
teslim almadan ödeme
MADDE 536-
Komisyoncu, vekâlet verenin izni olmaksızın malı
veresiye satar veya malı teslim almadan bedelini
öderse, bundan doğan zarara katlanmak zorundadır.
Ancak, vekâlet veren yasaklamadıkça, malı satış
yerindeki ticari teamüle göre veresiye de satabilir.
5. Komisyoncunun
garantisi
MADDE 537-
Yetkisi olmaksızın veresiye mal satması dışında,
komisyoncu işlemde bulunduğu borçluların
ödememelerinden ve diğer borçlarını ifa
etmemelerinden sorumlu olmaz. Ancak, komisyoncu
açıkça garanti vermişse veya bulunduğu yerdeki
ticari teamül gerektiriyorsa sorumlu olur.
Garanti veren komisyoncunun bundan dolayı ayrıca
ücret isteme hakkı vardır.
III. Komisyoncunun
hakları
1. Ödediği paralar
ve yaptığı giderler
MADDE 538-
Komisyoncu, vekâlet verenin yararı için yaptığı
bütün giderleri ve ödediği paraları faiziyle
birlikte isteyebilir.
Komisyoncu, ardiye ve taşıma bedellerini vekâlet
verenin hesabına geçirebilirse de, kendi
çalışanlarının ücretlerini geçiremez.
2. Komisyon ücreti
a. İsteme hakkı
MADDE 539-
Komisyoncu, ücretinin ödenmesini kendisine verilen
işi yapınca isteyebileceği gibi, işin yapılmaması
vekâlet verene yükletilebilen bir sebepten
kaynaklanması hâlinde de isteyebilir.
Komisyoncu, başka sebeplerle işin yapılamaması
durumunda, ancak emeğinin yerel âdete göre
belirlenecek karşılığını isteyebilir.
b. Kaybedilmesi
MADDE 540-
Komisyoncu, vekâlet
verene karşı dürüstlük kurallarına aykırı davranır,
özellikle ona satın aldığından fazla veya
sattığından eksik bir bedel bildirirse, ücret alma
hakkını kaybeder.
Bedelin gerçekleşen bedelden farklı gösterilmesi
durumunda vekâlet veren, komisyoncuyu gerçekleşen
bedel üzerinden satılanın alıcısı veya satıcısı
sayma hakkına sahiptir.
3. Hapis hakkı
MADDE 541-
Komisyoncunun, sattığı malın bedeli ve satın aldığı
mal üzerinde hapis hakkı vardır.
4. Malın açık
artırmayla satılması
MADDE 542-
Komisyoncuya verilen malın satılamaması veya satış
emrinden cayılması durumunda vekâlet veren, malı
geri almakta ya da o malla ilgili başka işlem
yapmakta aşırı ölçüde
gecikirse
komisyoncu,
malı
bulunduğu
yer
mahkemesinden
karar
alarak
açık artırmayla sattırabilir. Ancak, mal
borsada kayıtlıysa veya piyasa fiyatı varsa ya da
yapılacak masrafa oranla değeri azsa, hâkim satışın
başka bir yolla yapılmasına da karar verebilir.
Malın bulunduğu yerde vekâlet veren ya da temsilcisi
hazır bulunmazsa, satış kararı vekâlet veren
dinlenmeksizin de verilebilir.
Malın hızla değer kaybetmesi hâli dışında,
artırmanın yer ve zamanının mahkemece vekâlet verene
bildirilmesi zorunludur.
5. Komisyoncunun
kendisiyle işlem yapması
a. Bedel ve ücret
MADDE 543-
Borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan kambiyo
senetleri veya diğer kıymetli evrakı ya da ticari
malları satmaya veya satın almaya yetkili kılınan
komisyoncu, vekâlet veren tarafından aksine talimat
verilmemişse, satın alacağı mal yerine kendi
mallarını satabilir veya satacağı malı kendisi için
satın alabilir. Bu hâllerde, komisyoncunun
kendisiyle işlem yaptığı andaki değerler esas
alınır; komisyoncunun, komisyon işlerinde alışılmış
olan ücret ve giderlerini, bu hâllerde bile isteme
hakkı vardır.
Komisyoncu, bu tür bir işlemin yapıldığını aynı gün
vekâlet verene bildirmek zorundadır.
Diğer hâllerde satış hükümleri uygulanır.
b. İşlemi kendisiyle
yapmış sayılma
MADDE 544-
Komisyoncu, kendisinin doğrudan doğruya alıcı veya
satıcı olabildiği durumlarda, sözleşmenin diğer
tarafını göstermeksizin vekâletin yerine
getirildiğini vekâlet verene bildirirse, işlemi
kendisiyle yapmış sayılır.
c. İşlemi kendisiyle
yapma hakkının düşmesi
MADDE 545-
Vekâlet verenin
vekâleti geri aldığı haberi komisyoncuya ulaştığı
anda, komisyoncunun işlemi kendisiyle yapma
hakkı düşer. Ancak, bu haber kendisine ulaşmadan
önce komisyoncu, işlemin yapıldığı bildirimini
göndermişse, bu hüküm uygulanmaz.
B. Diğer komisyon
işleri
MADDE 546-
Malzemesi işsahibi
tarafından verilmek üzere imal edilecek taşınırlar
hakkındaki komisyon işleri, eşya mislî şeylerden
olmasa da, alım ve satım komisyonculuğu hükmündedir.
Alım ve satım komisyonculuğu sayılmayan işleri,
ücret karşılığında kendi adına ve vekâlet verenin
hesabına üstlenen alım ve satım komisyoncusu ile
komisyon işlerini kendisine meslek edinmeyip arada
bir üstlenen tacir hakkında da bu bölüm hükümleri
uygulanır.
Taşıma işleri komisyonculuğu hakkındaki özel
hükümler saklıdır.
ONİKİNCİ BÖLÜM
Ticari Temsilciler,
Ticari Vekiller ve Diğer Tacir Yardımcıları
A. Ticari temsilci
I. Tanımı ve yetki
verilmesi
MADDE 547-
Ticari temsilci, işletme
sahibinin,
ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye
ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari
temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere,
açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.
İşletme sahibi, ticari temsilcilik yetkisi
verildiğini ticaret siciline tescil ettirmek
zorundadır; ancak ticari işletme sahibinin ticari
temsilcinin fiillerinden sorumluluğu, tescilin
yapılmış olmasına bağlı değildir.
II. Temsil yetkisinin
kapsamı
MADDE 548-
Ticari temsilci, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı,
işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya
ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü
işlemleri yapmaya yetkili sayılır.
Ticari temsilci, açıkça yetkili kılınmadıkça,
taşınmazları devredemez veya bir hak ile
sınırlandıramaz.
III. Temsil yetkisinin
sınırlandırılması
MADDE 549-
Temsil yetkisi, bir şubenin işleriyle
sınırlandırılabilir.
Temsil yetkisi, birden
çok kişinin birlikte imza atmaları koşuluyla da
sınırlandırılabilir. Bu durumda, diğerlerinin
katılımı olmaksızın temsilcilerden birinin imza
atmış olması, işletme sahibini bağlamaz.
Temsil yetkisine ilişkin yukarıdaki sınırlamalar,
ticaret siciline tescil edilmedikçe, iyiniyetli
üçüncü kişilere karşı hüküm doğurmaz.
Temsil yetkisine ilişkin diğer sınırlamalar, tescil
edilmiş olsalar bile, iyiniyetli üçüncü kişilere
karşı ileri sürülemez.
IV. Temsil yetkisinin
sona ermesi
MADDE 550-
Temsil yetkisinin verildiği ticaret siciline tescil
edilmemiş olsa bile, sona erdiği tescil edilir.
Temsil yetkisinin sona erdiği ticaret siciline
tescil ve ilan edilmediği sürece, bu yetki
iyiniyetli üçüncü kişiler için geçerliliğini korur.
B. Ticari vekil
MADDE 551-
Ticari vekil, bir
ticari işletme sahibinin, kendisine ticari
temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini
yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek
için yetkilendirdiği kişidir.
Bu
yetki, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini
kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça yetkili
kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini
alamaz, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava açamaz
ve açılmış davayı takip edemez.
C. Diğer tacir
yardımcıları
MADDE 552-
Toptan, yarı toptan veya perakende satışlarla
uğraşan ticari işletmelerin görevli
veya
hizmetlileri, o ticari işletme
içinde, müşterilerin
kolaylıkla
görebilecekleri
bir yerde ve kolayca okuyabilecekleri bir
biçimde, yazıyla aksine duyuru yapılmış olmadıkça,
aşağıdaki işlemler için yetkilidirler:
1.
Ticari işletmenin alışılmış bütün satış işlemlerini
yapmak.
2.
Yetkili oldukları işlemler hakkında faturaları
imzalamak.
3.
Ticari işletmenin alışılmış işlemlerinden doğan
borçların ifa edilmesine veya bunların hiç ya da
gereği gibi ifa edilmemesine ilişkin ihtar veya
diğer açıklamaları işletme sahibi adına yapmak; bu
nitelikteki ihtar veya diğer açıklamaları, özellikle
alışılmış işlem dolayısıyla teslim edilmiş mallara
ilişkin ayıp bildirimlerini ticari işletme adına
kabul etmek.
Toptan, yarı toptan veya perakende satışlarla
uğraşan ticari işletmelerin görevli veya
hizmetlileri, kendilerine yazıyla yetki verilmiş
olmadıkça, işletme dışında ve kasa görevlileri
atanmışsa, işletme içinde satış bedellerini isteyip
alamazlar. Bu kişiler, satış bedellerini almaya
yetkili bulundukları hâllerde, faturaları kapatmaya
veya makbuz vermeye de yetkilidirler.
D. Rekabet yasağı
MADDE 553-
Bir işletmenin bütün
işlerini yöneten veya işletme sahibinin hizmetinde
bulunan ticari temsilciler, ticari vekiller veya
diğer tacir yardımcıları, işletme sahibinin izni
olmaksızın, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak,
kendilerinin ya da bir üçüncü kişinin hesabına
işletmenin yaptığı türden bir iş yapamayacakları
gibi, kendi hesaplarına bu tür işlemleri üçüncü
kişilere de yaptıramazlar.
Buna aykırı davranırlarsa işletme sahibi,
aralarındaki hukuki ilişkiden doğan hakları saklı
kalmak kaydıyla, uğradığı zararın giderilmesini
isteyebileceği gibi, bunun yerine, ticari
temsilcinin, ticari vekilin veya diğer tacir
yardımcısının kendi hesabına yaptığı veya üçüncü
kişilere yaptırdığı işlerin kendi hesabına yapılmış
sayılmasını ve bu işler dolayısıyla aldıkları
ücretin verilmesini veya aynı işlerden doğan
alacağın devredilmesini isteyebilir.
E. Ticari
temsilcilerin, ticari vekillerin ve diğer tacir
yardımcılarının yetkilerinin sona ermesi
MADDE 554-
İşletme sahibi, ticari temsilcilerin, ticari
vekillerin ve diğer tacir yardımcılarının
yetkilerini, aralarındaki hizmet, vekâlet, ortaklık
ve benzeri sözleşmelerden doğan hakları saklı kalmak
koşuluyla, her zaman geri alabilir.
İşletme sahibinin fiil ehliyetini kaybetmesi veya
ölümü, ticari temsilcilerin, ticari vekillerin ve
diğer tacir yardımcılarının yetkisini sona erdirmez.
ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Havale
A. Tanımı
MADDE 555-
Havale, havale edenin, kendi hesabına, para,
kıymetli evrak ya da diğer bir mislî eşyayı havale
alıcısına vermek üzere havale ödeyicisini; bunları
kendi adına kabul etmek üzere havale alıcısını
yetkili kıldığı bir hukuki işlemdir.
B. Hükümleri
I. Havale eden ile
havale alıcısı arasındaki ilişki
MADDE 556-
Havale, havale edenin havale alıcısına olan borcunun
ifası amacıyla yapılıyorsa, bu borç ancak havale
ödeyicisinin borcu ifa etmesiyle sona erer.
Havaleyi kabul etmiş olan havale alıcısı, havale
ödeyicisine başvurarak
havalede
belirlenen süre içinde alacağını elde
edememişse, bu alacağı, havale edene karşı yeniden
ileri sürebilir.
Alacaklı olan havale alıcısı, havaleyi kabul etmek
istemezse, durumu borçlu olan havale edene
gecikmeksizin bildirmek zorundadır; bildirmezse
bundan doğan zararı gidermekle yükümlü olur.
II. Havale ödeyicisinin
borcu
MADDE 557-
Havale ödeyicisi, çekince belirtmeksizin havaleyi
kabul ettiğini havale alıcısına bildirirse, ifa ile
yükümlü olur ve ona karşı, ancak aralarındaki
ilişkiden
veya havalenin içeriğinden doğan savunmaları
ileri sürebilir; havale eden ile kendi arasındaki
ilişkiden doğan savunmaları ileri süremez.
Havale ödeyicisi, havale edene borçlu ise, borcu
havale alıcısına ifa etmesi, havale edene yapacağı
ifaya oranla daha fazla yük getirmiyorsa, borcu
havale alıcısına ifa etmekle yükümlüdür. Bu durumda,
havale eden ile aralarında aksi kararlaştırılmamışsa
havale ödeyicisinin, ifadan önce havaleyi kabul
ettiğini havale alıcısına açıklamasına gerek yoktur.
III. İfa edilmeme
hâlinde bildirim
MADDE 558-
Havale ödeyicisi, havale alıcısının istemesine
karşın ifadan kaçınır veya havale konusunu ifa
etmeyeceğini önceden açıklarsa havale alıcısı,
durumu gecikmeksizin havale edene bildirmekle
yükümlüdür; bildirmezse, bu yüzden havale edenin
uğrayacağı zarardan sorumlu olur.
C. Geri alma
MADDE 559-
Havale eden, havale
alıcısına verdiği yetkiyi her zaman geri alabilir.
Ancak, havale alıcısının yararına, özellikle onun
alacağını elde etmesi amacıyla verdiği yetkiyi geri
alamaz.
Havale ödeyicisi, havale alıcısına havaleyi kabul
ettiğini açıklamadığı sürece havale eden, ona
verdiği yetkiyi geri alabilir.
Havale edenin iflası hâlinde, henüz kabul edilmemiş
olan havale kendiliğinden sona erer.
D. Kıymetli evrak
konusunda havale
MADDE 560-
Kıymetli evraka bağlanmış alacağın, hâmile ödenmesi
amacıyla yapılan yazılı havaleler hakkında, bu bölüm
hükümleri uygulanır. Bu durumda havale ödeyicisi
karşısında her hamil, havale alıcısı sayılır. Buna
karşılık, havale eden ile havale alıcısı arasındaki
ilişkiye özgü haklar, sadece alacağı devreden ile
devralan arasında doğmuş olur.
Çekler ve poliçe benzeri havaleler hakkındaki
özel hükümler saklıdır.
ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Saklama Sözleşmeleri
A. Genel saklama
sözleşmesi
I. Tanımı
MADDE 561-
Saklama sözleşmesi,
saklayanın, saklatanın kendisine bıraktığı bir
taşınırı güvenli bir yerde koruma altına
almayı üstlendiği sözleşmedir.
Açıkça öngörüldüğü veya durum ve koşullar
gerektirdiği takdirde, saklayan ücret isteyebilir.
II. Saklatanın borçları
MADDE 562-
Saklatan, sözleşmenin
ifasının zorunlu kıldığı bütün masrafları ödemekle
yükümlüdür.
Saklatan, kendi kusurundan ileri gelmediğini ispat
etmedikçe, saklayanın saklamadan doğan zararlarını
gidermekle yükümlüdür.
III. Saklayanın
borçları
1. Kullanım yasağı
MADDE 563-
Saklayan, saklatanın izni olmadıkça saklananı
kullanamaz.
Bu
yasağa aykırı davranırsa, saklatana uygun bir
kullanım bedeli ödemekle yükümlü olduğu gibi,
kullanmamış olsaydı bile bu zararın doğacağını ispat
etmedikçe, beklenmedik hâlden doğacak
zararlardan da sorumlu olur.
2. Geri verme
a. Genel olarak
MADDE 564-
Saklama sözleşmesinde bir süre belirlenmiş olsa bile
saklayan, saklatanın her zaman ileri sürebileceği
istemi üzerine, saklananı bütün çoğalmalarıyla
birlikte geri vermekle yükümlüdür. Ancak saklatan,
saklayanın belirlenen süreyi dikkate alarak yapmış
olduğu masrafları ödemekle yükümlüdür.
b. Özel durumlar
MADDE 565-
Saklayan, belirlenmiş olan sürenin sona ermesinden
önce saklananı geri veremez. Ancak saklayan,
öngörülemeyen durumlar dolayısıyla sözleşmenin
devamı saklanan için tehlikeli veya kendisi için
zararlı olursa, belirlenen sürenin sona ermesinden
önce de geri verebilir.
Süre belirlenmemişse, saklayan saklananı her zaman
geri verebilir.
Birden çok kişi bir şeyi saklanmak üzere verirse,
sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça veya
hepsinin rızası olmadıkça, saklayan saklananı
onlardan birine geri vermekle sorumluluktan
kurtulamaz.
c. Geri verme yeri
MADDE 566-
Saklanan, masrafları ve
hasarı saklatana ait olmak üzere, korunması gereken
yerde geri verilir.
3. Saklayanların
sorumluluğu
MADDE 567-
Bir şeyi birlikte saklamak üzere alanlar,
müteselsilen sorumlu olurlar.
4. Üçüncü kişilerin
iddiaları
MADDE 568-
Bir üçüncü kişi, saklanan üzerinde ayni hak
iddiasında bulunsa bile, saklanan haczedilmedikçe
veya saklayana karşı istihkak davası açılmadıkça
saklayan, onu saklatana geri vermekle yükümlüdür.
Haciz konulması veya istihkak davası açılması
hâlinde saklayan, durumu hemen saklatana bildirmek
zorundadır.
IV. Güvenilirkişiye
bırakma
MADDE 569-
Birden çok kişi, haklarını korumak üzere, hukuki
durumu çekişmeli veya belirsiz olan şeyi, bir
güvenilirkişiye bırakırlarsa, bu kişi, saklatanların
tamamının rızası veya hâkimin kararı olmadıkça, onu
hiçbirine geri veremez.
B. Mislî şeylerin
saklanması
MADDE 570-
Saklayanın kendisine bırakılan parayı aynen geri
vermek zorunda olmaksızın mislen geri vermesi açıkça
veya örtülü olarak kararlaştırılmışsa, o paranın
yararı ve hasarı kendisine ait olur.
Paranın mühürsüz ve açık olarak bırakılmış olması,
örtülü anlaşma sayılır.
Saklayan, saklatan tarafından kendisine açıkça yetki
verilmedikçe, saklanan diğer mislî eşya veya
kıymetli evrak üzerinde tasarrufta bulunamaz.
C. Ardiyeciye bırakma
I. Senet çıkarma
MADDE 571-
Saklamak üzere ticari mal kabul ettiğini açıkça
kamuya bildiren ardiyeci, saklatılan malı temsil
eden senet çıkarmaya izin verilmesini, yetkili
makamdan isteyebilir.
II. Ardiyecinin saklama
borcu
MADDE 572-
Ardiyeci, kendisine
bırakılan malları bir komisyoncu gibi özenle
saklamak ve mallarda ayrıca önlem alınmasını
gerektiren bir değişiklik olursa, durumu imkân
ölçüsünde saklatana bildirmekle yükümlüdür.
Ardiyeci, saklatana, malların durumunu incelemesi ve
örnek alması için, alışılmış iş zamanlarında;
gerekli koruma önlemlerini alabilmesi için de her
zaman izin vermek zorundadır.
III. Bırakılan şeylerin
karışması
MADDE 573-
Ardiyeci açıkça yetkili
kılınmadıkça, aynı tür ve nitelikteki mislî şeyleri
birbirine karıştıramaz.
Yetkiye dayanılarak karıştırılan bu gibi şeyler
üzerinde, saklatanlardan her biri, hakkıyla orantılı
bir pay isteyebilir.
Bu
durumda ardiyeci, saklatanların birlikte hazır
bulunmasına gerek olmaksızın saklatanlardan her
birinin payını ayırabilir.
IV. Ardiyecinin hakları
MADDE 574-
Ardiyeci,
kararlaştırılmış veya alışılmış olan ardiye ücretini
ve saklamadan doğmayan bakım, taşıma ve gümrük gibi
bütün giderlerini isteyebilir.
Bu
giderler hemen; ardiye ücreti ise her üç ayda bir ve
her hâlde malların tümünün veya bir bölümünün geri
alınması sırasında ödenir.
Ardiyeci, mallara zilyet bulunduğu veya eşyayı
temsil eden herhangi bir senet vasıtasıyla onlar
üzerinde tasarruf etme yetkisine sahip olduğu
sürece, alacakları için bu mallar üzerinde hapis
hakkına sahiptir.
V. Malların geri
verilmesi
MADDE 575-
Ardiyeci, ticari malları, genel saklama
sözleşmesinde olduğu gibi geri vermekle yükümlüdür.
Ancak, saklayanın sözleşmede öngöremeyeceği
sebeplerle, süresinden önce geri verme yetkisi
bulunduğu durumlarda bile ardiyeci, kararlaştırılmış
olan sürenin sonuna kadar malları korumak
zorundadır.
D. Konaklama yeri,
garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenlere
bırakma
I. Konaklama yeri
işletenlerin sorumluluğu
1. Koşulları ve kapsamı
MADDE 576-
Otel, motel, pansiyon, tatil köyü gibi yerleri
işletenler, konaklayanların getirdikleri eşyanın yok
olması, zarara uğraması veya çalınmasından
sorumludurlar. Ancak işletenler, zararın bizzat
konaklayana veya onu ziyarete gelen ya da
beraberinde veya hizmetinde bulunan kimseye
yükletilebilecek kusurdan,
mücbir sebepten
ya da eşyanın niteliğinden doğduğunu ispat
etmekle, bu sorumluluktan kurtulurlar.
Bu
sorumluluk, işletenlere veya çalışanlarına bir kusur
yüklenmedikçe, konaklayanlardan her biri için,
günlük konaklama ücretinin üç katını aşamaz.
2. Kıymetli eşya
MADDE 577-
Kıymetli eşya veya oldukça önemli miktarda para veya
kıymetli evrak, işletene saklanması için
bırakılmamışsa, işleten ancak kendisinin veya
çalışanlarının kusuru hâlinde sorumlu olur.
İşleten, bunları saklamak üzere almış veya almaktan
kaçınmışsa, eşyanın tam değerinden sorumludur.
Konaklayanın kendi yanında saklaması gereken eşya
ile para ve benzeri şeyler hakkında, onun diğer
eşyasına ilişkin sorumluluk kuralı uygulanır.
3. Sorumluluğun
kalkması
MADDE 578-
Konaklayan zararını öğrenir öğrenmez işletene
bildirmezse, istem hakkını kaybeder.
İşleten böyle bir sorumluluk üstlenmediğini veya
sorumluluğu bu Kanunda gösterilmemiş olan bir koşula
bağladığını, herhangi bir yolla ilan etse bile,
sorumluluktan kurtulamaz.
II. Garaj, otopark ve
benzeri yerleri işletenlerin sorumluluğu
MADDE 579-
Garaj, otopark ve benzeri yerleri işletenler,
kendilerine bırakılan veya çalışanlarınca kabul
edilen hayvan, at arabası, bunlara ait koşum ve
benzeri eşya ile motorlu taşıt ve eklentilerinin yok
olmasından, zarara uğramasından veya çalınmasından
sorumludurlar. Ancak işletenler, zararın saklatan
veya ziyaretçisi ya da beraberinde veya hizmetinde
bulunan kimseye yükletilebilecek kusurdan, mücbir
sebepten ya da eşyanın niteliğinden doğduğunu ispat
etmekle, bu sorumluktan kurtulurlar.
Ancak, garaj, otopark ve benzeri yerleri
işletenlerin sorumluluğu, kendilerine
veya çalışanlarına bir kusur yüklenmedikçe,
saklananların her biri için alınan günlük saklama
ücretinin on katını aşamaz.
İşleten böyle bir sorumluluk üstlenmediğini veya
sorumluluğu bu Kanunda gösterilmemiş olan bir koşula
bağladığını, herhangi bir yolla ilan etse bile,
sorumluluktan kurtulamaz.
III. Hapis hakkı
MADDE 580-
İşletenler, kendilerine bırakılan veya konaklama
yerlerine, garaj, otopark ve benzeri yerlere konulan
eşya veya hayvanlar üzerinde, ücretlerini veya
saklama giderlerinden doğan alacaklarını güvenceye
almak için hapis hakkına sahiptirler.
Kiraya verenin hapis hakkına ilişkin hükümler, kıyas
yoluyla burada da uygulanır.
ONBEŞİNCİ BÖLÜM
Kefalet Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 581-
Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı,
borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından
kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği
sözleşmedir.
B. Koşulları
I. Asıl borç
MADDE 582-
Kefalet sözleşmesi, mevcut ve geçerli bir borç için
yapılabilir. Ancak, gelecekte doğacak veya koşula
bağlı bir borç için de, bu borç doğduğunda veya
koşul gerçekleştiğinde hüküm ifade etmek üzere
kefalet sözleşmesi kurulabilir.
Yanılma veya ehliyetsizlik sebebiyle borçlunun
sorumlu olmadığı bir borç için kişisel güvence veren
kişi, yükümlülük altına girdiği sırada, sözleşmeyi
sakatlayan eksikliği biliyorsa, kefaletle ilgili
kanun hükümlerine göre sorumlu olur. Aynı kural,
borçlu yönünden zamanaşımına uğramış bir borca kefil
olan kişi hakkında da uygulanır.
Kanundan aksi anlaşılmadıkça kefil, bu bölümde
kendisine tanınan haklardan önceden feragat edemez.
II. Şekil
MADDE 583-
Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve
kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet
tarihi belirtilmedikçe
geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî
miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması
durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi
bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet
sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki
verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye
kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil
koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak
kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla
sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin
sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için
öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.
III. Eşin rızası
MADDE 584-
Eşlerden biri mahkemece
verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal
olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin
yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın
sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç
kurulması anında verilmiş olması şarttır.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin
sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi
kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da
kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde
azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin
rızası gerekmez.
C. İçeriği
I. Türlerine göre
1. Adi kefalet
MADDE 585-
Adi kefalette alacaklı, borçluya başvurmadıkça,
kefili takip edemez; ancak, aşağıdaki hâllerde
doğrudan doğruya kefile başvurabilir:
1.
Borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz
belgesi alınması.
2.
Borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle
gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi.
3.
Borçlunun iflasına karar verilmesi.
4.
Borçluya konkordato mehli verilmiş olması.
Alacak, kefaletten önce veya kefalet sırasında
rehinle de güvence altına alınmışsa, adi kefalette
kefil, alacağın öncelikle rehin konusundan
alınmasını isteyebilir. Ancak, borçlunun iflasına
veya kendisine konkordato mehli verilmesine karar
verilmişse, bu hüküm uygulanmaz.
Sadece açığın kapatılması için kefil olunmuşsa,
borçlu aleyhine yapılan takibin kesin aciz belgesi
alınmasıyla sonuçlanması veya borçlu aleyhine
Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi ya da
konkordatonun kesinleşmesi durumlarında, doğrudan
doğruya kefile başvurulabilir. Sözleşmede, bu
durumlarda alacaklının, önce asıl borçluya başvurmak
zorunda olduğu kararlaştırılabilir.
2. Müteselsil kefalet
MADDE 586-
Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama
gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına
girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip
etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden
kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun,
ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya
açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak
rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya
çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak,
alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen
karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından
belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da
konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya
çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.
3. Birlikte kefalet
MADDE 587-
Birden çok kişi, aynı borca birlikte kefil oldukları
takdirde, her biri kendi payı için adi kefil gibi,
diğerlerinin payı için de kefile kefil gibi sorumlu
olur.
Borçluyla birlikte veya kendi aralarında müteselsil
kefil olarak yükümlülük altına giren kefillerden her
biri, borcun tamamından sorumlu olur. Ancak, bir
kefil, kendisiyle birlikte daha önce veya aynı
zamanda müteselsilen yükümlü bulunan ve Türkiye’de
takip edilebilen bütün kefillere karşı takibe
girişilmiş olmadıkça, kendi payından fazlasını
ödemekten kaçınabilir. Bir kefil, bu hakkı, diğer
kefillerin kendi paylarını ödemiş veya ayni güvence
sağlamış olmaları durumunda da kullanabilir.
Aksine anlaşmalar saklı kalmak kaydıyla, borcu
ödeyen kefil, kendi paylarını daha önce ödememiş
olmaları ölçüsünde, diğer kefillere karşı rücu
hakkına sahiptir. Bu hak, borçluya rücudan önce de
kullanılabilir.
Alacaklı, kefilin aynı alacak için başka kişilerin
de kefil olduğunu veya olacağını varsayarak kefalet
ettiğini biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, bu
varsayımın sonradan gerçekleşmemesi veya kefillerden
birinin alacaklı tarafından kefalet borcundan
kurtarılması ya da kefaletinin hükümsüz olduğuna
karar verilmesi durumunda kefil, kefalet borcundan
kurtulur.
Birbirlerinden bağımsız olarak aynı borç için kefil
olanlardan her biri, kefalet borcunun tamamından
sorumlu olur. Ancak, borcu ödeyen kefil aksine
anlaşma olmadıkça, diğerlerine toplam kefalet
miktarındaki payı oranında rücu hakkına sahiptir.
4. Kefile kefil ve
rücua kefil
MADDE 588-
Alacaklıya, kefilin borcu için güvence veren kefile
kefil, kefil ile birlikte, adi kefil gibi
sorumludur.
Rücua kefil, kefilin borçludan rücu alacağı için
güvence veren kefildir.
II. Ortak hükümler
1. Kefil ile alacaklı
arasındaki ilişki
a. Sorumluluğun kapsamı
MADDE 589-
Kefil, her durumda kefalet sözleşmesinde belirtilen
azamî miktara kadar sorumludur.
Aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa kefil,
belirtilen azamî miktarla sınırlı olmak üzere,
aşağıdakilerden sorumludur:
1.
Asıl borç ile borçlunun kusur veya temerrüdünün
yasal sonuçları.
2.
Alacaklının, kefile, onun borcu ödeyerek
yapılmalarını önleyebileceği uygun bir zaman önce
bildirmesi koşuluyla, borçluya karşı yönelttiği
takip ve davaların masrafları ile gerektiğinde
rehinlerin kefile tesliminin ve rehin haklarının
devrinin sebep olduğu masraflar.
3.
İşlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait akdî
faizler ile gerektiğinde tahvil karşılığında ödünç
verilen anaparanın işlemiş bir yıllık ve işlemekte
olan yıla ait faizleri.
Sözleşmede açıkça kararlaştırılmamışsa kefil,
borçlunun sadece kefalet
sözleşmesinin
kurulmasından sonraki borçlarından
sorumludur.
Kefilin, asıl borç ilişkisinin hükümsüz hâle
gelmesinin sebep olduğu zarardan ve ceza koşulundan
sorumlu olacağına ilişkin anlaşmalar kesin olarak
hükümsüzdür.
b. Kefilin takibi
MADDE 590-
Borçlunun iflası sebebiyle asıl borç daha önce
muaccel olsa bile, belirlenen vadeden önce kefile
karşı takibat yapılamaz.
Bütün kefalet türlerinde kefil, ayni güvence
karşılığında hâkimden, mevcut rehinler paraya
çevrilinceye ve borçlu aleyhine yapılan takip
sonucunda kesin aciz belgesi alınıncaya veya
konkordato kararına kadar kendisine karşı yöneltilen
takibin durdurulmasına karar verilmesini
isteyebilir.
Asıl borcun muaccel olması, alacaklı veya borçlunun
önceden süre içeren bildirimde bulunmasına bağlıysa,
kefalet borcu için bu süre, bildirimin kefile
yapıldığı tarihte işlemeye başlar.
Yerleşim yeri yabancı bir ülkede olan borçlunun
borcunu ödemesi, döviz işlemleri veya havale ile
ilgili yasaklar gibi sebeplerle, o yabancı
ülkenin yasal düzenlemeleri gereği imkânsız hâle
gelmiş veya sınırlandırılmışsa, yerleşim yeri
Türkiye’de olan kefil, takibe bu sebeple itiraz
edebilir.
c. Def’iler
MADDE 591-
Kefil, asıl borçluya veya mirasçılarına ait olan ve
asıl borçlunun ödeme güçsüzlüğünden doğmayan bütün
def’ileri alacaklıya karşı ileri sürme hakkına sahip
olduğu gibi, bunları ileri sürmek zorundadır.
Yanılma veya sözleşme yapma ehliyetsizliği ya da
zamanaşımına uğramış bir borç sebebiyle borçlunun
yükümlü olmadığı bir borca bilerek kefalet hâli bu
hükmün dışındadır.
Asıl borçlu kendisine ait olan bir def’iden
vazgeçmiş olsa bile kefil, yine de bu def’iî
alacaklıya karşı ileri sürebilir.
Kefil, asıl borçluya ait def’ilerin varlığını
bilmeksizin ödemede bulunursa, rücu hakkına sahip
olur. Buna karşılık asıl borçlu, kefilin bu
def’ileri bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat
ederse kefil, bunlar ileri sürülmüş olsaydı ödemeden
kurtulacağı ölçüde rücu hakkını kaybeder.
Kumar veya bahisten doğan bir borca kefalette kefil,
borcun bu niteliğini bilmiş olsa bile, asıl
borçlunun sahip olduğu def’ileri ileri sürebilir.
d. Özen gösterme, rehin
ve borç senetlerinin teslimi
MADDE 592-
Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya daha sonra
asıl borçludan alacağın özel güvencesi olmak üzere
elde ettiği rehin haklarını, güvenceyi ve rüçhan
haklarını kefilin zararına olarak azaltırsa, zararın
daha az olduğu alacaklı tarafından
ispat edilmedikçe, kefilin sorumluluğu da
buna uygun düşen bir miktarda azalır. Kefilin
fazladan ödediği miktarın geri verilmesini isteme
hakkı saklıdır.
Çalışanlara kefalet hâlinde alacaklı, çalışanlar
üzerinde yükümlü olduğu gözetimi ihmal eder veya
kendisinden beklenebilen özeni göstermezse ve borç
da bu sebeple doğmuş ya da bu özeni göstermesi
hâlinde ulaşamayacağı ölçüde artmış olursa, bu borcu
veya borcun artan kısmını kefilden isteyemez.
Alacaklı, borcu ödeyen kefile haklarını kullanmasına
yarayabilecek borç senetlerini teslim etmek ve
gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür. Alacaklı,
kefalet sırasında var olan veya asıl borçlu
tarafından alacak için sonradan sağlanan rehinleri
ve diğer güvenceleri de kefile teslim etmek veya
bunların devri için gerekli işlemleri yapmak
zorundadır. Alacaklının, diğer alacakları sebebiyle
sahip olduğu rehin ve hapis hakları, kefilin
haklarından sıraca önce geldikleri ölçüde saklıdır.
Alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın
yükümlülüklerini yerine getirmez, ağır kusuruyla
mevcut belgeleri veya rehinleri ya da sorumlu
olduğu diğer güvenceleri elinden çıkarırsa, kefil
borcundan kurtulur. Bu durumda kefil, ödediğinin
geri verilmesini ve varsa ek zararının giderilmesini
isteyebilir.
e. Ödemenin kabulünü
isteme
MADDE 593-
Borçlunun iflası
sebebiyle olsa bile, borç muaccel olduğu
takdirde kefil, alacaklıdan yapacağı ödemeyi kabul
etmesini her zaman isteyebilir. Bir borca birden çok
kişinin kefil olması durumunda alacaklı, kefillerden
biri tarafından yapılacak kısmi ödemeyi, bunu öneren
kefile düşen paydan az olmamak koşuluyla, kabul
etmek zorundadır.
Alacaklı haklı bir sebep olmaksızın ödemeyi kabul
etmekten kaçınırsa, kefil borcundan kurtulur;
birlikte müteselsil kefalette ise, kefillerin
sorumluluğu kendilerine düşen pay miktarınca azalır.
Alacaklının rızası varsa kefil, asıl borcu muaccel
olmasından önce de ödeyebilir. Ancak, bu durumda
kefil, asıl borçluya karşı rücu hakkını borcun
muaccel olmasından önce kullanamaz.
f. Bildirim, iflasta ve
konkordatoda kayıt
MADDE 594-
Asıl borçlu, anaparanın veya yarım yıllık döneme ait
faizin ödenmesinde ya da yıldan yıla yapılması
öngörülen anapara ödemelerinde altı ay gecikirse,
alacaklının durumu kefile bildirmesi gerekir. İstek
hâlinde alacaklı, her zaman asıl borcun kapsamı
hakkında kefile bilgi vermek zorundadır.
Asıl borçlunun iflasına karar verilmiş veya borçlu
konkordato istemişse alacaklı, alacağını
kaydettirmek ve haklarının
korunması için gerekeni yapmak zorundadır.
Alacaklının,
borçlunun iflas ettiğini veya borçluya
konkordato mehli verildiğini öğrendiği anda, durumu
kefile bildirmesi gerekir.
Alacaklı, yukarıdaki fıkralarda öngörülen
gereklerden birini yerine getirmezse, bundan dolayı
kefilin uğradığı zarar miktarınca ona karşı
haklarını kaybeder.
2. Kefil ile borçlu
arasındaki ilişki
a. Güvence verilmesini
ve borçtan kurtarılmasını isteme hakkı
MADDE 595-
Kefil, aşağıdaki durumlarda asıl borçludan güvence
verilmesini ve borç muaccel olmuşsa, borçtan
kurtarılmasını isteyebilir:
1.
Asıl borçlu, kefile karşı üstlendiği yükümlülüklere,
özellikle belli bir süre içinde kendisini borçtan
kurtarma vaadine aykırı davranmışsa.
2.
Asıl borçlu temerrüde düşmüşse veya yerleşim yerini
diğer bir ülkeye nakletmesi yüzünden takibat önemli
ölçüde güçleşmişse.
3.
Asıl borçlunun mali durumunun kötüleşmesi,
güvencelerin değer kaybetmesi veya borçlunun kusuru
sonucunda kefil için mevcut tehlike, kefaletin
yapıldığı tarihe göre önemli ölçüde artmışsa.
b. Kefilin rücu hakkı
MADDE 596-
Kefil, alacaklıya ifada bulunduğu ölçüde, onun
haklarına halef olur. Kefil, bu hakları asıl borç
muaccel olunca kullanabilir.
Kefil, aksi kararlaştırılmamışsa, rehin hakları ile
aynı alacak için sağlanmış diğer güvencelerden
sadece kefalet anında var olan veya bizzat asıl
borçlu tarafından, sonradan özellikle bu alacak için
verilmiş bulunanlara halef olur. Alacaklıya kısmen
ifada bulunan kefil, rehin hakkının sadece bunu
karşılayan kısmına halef olur. Alacaklının rehin
konusu üzerinde geriye kalan alacak hakkı, kefilin
rehin hakkından ön sırada gelir.
Kefil ile asıl borçlu arasındaki hukuki ilişkiden
doğan istem ve def’iler saklıdır.
Bir alacağın güvencesini oluşturan rehin paraya
çevrildiği veya borç rehin veren malik tarafından
ödendiği takdirde malik, kefile karşı rücu hakkını,
ancak kefil ile kendisi arasında böyle bir anlaşma
varsa ya da rehin sonradan bir üçüncü kişi
tarafından verilmişse kullanabilir.
Kefilin rücu hakkına ilişkin zamanaşımı, kefilin
alacaklıya ifada bulunduğu anda işlemeye başlar.
Kefil, dava hakkı vermeyen veya yanılma ya da
ehliyetsizlik sebebiyle asıl borçluyu bağlamayan bir
borç için ödemede bulunduğu takdirde, asıl borçluya
karşı rücu hakkına sahip değildir. Ancak, kefil
zamanaşımına uğramış bir asıl borçtan sorumlu olmayı
borçlunun vekili sıfatıyla üstlenmişse asıl borçlu,
ona karşı vekâlet sözleşmesi hükümleri uyarınca
sorumlu olur.
c. Kefilin bildirim
yükü
MADDE 597-
Borcu tamamen veya
kısmen ödeyen kefil, durumu borçluya bildirmek
zorundadır.
Kefil, bu bildirimde bulunmazsa ve ödemeyi bilmeyen
veya bilmesi gerekmeyen borçlu da alacaklıya ifada
bulunursa, rücu hakkını kaybeder.
Kefilin, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşmeden
doğan dava hakkı saklıdır.
D. Sona ermesi
I. Kanun gereğince
MADDE 598-
Hangi sebeple olursa olsun, asıl borç sona erince,
kefil de borcundan kurtulur.
Borçlu ve kefil sıfatı aynı kişide birleşmiş olursa,
alacaklı için kefaletten doğan özel yararlar saklı
kalır.
Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü
kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından
başlayarak on yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan
kalkar.
Kefalet, on yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa
bile, uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş
olmadıkça kefil, ancak on yıllık süre doluncaya
kadar takip edilebilir.
Kefalet süresi, en erken kefaletin sona ermesinden
bir yıl önce yapılmak kaydıyla, kefilin kefalet
sözleşmesinin şekline uygun yazılı açıklamasıyla,
azamî on yıllık yeni bir dönem için uzatılabilir.
II. Kefaletten dönme
MADDE 599-
Gelecekte doğacak bir borca kefalette, borçlunun
borcun doğumundan önceki mali durumu, kefalet
sözleşmesinin yapılmasından sonra önemli ölçüde
bozulmuşsa veya mali durumunun,
kefalet
sırasında kefilin iyiniyetle varsaydığından
çok daha kötü olduğu ortaya çıkmışsa, kefil
alacaklıya yazılı bir bildirimde bulunarak, borç
doğmadığı sürece her zaman kefalet
sözleşmesinden dönebilir.
Kefil, alacaklının kefalete güvenmesi sebebiyle
uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.
III. Süreli kefalette
MADDE 600-
Süreli kefalette kefil, sürenin sonunda borcundan
kurtulur.
IV. Süreli olmayan
kefalette
MADDE 601-
Süreli olmayan kefalette kefil, asıl borç muaccel
olunca, adi kefalette her zaman ve müteselsil
kefalette ise, kanunun öngördüğü hâllerde,
alacaklıdan, bir ay içinde borçluya karşı dava ve
takip haklarını kullanmasını, varsa rehnin paraya
çevrilmesi yoluyla takibe geçmesini ve ara vermeden
takibe devam etmesini isteyebilir.
Borç, alacaklının
borçluya yapacağı bildirim sonucunda muaccel
olacaksa kefil, kefalet sözleşmesinin kurulduğu
tarihten bir yıl sonra alacaklıdan, bu bildirimi
yapmasını ve borç bu suretle muaccel olunca,
yukarıdaki fıkra hükümleri uyarınca takip ve dava
haklarını kullanmasını isteyebilir.
Alacaklı, kefilin bu istemlerini yerine getirmezse,
kefil borcundan kurtulur.
V. Çalışanlara kefalette
MADDE 602-
Çalışanlara süreli olmayan kefalette kefil, her üç
yılda bir, ertesi yılın sonunda geçerli olmak üzere
sözleşmeyi feshettiğini bildirebilir.
E. Uygulama alanı
MADDE 603-
Kefaletin şekline, kefil olma ehliyetine ve eşin
rızasına ilişkin hükümler, gerçek kişilerce, kişisel
güvence verilmesine ilişkin olarak başka ad altında
yapılan diğer sözleşmelere de uygulanır.
ONALTINCI BÖLÜM
Kumar ve Bahis
A. Alacağın dava ve
takip edilememesi
MADDE 604-
Kumar ve bahisten doğan alacak hakkında dava
açılamaz ve takip yapılamaz.
Kumar veya bahis için bilerek verilen avanslar ve
ödünç paralar ile kumar ve bahis niteliğinde
oldukları takdirde, borsada işlem gören malların,
yabancı paraların ve kıymetli evrakın fiyat farkı
esası üzerine yapılan vadeli satışlar hakkında da
aynı hüküm uygulanır.
B. Borç senedi verme ve
isteyerek ödeme
MADDE 605-
Kumar oynayan veya bahse giren kişi tarafından
imzalanmış adi borç veya kambiyo senedi üçüncü bir
kişiye devredilmiş olsa bile, hiçbir kimse bunlara
dayanarak dava açamaz ve takip yapamaz. Kıymetli
evrakın iyiniyetli üçüncü kişilere sağladığı haklar
saklıdır.
Kumar ve bahis borcu için isteyerek yapılan ödemeler
geri alınamaz. Ancak, kumar veya bahsin usulüne göre
yürütülmesi beklenmedik olayla veya diğer tarafın
fiiliyle engellenmişse ya da diğer taraf kumar veya
bahse hile karıştırmışsa, isteyerek yapılan ödeme
geri alınabilir.
C. Piyango ve diğer
şans oyunları
MADDE 606-
Düzenlenmesine kanun veya yetkili makamlarca izin
verilmiş olmadıkça, piyango ve diğer şans
oyunlarından doğan alacaklar hakkında dava açılamaz
ve takip yapılamaz.
İzin verilmemiş olan durumlarda, piyango ve diğer
şans oyunları için de kumara ilişkin hükümler
uygulanır.
Yabancı ülkelerde kendi kurallarına uygun olarak
düzenlenen piyango ve diğer şans oyunları,
Türkiye’de yetkili makamlarca bunlara ait biletlerin
satılmasına izin verilmiş olmadıkça, yasal korumadan
yararlanamazlar.
ONYEDİNCİ BÖLÜM
Ömür Boyu Gelir ve
Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmeleri
BİRİNCİ AYIRIM
Ömür Boyu Gelir
Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 607-
Ömür boyu gelir sözleşmesi, gelir borçlusunun gelir
alacaklısına, içlerinden birinin veya üçüncü bir
kişinin ömrü boyunca belirli dönemsel edimlerde
bulunmayı üstlendiği sözleşmedir.
Sözleşme, aksine açık bir hüküm yoksa, gelir
alacaklısının ömrü boyunca yapılmış sayılır.
Gelir borçlusunun veya üçüncü bir kişinin ömrüyle
sınırlı olarak bağlanmış olan gelir, aksi
kararlaştırılmamışsa gelir alacaklısının
mirasçılarına geçer.
B. Şekli
MADDE 608-
Ömür boyu gelir sözleşmesi, yazılı şekilde
yapılmadıkça geçerli olmaz.
C. Gelir alacaklısının
hakları
I. Hakkın kullanılması
MADDE 609-
Sözleşmede aksi
kararlaştırılmamışsa ömür boyu gelir, her altı ayda
bir ve peşin olarak ödenir.
Gelirin süresi ömrüne bağlanmış olan kişi, peşin
ödeme öngörülen dönemin sona ermesinden önce ölse
bile, o döneme ait gelirin tamamı gelir borçlusu
tarafından borçlanılmış sayılır.
Gelir borçlusu iflas ederse, gelir alacaklısı, gelir
borçlusunun yükümlü olduğu dönemsel gelirin elde
edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik kurumunca
ödenmesi gereken anaparaya denk düşen bir parayı
iflas masasına kaydettirme hakkını elde eder.
II. Devredilebilmesi
MADDE 610-
Sözleşmeyle aksi kararlaştırılmamışsa gelir
alacaklısı, haklarını başkasına devredebilir.
İKİNCİ AYIRIM
Ölünceye Kadar Bakma
Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 611-
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun
bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi,
bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya
bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu
üstlendiği sözleşmedir.
Bakım borçlusu, bakım alacaklısı tarafından mirasçı
atanmışsa, ölünceye kadar bakma sözleşmesine miras
sözleşmesine ilişkin hükümler uygulanır.
B. Şekli
MADDE 612-
Ölünceye kadar bakma
sözleşmesi,
mirasçı atanmasını içermese bile, miras
sözleşmesi şeklinde yapılmadıkça geçerli olmaz.
Sözleşme, Devletçe tanınmış bir bakım kurumu
tarafından yetkili makamların belirlediği koşullara
uyularak yapılmışsa, geçerliliği için yazılı şekil
yeterlidir.
C. Güvencesi
MADDE 613-
Bakım borçlusuna bir taşınmazını devretmiş olan
bakım alacaklısı, haklarını güvence altına almak
üzere, bu taşınmaz üzerinde satıcı gibi yasal ipotek
hakkına sahiptir.
D. Konusu
MADDE 614-
Bakım alacaklısı, sözleşmenin kurulmasıyla bakım
borçlusunun aile topluluğuna katılmış olur. Bakım
borçlusu, almış olduğu malların değerine ve bakım
alacaklısının daha önce sahip olduğu sosyal durumuna
göre hakkaniyetin gerektirdiği edimleri, bakım
alacaklısına ifa etmekle yükümlüdür.
Bakım borçlusu, bakım alacaklısına özellikle uygun
gıda ve konut sağlamak, hastalığında gerekli özenle
bakmak ve onu tedavi ettirmek zorundadır.
Kabul ettikleri kişilere ölünceye kadar bakma
amacıyla kurulmuş olan kurumların bakım borcunun
kapsamı ve ifası, kendilerince hazırlanarak yetkili
makamların onayından geçen genel düzenlemelerle
belirlenir. Bu düzenlemeler, sözleşmenin içeriğinden
sayılır.
E. İptali ve tenkisi
MADDE 615-
Bakım alacaklısı, ölünceye kadar bakma sözleşmesi
yüzünden kanuna göre nafaka yükümlüsü olduğu
kişilere karşı yükümlülüğünü yerine getirme imkânını
kaybediyorsa, bundan yoksun kalanlar sözleşmenin
iptalini isteyebilirler.
Hâkim, sözleşmenin iptali yerine, bakım borçlusunun
ifa edeceği edimlerden mahsup edilmek üzere, bakım
alacaklısının nafaka yükümlüsü olduğu kişilere
nafaka ödemesine karar verebilir.
Mirasçıların tenkis ve alacaklıların iptal davası
açma hakları saklıdır.
F. Sona ermesi
I. Önel verilerek fesih
MADDE 616-
Tarafların edimleri arasında önemli ölçüde
oransızlık bulunur ve fazla alan taraf kendisine
bağışta bulunulma amacı güdüldüğünü ispat edemezse
diğer taraf, altı ay önce bildirimde bulunmak
koşuluyla, sözleşmeyi her zaman feshedebilir. Bu
oransızlığın tespitinde, ilgili sosyal güvenlik
kurumunca, bakım borçlusuna verilenin değerine denk
düşen anapara değeri ile bağlanacak irat
arasındaki fark esas alınır.
Sözleşmenin sona erdirilmesi anına kadar geçen
sürede ifa edilmiş edimler, anapara ve faiziyle
birlikte değerlendirilerek, denkleştirme sonucunda
alacaklı çıkan tarafa geri verilir.
II. Önel verilmeksizin
fesih
MADDE 617-
Sözleşmeden doğan borçlara aykırı davranılması
sebebiyle sözleşmenin devamı çekilmez hâle gelir
veya başkaca önemli sebepler sözleşmenin devamını
imkânsız hâle getirir ya da aşırı ölçüde
güçleştirirse, taraflardan her biri sözleşmeyi önel
vermeksizin feshedebilir. Sözleşme bu sebeplerden
birine dayanılarak feshedildiği takdirde kusurlu
taraf, aldığı şeyi geri verir ve kusursuz tarafa, bu
yüzden uğradığı zarara karşılık uygun bir tazminat
ödemekle yükümlü olur.
Hâkim, sözleşmenin önel verilmeksizin feshini
yerinde bulabileceği gibi, taraflardan birinin
istemiyle veya kendiliğinden, aile topluluğu içinde
yaşamalarına son vererek, bakım alacaklısına ömür
boyu gelir bağlayabilir.
III. Bakım borçlusunun
ölümü
MADDE 618-
Bakım borçlusu ölürse bakım alacaklısı, bir yıl
içinde sözleşmenin feshini isteyebilir. Bu durumda
bakım alacaklısı, bakım borçlusunun iflası hâlinde,
iflas masasından isteyebileceği miktara eşit bir
paranın kendisine ödenmesini, bakım borçlusunun
mirasçılarından isteyebilir.
G. Devredilemezlik,
iflas ve haciz hâlinde istem
MADDE 619-
Bakım alacaklısı,
hakkını başkasına devredemez.
Bakım borçlusunun iflası hâlinde bakım alacaklısı,
borçlunun ödemekle yükümlü olduğu dönemsel gelirin
elde edilebilmesi için ilgili sosyal güvenlik
kurumunca ödenmesi gereken anapara değerine eşit bir
parayı, iflas masasına alacak kaydettirme hakkını
elde eder.
Bakım alacaklısı, bu alacağını karşılamak üzere,
üçüncü kişilerce borçluya karşı yürütülmekte olan
hacze katılabilir.
ONSEKİZİNCİ BÖLÜM
Adi Ortaklık Sözleşmesi
A. Tanımı
MADDE 620-
Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla
kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca
erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri
sözleşmedir.
Bir ortaklık, kanunla düzenlenmiş ortaklıkların
ayırt edici niteliklerini taşımıyorsa, bu bölüm
hükümlerine tabi adi ortaklık sayılır.
B. Ortaklar arasındaki
ilişki
I. Katılım payı
MADDE 621-
Her ortak, para, alacak veya başka bir mal ya da
emek olarak, ortaklığa bir katılım payı koymakla
yükümlüdür.
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa katılım
payları, ortaklığın amacının gerektirdiği önem ve
nitelikte ve birbirine eşit olmak zorundadır.
Bir ortağın katılım payı, bir şeyin
kullandırılmasından oluşuyorsa kira sözleşmesindeki;
bir şeyin mülkiyetinden oluşuyorsa satış
sözleşmesindeki hasara, ayıptan ve zapttan
sorumluluğa ilişkin hükümler kıyas yoluyla
uygulanır.
II. Kazanç ve zarar
1. Kazancın
paylaşılması
MADDE 622-
Ortaklar, niteliği gereği ortaklığa ait olan bütün
kazançları aralarında paylaşmakla yükümlüdürler.
2. Kazanç ve zarara
katılma
MADDE 623-
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın
kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine
ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım
paylarından biri belirlenmişse bu belirleme,
diğerindeki payı da ifade eder.
Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca
katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı
olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için
geçerlidir.
III. Ortaklığın
kararları
MADDE 624-
Ortaklığın kararları, bütün ortakların oybirliğiyle
alınır.
Sözleşmede kararların oy çokluğuyla alınacağı
belirtilmişse çoğunluk, ortak sayısına göre
belirlenir.
IV. Ortaklığın yönetimi
MADDE 625-
Yönetim, sözleşme veya kararla yalnızca bir veya
birden çok ortağa ya da üçüncü bir kişiye bırakılmış
olmadıkça, bütün ortaklar ortaklığı yönetme hakkına
sahiptir.
Ortaklık, ortakların tümü veya birkaçı tarafından
yönetilmekte ise, bunlardan
her biri,
diğerleri katılmaksızın işlem yapabilir;
ancak ortaklığı yönetmeye yetkili olan her ortak,
tamamlanmasından önce işleme itiraz etmek suretiyle,
bu işlemin yapılmasını engelleyebilir.
Ortaklığa genel yetkili bir temsilci atanması ve
ortaklığın olağan dışı işlerinin yürütülmesi için,
bütün ortakların oybirliği gereklidir. Ancak,
gecikmesinde sakınca olan hâllerde, bu konuda
yönetici ortaklardan her biri yetkilidir.
V. Ortaklar arasındaki
sorumluluk
1. Rekabet yasağı
MADDE 626-
Ortaklar, kendilerinin veya üçüncü kişilerin
menfaatine olarak, ortaklığın amacını engelleyici
veya zarar verici işleri yapamazlar.
2. Ortakların
yaptıkları giderler ve işler
MADDE 627-
Ortaklardan birinin ortaklık işleri için yaptığı
giderlerden veya üstlendiği borçlardan dolayı diğer
ortaklar, ona karşı sorumlu olurlar; bu ortağın,
yönetim işleri yüzünden doğrudan doğruya uğradığı
zararlar ile ortaklığın yönetiminden kaynaklanan
tehlikeler sonucunda doğan zararları, diğer ortaklar
gidermekle yükümlüdürler.
Ortaklığa avans olarak para veren ortak, verdiği
günden başlamak üzere faiz isteyebilir.
Yükümlü olmadığı hâlde ortaklık işleri için emek
sarfetmiş olan bir ortak, hakkaniyetin gerektirdiği
bir karşılık ödenmesini isteyebilir.
3. Özen borcu
MADDE 628-
Her ortak, ortaklık işlerinde kendi işlerinde olduğu
ölçüde çaba ve özen göstermekle yükümlüdür.
Her ortak, diğerlerine karşı, kendi kusuruyla
verdiği zararları, başka işlerde ortaklığa sağladığı
menfaatlerle mahsup ettirme hakkı olmaksızın
gidermekle yükümlüdür.
Ortaklık işlerini ücret karşılığı
yürüten ortak,
vekâlet hükümlerine göre sorumlu olur.
VI. Yönetim yetkisinin
kaldırılması ve sınırlanması
MADDE 629-
Ortaklık sözleşmesiyle ortaklardan birine verilen
yönetim yetkisi, haklı bir sebep olmaksızın, diğer
ortaklarca kaldırılamaz ve sınırlanamaz.
Ortaklık sözleşmesinde yetkinin kaldırılamayacağına
ilişkin bir hüküm bulunsa bile, haklı bir sebep
varsa, diğer ortaklardan her biri yönetim yetkisini
kaldırabilir.
Haklı sebepler, özellikle yönetici ortağın görevini
aşırı ölçüde ihmal etmesi veya iyi yönetim için
gerekli olan yeteneği kaybetmesi durumlarında vardır.
VII. Yönetici ortaklar
ile diğer ortaklar arasındaki ilişki
1. Genel olarak
MADDE 630-
Kanunun bu bölümünde veya ortaklık sözleşmesinde
aksine hüküm bulunmadıkça, yönetici ortaklar ile
diğer ortaklar arasındaki ilişkiler, vekâlet
sözleşmesine ilişkin hükümlere tabidir.
Ortaklığı yönetme yetkisi bulunmayan bir ortağın,
ortaklığın işlerini görmesi veya bu yetkiye sahip
ortağın yetkisini aşması hâllerinde, vekâletsiz
işgörmeye ilişkin hükümler uygulanır.
Yönetici ortaklar, yılda en az bir defa hesap vermek
ve kazanç paylarını ortaklara ödemekle yükümlüdürler.
Hesap döneminin uzatılmasına ilişkin anlaşma kesin
olarak hükümsüzdür. Ortaklığı yönetenin ortaklardan
birisi olmaması durumunda da aynı kural uygulanır.
2. Ortaklık işlerini
inceleme
MADDE 631-
Yönetim yetkisi olmasa bile, her ortağın, ortaklığın
işleyişi hakkında bilgi alma, defter ve kayıtlarını
inceleme, bunlardan örnek alma ve mali durumu
hakkında özet çıkarma hakkı vardır.
Aksine sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.
VIII. Ortaklar
arasındaki ve ortaklık yapısındaki değişiklikler
1. Yeni ortak alımı ve
alt katılım
MADDE 632-
Ortaklığa, yeni bir ortak alınması, bütün ortakların
rızasına bağlıdır.
Ortaklardan biri tek taraflı olarak bir üçüncü
kişiyi ortaklıktaki payına ortak eder veya payını
ona devrederse, bu üçüncü kişi ortak sıfatını
kazanamaz.
2. Ortaklıktan çıkma ve
çıkarılma
a. Genel olarak
MADDE 633-
Bir ortağın fesih bildiriminde bulunması,
kısıtlanması, iflası, tasfiyedeki payının cebrî icra
yoluyla paraya çevrilmesi veya ölmesi hâlinde,
sözleşmede ortaklığın diğer ortaklarla devam
edeceğine ilişkin bir hüküm varsa, bu durumlardan
biri gerçekleştiğinde, o ortak veya temsilcisi ya da
ölen ortağın mirasçısı ortaklıktan çıkabilir veya
diğer ortaklar tarafından yazılı olarak yapılacak
bir bildirimle ortaklıktan çıkarılabilir.
b. Ortaklık payının
tasfiyesi
MADDE 634-
Bir ortağın ortaklıktan
çıkması veya çıkarılması durumunda payı, diğer
ortaklara payları oranında kendiliğinden geçer.
Diğer ortaklar, ortaklıktan çıkan veya çıkarılan
ortağa, kullanımını ortaklığa bıraktığı eşyayı geri
vermekle yükümlü oldukları gibi, kendisini
ortaklığın muaccel borçlarından doğan müteselsil
sorumluluktan kurtararak, ortak sıfatının sona
erdiği tarihte ortaklık tasfiye edilmiş olsaydı
ödenmesi gereken tasfiye payını ödemekle
yükümlüdürler. Ortaklığın henüz muaccel olmayan
borçları için diğer ortaklar, çıkan veya çıkarılan
ortağı borçtan kurtarmak yerine, kendisine bir
güvence verebilirler.
Çıkan veya çıkarılan ortağın tasfiye payı, ortaklık
sıfatının sona erdiği tarih itibarıyla, mali işlerde
uzman bir kişiye hesaplattırılır. Tarafların uzman
kişi üzerinde anlaşamamaları durumunda bu kişi,
hâkim tarafından atanır.
c. Malvarlığının
yetersizliği
MADDE 635-
Ortaklık sıfatının sona
erdiği tarihte, ortaklığın malvarlığı, borçlarını
karşılamaya yetmezse, çıkan veya çıkarılan ortak,
payına düşen borç tutarını, zarara katılmaya ilişkin
düzenlemeler çerçevesinde diğer ortaklara ödemekle
yükümlüdür.
d. Tamamlanmamış işler
MADDE 636-
Çıkan veya çıkarılan
ortak, ortak olduğu dönemde henüz sonuçlanmamış
işlerden doğan kâra veya zarara katılır.
Ortaklık sıfatı sona eren kişi, o hesap yılı sonu
itibarıyla, tamamlanmış olan işler sebebiyle varsa
ortaklıktan kendisine düşecek kâr payını; devam eden
işler hakkında da gerekli bilgiyi isteyebilir.
C. Ortakların üçüncü
kişilerle ilişkisi
I. Temsil
MADDE 637-
Kendi adına ve ortaklık hesabına bir üçüncü kişi ile
işlemde bulunan ortak, bu kişiye karşı bizzat
kendisi alacaklı ve borçlu olur.
Ortaklardan biri, ortaklık veya bütün ortaklar adına
bir üçüncü kişi ile işlem yaparsa, diğer ortaklar
ancak temsile ilişkin hükümler uyarınca, bu kişinin
alacaklısı veya borçlusu olurlar.
Kendisine yönetim görevi verilen ortağın, ortaklığı
veya bütün ortakları üçüncü kişilere karşı temsil
etme yetkisi var sayılır. Ancak, temsil yetkisine
sahip yönetici ortağın yapacağı önemli tasarruf
işlemlerine ilişkin yetkinin, bütün ortakların
oybirliğiyle verilmiş olması ve yetki belgesinde bu
hususun açıkça belirtilmiş olması şarttır.
II. Temsilin sonuçları
MADDE 638-
Ortaklık için edinilen
veya ortaklığa devredilen şeyler, alacaklar ve ayni
haklar, ortaklık sözleşmesi çerçevesinde elbirliği
hâlinde bütün ortaklara ait olur.
Ortaklık sözleşmesinde aksine bir hüküm bulunmadıkça,
bir ortağın alacaklıları, haklarını ancak o ortağın
tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler.
Ortaklar, birlikte veya bir temsilci aracılığı ile,
bir üçüncü kişiye karşı, ortaklık ilişkisi
çerçevesinde üstlendikleri borçlardan, aksi
kararlaştırılmamışsa müteselsilen sorumlu olurlar.
D. Ortaklığın sona
ermesi
I. Sona erme sebepleri
1. Genel olarak
MADDE 639-
Ortaklık, aşağıdaki durumlarda sona erer:
1.
Ortaklık sözleşmesinde öngörülen amacın
gerçekleşmesi veya gerçekleşmesinin imkânsız duruma
gelmesiyle.
2.
Sözleşmede ortaklığın mirasçılarla sürdürülmesi
konusunda bir hüküm yoksa, ortaklardan birinin
ölmesiyle.
3.
Sözleşmede ortaklığın devam edeceğine ilişkin bir
hüküm yoksa, bir ortağın kısıtlanması, iflası
veya tasfiyedeki payının cebrî icra yoluyla paraya
çevrilmesiyle.
4.
Bütün ortakların oybirliğiyle karar vermesiyle.
5.
Ortaklık için kararlaştırılmış olan sürenin
bitmesiyle.
6.
Ortaklık sözleşmesinde feshi bildirme hakkı saklı
tutulmuş veya ortaklık belirsiz bir süre için ya da
ortaklardan birinin ömrü boyunca kurulmuşsa, bir
ortağın fesih bildiriminde bulunmasıyla.
7.
Haklı sebeplerin bulunması hâlinde, her zaman
başkaca koşul aranmaksızın, fesih istemi üzerine
mahkeme kararıyla.
2. Belirsiz süreli
ortaklık
MADDE 640-
Ortaklık, belirsiz süre için veya ortaklardan
birinin ömrü boyunca sürmek üzere kurulmuşsa,
ortaklardan her biri, altı ay önceden fesih
bildiriminde bulunabilir.
Fesih bildirimi, dürüstlük kurallarına aykırı olarak
ve özellikle uygun olmayan bir zamanda yapılamaz.
Fesih bildirimi, ancak hesap yılı sonunda hüküm
ifade eder.
Sözleşmede öngörülmüş olan sürenin bitiminden sonra
ortaklık, ortakların örtülü iradesiyle sürdürülürse,
belirsiz süreli ortaklığa dönüşür.
II. Sona ermenin
ortaklığın yönetimine etkisi
MADDE 641-
Ortaklık, fesih bildiriminden başka bir yolla sona
ererse, bir ortağın ortaklık işlerini yönetme
konusundaki yetkisi, sona ermeyi öğrendiği veya
durumun gerektirdiği özeni gösterseydi
öğrenebileceği zamana kadar, kendisi hakkında devam
eder.
Ortaklık, ortaklardan birinin ölümüyle sona ererse,
ölen ortağın mirasçısı, durumu hemen diğer ortaklara
bildirmekle yükümlüdür.
Mirasçı, gerekli önlemler alınıncaya kadar,
ölen ortağın daha önce yürütmekte olduğu işlere,
dürüstlük kuralları çerçevesinde devam eder. Diğer
ortaklar da, geçici olarak, ortaklık işlerini aynı
şekilde yürütmeye devam ederler.
III. Tasfiye
1. Katılım payı için
yapılacak işlem
MADDE 642-
Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan
ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak
tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz;
ancak
koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri
isteyebilir.
Bu
değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım
payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden
yapılır.
2. Kazanç ve zararın
paylaşımı
MADDE 643-
Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her
birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için
yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri
verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç,
ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar, giderler ve
avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların
koydukları katılım paylarının geri verilmesine
yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.
3. Tasfiye usulü
MADDE 644-
Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici
olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün
ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık
sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi
adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin
yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona
ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve
diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye
görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları
hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin
hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna
ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle
verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği
emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde
tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık
malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan
müteselsilen karşılanır.
Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir
ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek
uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim
tarafından çözüme bağlanır.
IV. Üçüncü kişilere
karşı sorumluluk
MADDE 645-
Ortaklığın sona ermesi, üçüncü kişilere karşı olan
yükümlülükleri değiştirmez.
Türk Medenî Kanunu ile
ilişkisi
MADDE 646-
Bu Kanun, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk
Medenî Kanununun Beşinci Kitabı olup, onun
tamamlayıcısıdır.
Yürürlükten kaldırılan
Kanun
MADDE 647-
22/4/1926 tarihli ve
818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 648-
Bu Kanun 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 649-
Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
3/2/2011
RESMİ GAZETE TARİHİ 4/02/2011 RESMİ
GAZETE NO 27836
|